Diplomatik başarısızlığı asker temizler mi?..

Yandaş AKP medyasına ve yaygaracı Yunan medyasına bakarsanız Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş var. Evet, bölgede bir savaş havası var ama o savaş şimdilik siyasi düzlemde ve kağıt üstünde. O da NAVTEX savaşı. NAVTEX, ülkelerin denizlerde yapacakları tatbikatlar ve sondaj/sismik araştırmalar yapacakları yer ve zamanlara ilişkin denizcilere yapılan uyarılardır.
Soru şu; Türkiye ile Yunanistan arasındaki NAVTEX savaşı sıcak çatışmaya döner mi?.. Stratejist, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, olasılığı düşük görüyor. Dilek, “Türkiye ilan ettiği NAVTEX kapsamında 10-23 Ağustos arasında sismik araştırma yapması için Oruç Reis’i bölgeye gönderdi. Böyle kısa sürede bilimsel araştırmalar ne kadar etkin yapılabilir bilmiyorum ama artık bu olay bilimsel araştırma yapmaktan ziyade bayrak ve güç gösterisine dönmüş durumda. Yunan diğer ülkeleri de arkasına alarak aynı 21 Temmuz’da olduğu gibi Türkiye’yi vazgeçirmeye çalışırken Türkiye ise kararını uygulamaya geçirdiğini göstermeye çalışıyor” dedi.
O zaman, Oruç Reis’in 5 Türk savaş gemisi eskortluğunda araştırma sahasına gönderilmesi ne manaya geliyor?.. Cahit Armağan Dilek’in cevabı:
“Fotoğraf aslında gerçek savaş zamanında çok değerli birliklerin denizde bir yerden başka bir yere nakledilmesinde kullanılan bir usulü gösteriyor. Barış zamanında yapılan bu tür uygulama dünya kamuoyuna verilen güç gösterisi mesajının yanında Türkiye’nin işi ciddiye aldığını, Yunana güven olmayacağını dolayısıyla çok boyutlu olarak her türlü koruma tedbirinin alındığını da gösteriyor”
Bütün bunlara rağmen Yunanistan, Oruç Reis’e karşı askeri/fiziki bir engelleme yapabilir mi?.. Dilek şöyle düşünüyor:
“Çok düşük de olsa bu olasılık var tabi ama yapamaz. Neden derseniz bir kere sahada bu yönde bir hareketlenme görülmüyor. Sadece Oruç Reis’in araştırma sahasının hemen batısı ucunda atış eğitimlerinin icra edileceği söylenen bir saha için NAVTEX yayımladığı ifade ediliyor. Bu gerçekleşir mi bilinmez ama Oruç Reis’in yanında 6 milden daha fazla yaklaşmaları halinde Türk Deniz Kuvvetleri gerekli tedbiri alacaktır.
Yunan’ın askeri/fiziki müdahale yapmayacağının diğer bir göstergesi de sismik araştırma yapan gemiye müdahaleye ilişkin geçmişte bir örnek yok. Yunan bunu yaparsa ‘gel beni vur’dan başka bir anlam çıkmaz. Böyle bir olay başlarsa da bu çatışma araştırma bölgesiyle sınırlı kalmaz, tüm Ege’ye sıçrar.
Ama Yunan’ın boş durduğunu da söylemek zor. Yunan medyasındaki haberlere bakılırsa Oruç Reis’e askeri bir müdahaleden ziyade asimetrik bir müdahale senaryosu düşünülmeli. Örneğin, sivil bir geminin kazara Oruç Reis’e çarpması gibi. Türkiye bu tür ayrıntıları düşünmüş olacak ki daha önceki araştırma faaliyetlerinde 1-2 gemiyle eskort verirken bu sefer bu sayıyı artırmış durumda. Yani, Oruç Reis’in yanına başka bir gemiyi yanaştırmayacak şekilde hazırlık var.
