Korkusuz
Can Ataklı

Bu maaşlar doğru mu?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bu maaşlar doğru mu?


Liste bir arkadaşımdan geldiğinde açıp baktım ve “Haydi canım sen de” dedim kendi kendime “Bu kadarı da olur mu?”

Şaşırdığım ve inanmadığım şey Kızılay Derneği’nde çalışan müdürlerin aldıkları maaş.

Kızılay, sonuçta bir dernek.

Derneğin ilkeleri sıralanırken “Koşulsuz yardım ve hizmet sunan, kâr amacı gütmeyen, gönüllü tabanlı bir sosyal hizmet kurumudur ve özel yasal hükümlerle yönetilen kurumsal bir organdır” deniyor.

Bu nedenle bana da gönderilen bu maaşlara inanamadım.

Sonra baktım ki aslında bu maaşlar 2019 yılının maaşları.

Bir iki gazetede de yayımlanmış.

Bugüne kadar da kimseden bir itiraz gelmemiş.

Aşağıda bu maaşları sizlerle de paylaşıyorum.

En düşük maaşın 6 bin küsur lira olduğunu göreceksiniz.

Genel müdür bazı yöneticilerin maaşları ise 30 bin küsur lira.

Devlet katında maaşlar belli esaslara göre düzenlenir.

En yüksek devlet memuru eskiden Başbakanlık Müsteşarı’ydı. Rejim değiştirilince en yüksek devlet memuru Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı oldu. Bu kişinin maaşı 19 bin 795 liradır.

Milletvekili maaşları da en yüksek devlet memuru maaşına göre belirlenir ve rakam bu memurun aldığı maaşın çok üzerinde olamaz.

Elbette Kızılay sonuçta özel bir dernektir.

Yaptığı hizmet gereği profesyonel kadro ile çalışmak durumundadır.

Ancak esası gönüllülüğe dayanan bir derneğin üst düzey personeline, hele hele bazı müdürlerinin danışmanlarına astronomik ücretler ödemesi de neyin nesidir?

Hayır kurumu olan bu derneğin yönetimi de bağımsızdır hesapta ama Kızılay’ın asıl yönetimi iktidarın elindedir.

Bu maaşların iktidara rağmen bu kadar yüksek tutulması da mümkün değildir.

Demek ki Kızılay, aslında iktidarın “Bu kişilere yüksek maaş vermemiz gerek” diyerek bir tür arpalık olarak kullandığı bir dernek durumundadır.

Kızılay’da çalışanların bu kadar yüksek paralar aldıkları belki gündeme gelmeyecekti.

Ancak Elazığ depreminden sonra derneğin başkanı Kerem Kınık ilk iş olarak halkan para isteyince gözler de buraya çevrildi ister istemez.

Bu kişi dernekten para kazanıyor mu bilmiyorum.

Resmi olarak para kazanmıyor olması gerek.

Onun gibi Kızılay yönetim kurulu ve diğer yöneticilerinin de para almamaları gerek.

Ancak genel müdürün 31 bin 500 lira maaşı, makam aracı, şoför ve harcama yetkisi varsa, onun üstünde olan Kızılay Başkanı’nın sadece gönüllü olarak burada olduğuna inanmamız mümkün değildir.

Milyonlarca insan büyük fedakarlıklarla ortalama 4 bin lira maaşa çalışıp bir de üstelik bu maaşından Kızılay’a bağış yapmak için çırpınırken, Kızılay’daki üst düzey yöneticilerin bu kadar yüksek maaşlar alması soygun gibi bir şeydir.

Kızılay Başkanı ve yönetim kurulu, en kısa sürede “En yüksek devlet memuru, milletvekili, bakan maaşlarını bile aşan bu maaşların hangi kritere göre düzenlendiğini” açıklamalıdır.

Kimse “Ama orası özel bir kuruluş” demeye kalkmasın, kendini de kepaze etmesin.

Çünkü özel de olsa kamu yararına çalışmak zorunda olan ve özel kanunla korunan bir dernektir.

ŞAŞIRDIM

İşte Kızılay’da çalışan üst düzey personelin maaşları


Halktan toplanan küçük bağışlarla ayakta duran Kızılay Derneği’nin profesyonel üst düzey kadrosu akıl almaz maaşlara çalışıyor.

İşte bu kişiler ve aldıkları maaşlar:

İbrahim Altan/Kızılay Genel Müdürü: 31 bin 500 TL

Nurettin Hafızoğlu/Kan Hizmetler Genel Müdürü: 26 bin 500 TL

Süleyman İslamoğlu/Destek Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

Tayfun Özkan/Finans Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

Ekrem Şahin/Toplum İlişkileri Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

İbrahim Özer/Toplumsal Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

Alper Küçük/Uluslararası İşler ve Göç Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

Mustafa Tutkun/Strateji ve Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı: 24 bin 397 TL

Muharrem Kırcı/Teftiş Kurulu Başkanı: 24 bin 397 TL

Ahmet Karakaya/Hukuk Müşaviri; 24 bin 397 TL

Halil Dilmen/Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı: 16 bin 750 TL

