CHP Genel Başkanı Özgür Özel, seçildiği Kurultay’da partililere ve seçmene söz verdi ya...
Ön seçimden asla vazgeçmiyor!
Ama onun ön seçimi, sizin bildiğiniz ön seçimlerden değil!
“Az ön seçim!”
Ekrem İmamoğlu örneğinde olduğu gibi önce seçilecek kişiyi kendisi belirliyor.
Sonra bütün il ve ilçe merkezlerine sandık kurduruyor...
Parti üyeliği şartı aramadan, içinden gelen herkesin bu “az ön seçim”e katılmasını istiyor...
İnsanlar da gerçekten sandık başına gidip, YSK’sız, rakipsiz, açık oylu, açık tarihli “az ön seçim”de sözüm ona oy kullanıyor...
Bu da “Özgür Özel tipi parti içi demokrasi” oluyor!
★★★
Bugünlerde çıktığı her kanalda “İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayınız olamazsa, yani yasal engel çıkarsa; yerine kimi aday göstermeyi düşünüyorsunuz?” sorusuna son derece demokratça (!) bir yaklaşımla yanıt veriyor:
“Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı önünde engel olması halinde Mansur Yavaş ön seçime girecek. Artık biz partinin adayını milletle birlikte belirlemeye geçtik. O yüzden Mansur Bey adaylaşacaksa da üyelerimizle ve milletimizle birlikte kararlaştırırız.”
★★★
Adama bakın, demokrasiyi yeniden yazıyor.
Demokrasinin mucitleri Kleisthenes’in de Solon’un da aklına gelmemiştir böyle bir yöntem!
Seçimi kendi yapacak...
Adayı kendisi belirleyecek...
Başka adayların o ön seçime girmesi olasılığını aklına bile getirmeyecek...
Sonra da resmi bir “hakem” olmadan yapacağı sözde ön seçimle kendi adayını partililere ya da halka seçtirmiş olacak...
Nedir bu?
“Manisa tipi demokrasi!”
★★★
Özgür Bey’in siyaset hayatı AKP tipi demokraside geçtiği için gerçek demokrasiyi, gerçek ön seçimi öğrenememiş...
Yaptığı bu tuhaflığı demokrasi ve ön seçim sanıyor.
Diyelim ki o öyle biliyor; peki, partideki binlerce hukukçu, siyaset bilimci neden kendisini uyarmıyor?
Neden, “Ön seçim, tüm adaylara açık olur. Adaylar birbirleriyle yarışır. Bizim belirleyeceğimiz tek kişiyi halka onaylatmakla parti içi demokrasi hayata geçirilemez” demiyor?
★★★
Kısacası, tam umutlanıyorum; “Galiba bu sefer oluyor” diye...
Olmuyor canına yandığım, olmuyor!
Belli ki iyi adamdı!
Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri’nin yıllarca başkanlığını yaptığı halde, onun adını bir hutbesinde bile ağzına alıp dua okumayan...
İsraf konusunda millet talkımı verip kendisi salkımı yutan...
Elinde kılıçla verdiği hutbede Cumhuriyet’i kuranlara saldıran...
Atatürk düşmanı Fesli Kadir’e “Hocam” diyen...
Kadınları ikinci sınıf gören hutbeler yayınlayıp duran...
Miras haklarına, kılık kıyafetlerine dil uzatan...
Ali Erbaş’tan kurtulduk ya...
Yerine gelen Prof. Dr. Safi Arpaguş’un ilk icraatlarından biri, din adamlarının cübbelerindeki düğmenin kaldırılması için harekete geçmek olmuş...
Çünkü din adamları tıpkı hakimler ve savcılar gibi siyasetçiler başta olmak üzere kimseden emir almazmış!
★★★
Bahisleri açıyorum:
O koltukta kaç gün daha oturacak?
GÜNÜN SORUSU
Günlerdir Cumhurbaşkan’nın uçağındaki gazetecileri konuşup duruyoruz... Yok soracakları soruları önceden veriyorlarmış, yok istenmeyen bazı soruları sormuyorlarmış... Benim sorum daha damardan:
Son ABD gezisine gazeteci olarak davet edilen ve uçakta Erdoğan’la poz veren 20 kişiden kaçı gerçekten gazeteci? Örneğin TRT’de tarih ve yarışma programları sunan Pelin Çift, neden ve kim tarafından her geziye “gazeteci” olarak götürülüyor?
Gökçek CHP’li olsaydı!
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik konser soruşturmasında 5 kişi zimmet suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Eyvallah...
Peki; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı neden ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın Melih Gökçek hakkında bulunduğu suç duyuruları konusunda iki cümlelik bir açıklama yapmıyor?
Bütün iddiaları bir kenara bırakın:
Gökçek’in, hurdaya dönen Ankapark ve teleferik projelerinde gong çalması için manken Doutzen Kroes’a 41 milyon lira ödeyip ödemediği de mi araştırılmadı?
Hakkında 97 ayrı suç duyurusunda bulunulan Gökçek, CHP’li olsaydı, acaba kaç yıl hapis cezasına çarptırılmış olurdu?