Ama şunu söyleyelim ki savaşın temeli hiledir. Karşı tarafın başka hangi hile veya asimetrik arayışlar içinde olabileceği düşünülmeye ve muhtemel karşı tedbirler alınmaya devam edilmelidir. Kardak krizinin bir ticari geminin karaya oturmasıyla nasıl iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdiğini unutmayalım.
Yunan tarafı ayrıca Oruç Reis’in çevresindeki bu kadar askeri gemiyle ve bu kısa sürede sahada araştırma yapamayacağını sadece sahada seyir halinde olacağını, dolayısıyla Yunan MEB’ini ihlal etmiş olmayacağını, bu durumda da Oruç Reis’e müdahaleye gerek olmayacağını düşünüyormuş. Oruç Reis gerçekten araştırma yapacak mı onu da ilerleyen günlerde göreceğiz.”
Peki sahadaki son gelişmeler Türkiye açısından daha sıkıntılı bir sonuç doğurabilir mi?.. Cahit Armağan Dilek şunları söyledi;
“ Yunanistan önce İtalya, şimdi Mısır’la deniz sınırı anlaşması yaptı. Libya’daki savaş ağası Hafter bu anlaşma nedeniyle Yunanistan ile Mısır’ı tebrik etmiş. Sanırım Yunanistan’ın bir sonraki hamlesi Libya’nın doğusunu kontrol eden Hafter yönetimiyle deniz sınırlandırma anlaşması olacak. Sonra da Rumlarla.
‘Yok canım Hafter ile de olmaz artık’ diyenler Suriye’de PKK/YPG’nin ABD güdümünde ABD petrol şirketiyle yaptığı anlaşmaya baksın. Meşru ve hukuki değil ama maalesef kim anlaşmasını sahaya yansıtabilirse, uygulayabilirse onun anlaşması geçerli oluyor.
İşte Yunanistan 1820’den bu yana sürdürdüğü işgalci ve maksimalist politikalarının Doğu Akdeniz bölümünü bu anlaşmalarla gündeme taşırken Ege’yi gündemden düşürüyor. Sanki Ege’de her şey yolundaymış gibi ‘konuşulacak bir şey yok’ diyor. Geçen haftalarda Yunan liderlerin ‘Türkiye ile aramızdaki tek sorun olan D. Akdeniz’deki MEB/Kıta Sahanlığı (KS) sorununu müzakereye, gerekirse Lahey’e gitmeye hazırız’ diyordu.
İşte Türkiye bu tuzağa düşmemeli. Yıllardır Yunanistan’la istikşafi görüşmeler aldatmacadır Yunan lehinedir diye yazdık söyledik. Popüler sözde uzmanlar ise kitap ve makalelerinde Yunanla masa kurup sorunları çözmeyi öneriyordu. Yunan-Mısır anlaşması sonrası çark etmişler. Yunanla müzakere edilmezmiş. Günaydın.
Bu çerçevede maalesef ‘Mavi Vatan’ kavramını kişisel gerekçelerle istismar edenler olduğunu söyleyelim. ‘Mavi Vatan’ı sadece slogan olarak kullanıp D. Akdeniz’de mutlaka ve derhal MEB ilan edilmesini takıntı haline getirenler KS kavramını yok sayıyor. Halbuki KS en kuvvetli kozumuz. MEB olmadığı halde şu anda Oruç Reis neye dayanarak D. Akdeniz’de araştırma yapıyor? Tabi KS hakkımız nedeniyle. Geçen yıl Kıbrıs’ın hemen batısında sondaj yaparken de KS gerçeğinden hareket ettik ve Yunan-Rum ve AB askeri müdahale yapamadı.
Sözün özü, Yunan tarihsel doğal ve hukuksal açıdan hiçbir şey elde edemeyeceğini bilmesine rağmen özelikle Meis üzerinden bir pazarlık veya kriz süreci başlatarak Türkiye’yi D. Akdeniz’de meşgul edip Ege’yi unutturmayı hedefliyor. Bunda da maalesef başarılı gözüküyor. Biz de NAVTEX’ler ilan ederek Yunan’ın bu planlarına alet oluyoruz.”
– Ulu Tanrı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.