Korkusuz
Ümit Zileli

Gericinin isteği de arzusu da tükenmez!..

İstanbul Sözleşmesi bir geceyarısı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile TBMM’yi de bir çırpıda atlayarak feshedildi, tartışmaları sürüyor…

Ancak, gerici çevrelerin umurunda değil; “Atı alan Üsküdar’ı geçti” misali bir sevinç, bir mutluluk ki o kadar olur! Kadının güçsüzleşmesi, çaresizleşmesi, her türden şiddete iyice açık hale gelmesi bu Ortaçağ kafasını zevkten dört köşe haline getirmiş durumda…

-Ama yetmiyor, daha ötesini istiyorlar!..

Nedir peki daha ötesi? İstanbul Sözleşmesi benzeri tüm uluslararası sözleşmelerin feshedilmesini istiyorlar şimdi de!

Bunların ağababalarından biri mesela, “Tüm emeği geçenlerden Allah razı olsun” diye başladığı yazısında işaret fişeğini şöyle çaktı:

-Daha sırada CEDAW var, Lanzarote var!..

Bir başka gerici ise istanbul Sözleşmesi’nin feshinden duyduğu sevinci anlattıktan sonra aynen şöyle yazdı:

-Yeter mi? Hayır… CEDAW ve Lanzarote Sözleşmeleri de iptal edilmelidir… Yani yapacak çok işimiz, alacak çok mesafemiz var. Yani durmak yok, yola devam!

Durmayıp, yola devam ettiklerinde varılacak hedef son derece açık! Peki, nedir bu kaldırılmasını istedikleri diğer iki sözleşme?

-Biri kadına karşı her türlü ayrımcılığı, diğeri ise çocuklara karşı cinsel şiddeti önlemeye dair uluslararası sözleşmeler!..

Kadın yetmez çocuk da çaresiz kalmalı!..


Görüldüğü gibi, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tek başına kesmemiş yobaz takımını!

İlle de diğerleri de “gömülsün” bağırtıları da bu yüzden… Önce şu iki sözleşmenin içeriklerine bir göz atalım:

-CEDAW: Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi.

CEDAW, bundan 42 yıl önce, 1979 yılında, Birleşmiş Milletler üyesi 185 ülke tarafından kabul edildi. Aynı zamanda BM bünyesinde yer alan sekiz temel insan hakları sözleşmesinden de biri!

-Lanzarote: Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi.

Çocukların cinsel şiddetten korunmasına adanan ilk bölgesel anlaşma aynı zamanda! 2007 yılında Lanzarote, İspanya’da kabul edildi. 2010 yında yürürlüğe girdi ve Türkiye dahil tüm Avrupa Konseyi Üye Devletleri tarafından imzalandı.

Şimdi, gelin biraz fikir jimnastiği yapalım... Hangi ruh sağlığı yerinde bir insan, çocukların cinsel suistimal ve cinsel istismardan korunmasına adanan bir sözleşmenin iptalini isteyebilir?..

Yine, hangi akıl ve vicdan sahibi bir insan kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yok edilmesini hedefleyen ve dünyanın bütün ülkelerinin imzaladığı bir sözleşmeninin düşmanı olabilir?..

Bu iki sade soruya verilecek her yanıt, gerici karakterin ne olduğu, çocuğa ve kadına bakış açısındaki rezil sakatlığı reddedilemez biçimde ortaya koyacaktır…

Bırakın bu sözleşmelerin kaldırılmasını, İstanbul Sözleşmesi bir an önce yeniden tesis edilmeli ve gerektiği gibi kıvırmadan, aksatmadan uygulanmalıdır...

-Vicdan ve akıl aksini kabul etmez!..

Bir başucu kitabı!..


Yukarıda anlattıklarım ve benzeri birçok “vicdansızlık-gericilik-yobazlık” karşısında biricik panzehirin laiklik olduğu tartışmasız bir gerçek!..

İnsan ile din arasına karışan “siyasetçi, şeyh, şıh” benzeri “din tüccarlarının” toplumları nasıl bir felakete, karanlığa sürüklediği tarih kitaplarının en çok üzerinde durduğu konuların başında geliyor!

Değerli şair ve yazar Özdemir İnce’nin “Türk Aydınlanması ve Laiklik” kitabını okuyorum son günlerde... Osmanlı’dan başlayarak, Türkiye’nin laiklik serüvenini, Türk aydınlanmasını, dine ve ırka dayalı devletlerin kaçınılmaz felaketlerini ve tabii laiklik bilincini gayet anlaşılır bir dille paylaşıyor...

Sonuçta, sevgili Özdemir İnce, laiklik olmadan bir toplumun ayakta duramayacağını, ancak parya olarak yaşayabileceğini zarif bir dille anlatıyor...

-Bugünler için, hele yaşadığımız karanlık içinde tam bir başucu kitabı! (SİA Kitap)