Türkiye’de konjonktür de denge de sürekli değiştiği için hazırlanan raporların güncel problemlere çözüm getirebilmesi mümkün mü, bilemiyorum.
Yine de bu hususu irdeleyelim.
CHP’nin sahaya indiğini ve başta gençlik kolları ile kadın kolları üyeleri ile araştırma yaptığını biliyoruz. Parti Meclisi uhdesinde araştırmalar da söz konusu...
Gözlemler, geri dönüşler ve tespitler rapora yansıyacak. Bu rapor elbette son çözüm süreciyle ilgili olacak ama adı hem CHP’nin hem de SHP’nin hazırladığı şekliyle “Kürt raporu” olarak bilinecek.
Biraz eskiye gidelim...
Mesela 2015.
CHP, 22 soru 22 cevap isimli çalışmasında, Kürt sorununun Anayasa temelli çalışmalarla çözüleceğini vurgulamıştı. Hatta bu rapor 2020’de revize edilmiş ve şöyle denilmişti:
“CHP, Kürt sorununu temelde bir demokrasi sorunu olarak ele almakta, dolayısıyla sorunun ‘güvenlikçi’ yöntemlerle çözülemeyeceğini düşünmektedir. CHP için birinci öncelik silahların Kürt sorunu bağlamında bir daha asla gündeme gelmemesidir. Kürt sorunu derin tarihsel ve sosyolojik kökenleri olan çok boyutlu bir sorundur. (...) Kalıcı barışın sağlanabilmesi için çözümün toplumsallaştırılması, mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatın sağlanması, toplumun farklı kesimleri arasında güvenin, kardeşliğin yeniden güçlü bir şekilde tesis edilmesi gerekmektedir. CHP, Kürt sorununun yalnızca yasal değişikliklerle çözülemeyeceği, çözüm için atılması gereken Anayasal adımlar olduğunu öngörmektedir. Anayasa, yasalardan farklı olarak, toplumun en geniş toplumsal mutabakatını yansıtan temel kuruluş belgesi, siyasi ve toplumsal hayatın ana çerçevesini çizen bir toplumsal sözleşmedir. Dolayısıyla temel bir metin olan Anayasanın, bir partinin getirdiği öneri olarak değil, tüm toplum kesimlerinin tartıştığı, asgari müştereklerde buluştuğu, geniş tabanlı bir demokratik sürecin sonucunda ortaya çıkması gerekir.”
Şimdi bu yukarıdaki satırlara ne eklenecek?
CHP yeniden sahada, vatandaşın görüşlerini ölçtükçe son rapor belgesini nasıl revize edecek?
Ya da ‘SHP’nin Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri’ adlı raporundan bir esinlenme mi alacak?
Mesela 1989 raporuna göre; “Cumhuriyet özünde bir siyasal bilinç Cumhuriyeti olarak kurulmuştur”.
Bugünkü siyasi aritmetik, parti ve oy dağılımı buna uygun halde kaldı mı?
Ya da yine aynı rapora göre; toplumsal barışı sağlamak için Cumhuriyet’in iki önemli kavramı var.
Bunlardan ilki laiklik, ikincisi ise yurttaşlık.
Yine rapordan alıntıyla:
“Yurttaşlığı hiç kimsenin etnik kökenine, diline, kültürüne bakmadan, onları birey olarak ayırmadan bir arada görmenin siyasal yorum – toplumsal yorumu olarak değerlendirmiş” olan Cumhuriyetin kurucuları, bu nedenle “Etnik ve mezhepsel farklılıkları ayrışma nedeni olarak değil, kaynaşma öğesi olarak değerlendirmişti”.
CHP’nin alacağı cevaplar ile bakalım bu raporlarda ne gibi değişiklikler veya “güncele uyum” göreceğiz?
KÖŞENİN GÖZÜ
Bu bölümde 1989 raporunun akıbetine yer verelim. Başına neler geldi?
Bakan tepkileri, protestolar değildi sadece....
Raporu hazırlayan komisyonun başında dönemin SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal vardı. Komisyonda Hikmet Çetin, Eşref Erdem, Fuat Atalay, Cumhur Keskin gibi partinin önde gelen isimleri yer alıyordu. Raporun başlığında Kürt sorunu geçmiyordu ama içinde yeri geldiğinde “Kürt” ve “Kürt sorunu” kavramları kullanılmıştı.
Bu durum bir şeyleri harekete geçirmişti.
Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı rapor hakkında soruşturma açmıştı.
KÖŞENİN SÖZÜ
“Senin vicdanın senden başkasını temsil edemez.” - Kızılderili atasözü.