Dilek Kahraman/Hukuk Müşavir Yardımcısı: 16 bin 750 TL

Bülent Karataş/Hukuk Müşavir Yardımcısı: 16 bin 750 TL

Selahattin Bostan/Basın Müşaviri: 16 bin 750 TL

Gürkan Tülek/İnsan Kaynakları Direktörü:16 bin 750 TL

Adil Sezengöz/Satın Alma Direktörü: 16 bin 750 TL

Levent Canbay/Kurumsal Gelişim Direktörü: 16 bin 750 TL

Hüseyin Savaş/Bilgi Teknolojileri Direktörü: 19 bin 673 TL

Pervin Akbaş Özdemir/Bütçe ve Muhasebe Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Saim Kerman/Medikal Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Sibel Eldemir/Kalite Direktörü: 16 bin 750 TL

Erkan Oğuztürk/Mali ve İdari Hizmetler Direktörü: 16 bin 750 TL

Hamzah Khaled Hasan Chorghay/Kurumsal Risk ve Uyum Direktörü: 19 bin 673 TL

Mehmet Metin Önal/ Gayrimenkul Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Mehmet Eyyup/Alper Barınma Sistemleri Direktörü: 16 bin 750 TL

Ejder Ormancı/Bağış Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Nurdal Durmuş/Gönüllü İşleri Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Murat Uyar/Sosyal Hizmetler Direktörü: 16 bin 750 TL

Ahmet Aldanmaz/Eğitim Yönetimi Direktörü: 16 bin 750 TL

Damla Demirel/Halk Sağlığı ve Psikososyal Hizmetler Direktörü: 16 bin 750 TL

Kaan Saner/Uluslararası Politikalar ve İşbirliği Direktörü: 16 bin 750 TL

Alper Uluca/Uluslararası Programlar ve Operasyonlar Direktörü: 6 bin 750 TL

Armağan Aksoy/Kan Hizmetleri Genel Müdür Danışmanı: 14 bin 484 TL

Mustafa Ulukanlıgil/Genel Müdür Danışmanı: 13 bin 492 TL

Mikdat Kadıoğlu/Genel Başkan Danışmanı: 9 bin 819 TL

Alper Cihan/Genel Başkan Danışmanı: 14 bin 484 TL

İlhan Öztürk/Genel Müdür Danışmanı: 14 bin 484 TL

Hüseyin Koçak/Genel Müdür Danışmanı: 6 bin 433 TL

Hüseyin Bektaş/Genel Müdür Danışmanı: 6 bin 433 TL

İlyas Haşim Çakmak/Kızılay Yatırım Holding A.Ş. CEO’su: 31 bin 500 TL

Metin Kul/Kızılay/İçecek A.Ş. Genel Müdürü: 24 bin 397 TL

Hüseyin Koray/Türkmen Yatırım Holding A.Ş. Genel Müdürü: 16 bin 750 TL

Yusuf Demirci/Satış Ve Pazarlama A.Ş. Direktörü: 11 bin 565 TL

Hakan Başdoğan/Arge Ve Kalite Direktörü: 13 bin 500 TL

Metin Tunç/Kızılay Sağlık A.Ş. Genel Müdürü: 24 bin 397 TL

Bülent Seyithanoğlu/Kızılay Çadır Ve Tekstil A.Ş. Genel Müdürü: 19 bin 673 TL

İlyas Yıldırım/Genel Müdür Kızılay Kültür Ve Sanat A.Ş. Genel Müdürü: 14 bin 484 TL

Mahmut Kayacık/Gayrimenkul Ve Portföy Yönetimi A.Ş. Genel Müdürü: 13 bin 212 TL

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Artık utanmaları sıkılmaları hiç kalmadı


Elazığ depreminden hemen sonra Afrika gezisine çıkan AKP Genel Başkanı, uçağına yine yandaş medya takımını doldurdu.

Uçak gazetecileri yine “eşsiz” sorular sormuşlar.

Tabii soruları kendileri sormuyor, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı kendilerine veriyor bu soruları onlar da “sormuş gibi” yapıyorlar.

Bu kez yine aynısı oldu.

Sözde gazeteciler yine hiç sıkılmadan, utanmadan ellerine verilen bu soruları seslendirdiler.

Bakın şimdi şu soruya; “Elazığ depreminde vatandaşlarımızı kaybettik. Devlet muazzam şekilde çalıştı. Sosyal medyadaki provokatif söylemler ise vicdansızlığı gösteriyor. Bu konuda ne dersiniz?”

Sözde gazeteci, yine eline verilen soruyu okumaya devam ediyor; “İkinci olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İdlib’den gelen sığınmacılar için ‘Terörist’ diyor. Bir anneyi elleri kanayarak enkazdan çıkartan bir Suriyeli kardeşimiz var. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?”

