Hamas’ın, İsrail’e binlerce roket ile saldırdığı 7 Ekim’den bu yana 4 gün geçti...

Hamas, yalnızca roket atmakla da kalmadı; çok korunaklı olduğu söylenen İsrail sınırlarının pek çok yerinden “Paramotor” adı verilen hafif hava araçlarıyla, sonrasında da karadan ülkeye giriş yaptı ve hem ordu birimlerinin hem de sivil halkın üzerine çöktü...

Hamas militanları, İsrail ordusu karşı önlem alıncaya kadar yaklaşık 700 asker ve sivili öldürdü, İsrail’in Gazze komutanı başta olmak üzere çok sayıda esir de aldı. Esir alırken ya da öldürürken asker-sivil ayrımı yapmadığını da görüntülerden izledik...

Sonuçta, İsrail “bedeli ağır ödenecek” sloganıyla Hamas ve destekleyicilerine savaş açtığını ilan etti. Burada en dikkat çekici “nihai hedef” ise İran’dı. İsrail Savunma Bakanı, saldırıdan bir gün önce İran Dini lideri Hamaney’in attığı “Ziyonizm Dying- Siyonizm ölüyor” mesajını kanıt olarak göstererek İran’ın bu saldırının arkasında olduğunu ve bedelinin ödetileceğini duyurdu...

Bu yazı yazılırken İsrail ordusu 100 bin askerini Gazze sınırına yığmış, ayrıca hükümet 300 bin yedek askeri göreve çağırmıştı bile!

Hamas ise Arap dünyasına “cephelerimizi birleştirelim” mesajı verdi. Diğer bir deyişle birlikte savaşalım çağrısı yaptı. Ne oldu peki? Lübnan Hizbullahı dışında tek bir olumlu yanıt gelmedi! Gelemezdi de zaten! Ürdün, öteden beri ABD güdümünde. Körfez ülkeleri keza öyle. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Trump zamanında imzalanan “İbrahim-Abraham” anlaşmasıyla İsrail’le “dost olma” yolunda epey mesafe katetmişti zaten. Mısır  İsrail’e ilk yakınlaşan ülke olarak biliniyor... Irak, Suriye, Libya ise böyle bir durumda destek verecek ülkelerdi; üçünün de defteri dürüldü!

İran bile ilk günkü sevinç gösterileri, “destek çığlıkları”, Meclis’te “İsrail’e ölüm” sloganları atıldıktan sonra bu saldırıda Hamas’ın arkasında hiçbir şekilde yer almadığını duyurdu!

Başta ABD olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa ve birçok batı ülkesi ise açıkça İsrail’in yanında yer aldı; Amerika başkanı Biden, İsrail’e istediği her türden yardımın yapılacağını duyurdu. Avusturya, Filistin’e yapılacak yardımın askıya alındığını açıkladı... Rusya ve Çin ne yaptı peki? Henüz hiçbir şey. Her iki ülke de şu ana kadar “itidal çağrısı” dışında başka bir tavır göstermedi!

-Yukarıdaki tabloyu görünce, bu soru işaretleriyle dolu karanlık savaşı kim kazanacak, kim karlı çıkacak sorusuna siz olsanız hangi yanıtı verirdiniz?

Mossad efsanesi çöktü mü?

Bu soru bana hiç de mantıklı gelmiyor...

Dünyanın en ileri teknolojisi ile sınırlarını koruyan, Hamas, El Fetih ve diğer örgütler içinde çok sayıda ajanı olduğu söylenen, “Pegasus” adında istediği her yeri ve herkesi telefonlarına sızarak dinleyebilen Mossad’ın böylesine uykuya dalması mümkün mü?

Yalnızca o da değil, dünyayı dinlediği defalarca kanıtlarıyla ispatlanan, özellikle Ortadoğu’da ne kadar olduğu tahmin bile edilemeyen ajanı bulunan CIA böylesine büyük bir saldırıyı zamanında nasıl öğrenemedi?

Hamas’ın saldırısı kısa zamanda tasarlanıp yapılabilecek bir operasyon değil? Uzmanlar böyle koordineli bir saldırının aylar alacağı konusunda birleşiyor. Böyle uzun bir süre içinde hiçbir sızıntı olmaması uzmanların söylemiyle “hiç de akla yakın görünmüyor!

Diğer taraftan, şimdiden binlerce insanın ölümüne, yaralanmasına neden olan kanlı savaş tüm hızıyla sürüyor. Çoğu sivil bu insanların bir “danışıklı dövüş” uğruna yok edilmesini, şehirlerin, kasabaların yıkıntı haline gelmesini ise ne vicdan ne de akıl kabul edebiliyor...

-Yine de bu kanlı savaşın patlamasında bir “emperyalist akıl” sırıtıyor zannımca!

Filistin’in kerameti “din kardeşliği” midir?

Bu savaşta asıl hedefin İran olduğu düşüncesindeyim...

Hamas’ın bir İngiliz projesi olarak doğduğu düşünülünce hep bir “bela” olarak görülen İran’ın kolunun kanadının kırılması, rejiminin çökertilmesi başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı’nın ve tabi Arap ülkelerinin çoğunluğunun başlıca isteğiydi!

Bu savaş, “düğümü çözmek” için iyi bir bahane olabilir... Ayrıca böyle bir saldırı gerçekleşirse, ABD’nin, Türkiye’nin kabul etmesini sağladığı sayısı belirsiz Afganlının buharlaşabileceğini ve İran’da ortaya çıkabileceğini görmek için uzman ya da kahin olmaya da gerek yok!

Türkiye’nin çok soğukkanlı ve tarafsız hareket etmesi, sığınmacı, mülteci ve kaçak göçmen sorununu bir an önce çözmesi kaçınılmazdır.

Filistin meselesine gelince, tarihinde bir kez olsun Türkiye’nin yanında yer almayan, sözde Ermeni soykırımını ilk tanıyanlardan biri olan, Kıbrıs sorunu sırasında, Akdeniz sorununda Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimiyle el sıkışan Filistin’in kerameti yalnızca “din kardeşi” olması mıdır? Bu da sorulması gerekli en başta gelen sorulardan biridir!