Korkusuz

Bu da unutulur

Bu da unutulur
ABD eski Başkan Yardımcısı ve Demokratların Başkan adayı Joe Biden hikayesini biliyorsunuz.

Aralık 2019’da yani sekiz ay önce New York Times Gazetesi’ne verdiği görüntülü demeçte özetle “Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan’a) karşı farklı bir yaklaşım izlemektir. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz.

Erdoğan yaptıklarının bedelini ödemeli. Geçmişte yaptığım gibi, onlarla yani muhalefetle doğrudan iletişimde olup hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil seçimle.”

Biden bundan 6 yıl önce Obama’nı yardımcısı olduğu sırada çok daha ağır laflar etmişti.

1 Ekim 2014’de Harvard Üniversitesi’ndeki konuşmasında:

“Bölgedeki müttefiklerimiz, Suriye’deki en büyük problemimizdir. Türkler, ki çok iyi dostumuzdur ve benim de uzun süre vakit geçirdiğim Erdoğan’la harika bir ilişkim var. Suudiler, Emirlikler vs... Ne yapıyorlardı? Esad’ı devirme ve bir Sünni-Şii vekalet savaşı çıkarmada çok kararlıydılar. Ne yaptılar? Esad’la savaşacak herkese yüz milyonlarca dolar para ve on binlerce ton silah taşıdılar IŞİD, El Nusra, El Kaide için destek olacak, dünyanın diğer yerlerinden gelen cihatçıların aşırı unsurlarını kabul ettiler. Irak’taki El Kaide olan, IŞİD denilen bu ekip, Irak’tan atılmışken, Doğu Suriye’de açık bir alan, toprak buldu, bizim daha önce terörist ilan ettiğimiz El Nusra ile çalıştı. Ve biz, iş arkadaşlarımızı (müttefikleri) bunlara desteği kesmeye ikna edemedik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ki eski bir dosttur, bana dedi ki, siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçişine izin verdik, şimdi sınırı mühürlemeye çalışıyoruz.”

Ocak 2016’da Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Biden

İstanbul’da siyasi parti, sivil toplum örgüt temsilcileri ve bir grup aydınla bir araya gelerek bin kadar akademisyenin savaşa karşı hazırladığı bildiriye değinerek “Yalnızca Türkiye’ye değil bütün ülkelere özgürce eleştirebilmenin, özgürce nefes almak kadar gerekli olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Binden çok akademisyenin düşüncelerini ifade ettikleri için kovuşturmaya uğramaları kabul edilemez” dedi.

Biden başka yer ve zamanlarda başka şeyler de söyledi ama Trump ve adamları kadar olamadı.

Örneğin daha üç gün önce Bakan Çavuşoğlu’nun buluşup samimi poz verdiği şimdiki Dışişleri Bakanı Pompeo.

Beyefendi 15 Temmuz FETÖ’cu darbeden bir kaç saat sonra

“İran da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümeti kadar demokratik...! Her ikisi de İslamcı totaliter bir diktatörlük” demişti.

Peki “Büyük Reis” Trump ne demişti?

Onun sicili oldukça kabarık.

Adamın canı sıkıldıkça tweet atıyor ya da mektup yazıyordu!

Önce Rahip Brunson konusunda.

16 Ağustos 2018’de “Türkiye ABD’den yıllarca faydalandı. Şimdi de muhteşem Hristiyan rahibimizi bırakmıyorlar. Masum bir insanın serbest kalması için karşılığında hiçbir şey vermeyeceğiz. Türkiye ile ilişkilerimizi azaltıyoruz” dedi.

Sonrasını biliyorsunuz.

Bir kaç tweetten sonra “casus, terörist ve ajan” denilen Rahip aniden serbest bırakıldı ve ülkesine döndü.

Trump bununla yetinecek adam da değildi!

Fırat’ın doğusu ve PYD/YPG ile ilgili bir kaç tweetten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği o “meşum ve melun” mektubun hikayesini herkes biliyor.

Önce “Türkiye sınırını aşarsa, ekonomisini yok ederim” dedi sonra da Erdoğan’a hitaben “Senin sorunlarını çözmek için çok çalıştım. Harika bir anlaşma yapabilirsin. General Mazlum (Kobani) seninle müzakere etmeyi kabul ediyor, geçmişte vermediği tavizleri verecek. Bana gönderdiği bir mektubu elimde tutuyorum. Sert adam olma. Aptal olma! Seni sonra arayacağım” ifadelerini kullandı.

Yardımcısı Pence de bu konularda Trump’dan geri kalmamıştı.

Peki ne oldu?

Mektup “iade edildi” denildi sonra da Erdoğan, Beyaz Saray’a gitti ve Pence, Türkiye’de “başkanlar gibi” karşılandı.

Bu arada “çuvalcı” generalleri hatırlatmadan olmaz.

Raymond Odierno ve David Petraeus.

Biri ABD Kara Kuvvetleri Komutanı diğeri CİA Direktörü olmuştu.

Her ikisi Türkiye’ye gelip gitti, izzet ikram gördü ve Odierno 2015’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’a madalya taktı.

Türk askerinin kafasına geçirilen çuval da unutuldu gitti.

İyi de bu yaygara neden?