Tabii bu sorulara hazırlıklı olan AKP Genel Başkanı da sazı eline alıyor “Bu adama (Kılıçdaroğlu) ne denir?” diye başlayarak devam ediyor; “Mahmud tırnaklarıyla kazıyor, kardeşimizi ve eşini enkazdan çıkarıyor. Sonra evinde ziyaret ediyor. Kardeşlik bu ama ne yazık ki Kılıçdaroğlu kardeşlik duygusu nedir bundan bihaber. Bu iş herkesin karı değil. Biz, kardeşlik duygusuyla bugüne kadar bu mücadeleyi veriyoruz. Biz, şimdi briket konutlar yapıyoruz sınırımıza 40 kilometre mesafede. Şu anda inşaatlar başladı. İçlerinde tuvaleti, banyosu olsun. Çadırda donmaktansa briket konutlarda ısınma imkanı da vereceğiz. Hedefimiz ilk etapta 25 bin briket konutu orada yapmak. Ve ben bunu Sayın Merkel’e de açtım, o da talimatı verdi. Merkel, bu briket konutlar için 25 milyon avro çıkarmayı kabul etmiş.”

Bugün gazetecilik adına bu yapılanlardan utanıyoruz, yarın da utanacağız, bu sözde gazeteciler bir gün utanacaklar acaba?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan’a bir müdahale de Trump’tan geldi


Afrika gezisinde olan AKP Genel Başkanı, önceki akşam sürpriz biçimde Amerika Başkanı Trump ile telefonda konuşmuş.

Bu kez yerli medyamız Beyaz Saray açıklaması ile yetinmek zorunda kaldı.

Çünkü nedense AKP’den bu görüşme ile ilgili ayrıntılı bir açıklama yapılmadı, sadece “Cumhurbaşkanımız Amerikan Başkanı ile görüştü” denildi.

Beyaz Saray açıklamasında ise Erdoğan ile Trump’ın telefonda görüştüğünü ve iki liderin Libya ile İdlib konularını ele aldığını açıkladı.

Beyaz Saray Basın Sözcü Yardımcısı Judd Deere tarafından yapılan yazılı açıklamada, “İki lider Libya’da dış müdahalenin elimine edilmesi ve ateşkesin sürdürülmesinin gerekliliği konusunu ele aldılar. Liderler ayrıca İdlib’de devam eden şiddetin son bulması gerektiği konusunda da mutabık kaldılar” cümleleri yer aldı.

Herhalde dikkatinizi çekmiştir, Beyaz Saray açıklamasında Libya’daki dış müdahalenin elimine edilmesi konusunda görüş birliği olduğundan söz ediliyor.

Dış müdahalenin elimine edilmesi, dış müdahalenin engellenmesi, eğer varsa bu ülkedeki yabancı askeri güçlerin çıkarılması demektir.

Erdoğan, Libya’ya asker gönderildiğini, gerekirse Hafter’e haddinin bildirileceğini her fırsatta söylüyor.

Ama aynı anda Libya’dan tüm yabancı askeri güçlerin çekilmesi gerektiğini ilan eden Berlin Anlaşması’na imza koyuyor.

Şimdi de Trump’ın da aynı noktada olduğunu Erdoğan’ın da buna uyduğunu anlıyoruz.

Bu nasıl bir çelişkidir böyle?

BUNU YAZMAK GEREK

Aslında Hafter ile ÖSO aynı şey


İktidar, Suriye’deki iç savaşa balıklama daldı 8 yıl önce.

Amaç “katil, cani, faşist, diktatör” olarak tanımladıkları Esad’ı devirmek.

Bu nedenle AKP iktidarı, Suriye’deki muhalif güçlerin arkasında duruyor.

Esad ve destekçisi Rusya ise bu muhalif grupların Suriye’nin bütünlüğüne darbe vurmak isteyen bölücü hainler, teröristler olduğunu ileri sürüyor. Aradan yıllar geçtikten sonra AKP iktidarı, Suriye’de hata yaptığını kabul etti, ancak ne yazık ki artık vakit çok geçti, bu nedenle dönmekte zorlanıyorlar.

Suriye’deki hatayı konuşurken tam bu sırada aynı hata Libya’ya taşındı.

AKP iktidarı, bu kez Libya’daki iç savaşın içine balıklama daldı.

Burada amaç Libya’nın merkezi yönetimini devirmek isteyen, Kaddafi döneminin Genelkurmay Başkanı Hafter’i alt etmek, merkezdeki İhvancı ekibi kurtarmak.

AKP Genel Başkanı, Suriye’deki iç savaşa ilk daldığımız günlerdeki gibi yine “çok haklı” olduğunu söylüyor kamuoyuna.

Yalnız, bu kez taraflar biraz faklı.

Çünkü Suriye’de “meşru yönetime” karşı olan AKP, Libya’da ise şimdilik “meşru sayılan” yönetimin yanında.

Libya’daki iç savaşa dalmamızı haklı göstermek isteyen Erdoğan, “Bizim yaptığımız çok normal, çünkü Birleşmiş Milletler tarafından meşru sayılan yönetimin yanındayız. Karşı taraf ise darbeci, terörist, hain” diyor.

Bu mantık doğruysa Suriye’deki Esad yönetimi de Birleşmiş Milletler tarafından meşru görülen yönetim.

Yani neresinden tutsanız olmuyor.

Merak ediyorum “Libya’da çok fena hata yaptık” lafını ne zaman söyleyecekler?