Bozkırdaki çekirdek

Dündü.
Cumhuriyetimizin eğitim mucizesini bir kez daha hüzünlenerek andık.
Hüzünlendik... Çünkü... Köyden bir rüya gibi başlayan ve tüm yurdu kaplayan bir eğitim meşalesi ne yazık ki kısa süre parladı ve söndü.
Ne yazık ki 1 kuşak yetiştirdi.
Dedikoduya fitneye iftiraya hedef oldu.
Kapatıldı.
★★★
1950 seçimlerini ilk büyük akıl tutulması olarak görürüm.
İnönü-Saracoğlu hükümeti 6 ay da sürse toprak reformunu yapmışlardı.
Yani toprak işleyenin olacak.
Ağalık, aşiret düzeni kalmayacak... Herkes kendi toprağını işleyecek kendi kazanacak.
Onunla da yetinmemişler...
Köy Enstitüleri’ni açmışlar.
Çocuklarınız meslek sahibi olsun demişler. İyi eğitim alsın demişler.
Ülkenin dört bir yanına Köy Enstitüleri açmışlar.
Ama kurban olduğum seçmenimiz...
1950’de gitmiş toprak ağalarının partisine oy olup yağmış.
Aydın bölgesinin toprak ağası Adnan Menderes...
Eskişehir çevresinin toprak ağası Emin Sazak...
Diyarbakır’ın Cavit Oral...
Gemlik Celal Bayar...
Üstelik... O yıllarda seçmenin yüzde 60’ı köy seçmeniyken...
Gitmiş Demokrat Parti’ye oy yağdırmış...
Demek ki başka saikleri dikkate almış seçmen...
Neyse...
★★★
Peki Köy Enstitüleri’ne düşmanlık nasıl başladı...?
Ve nasıl filizlendi?
Daha da önemlisi sebebi neydi?
İlk önemli itiraf Kinyas Kartal’a aittir.
Van’lı bir toprak ağası olan Kinyas Ağa aynı zamanda sonraki yıllarda Adalet Partisi milletvekili olacaktır.
Bakın bir röportajında neler söylüyor Köy Enstitüleri için...
★★★
Köy enstitüleri komünist yetiştirdiği için mi kapatıldı?
- HAYIR. Beni babam Moskova üniversitesinde okuttu. Komünizmin ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Köy enstitülerinde komünizmi bilen kimse yoktu.
Peki, karma eğitimden dolayı mı kapatıldı?
- Hayır. Bu da değil bütün dünyada okullar karma eğitimli kız erkek beraber okuyor.
- Peki ya neden?
- Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama köy enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme Köy Enstitüsü mezunu geldi ve bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı. Ben düşündüm. 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer.
Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve Doğu’daki bütün ağalara telefon ettim onları topladım. Bir de batıdan buldum, Eskişehir’den Emin Sazak. Sonra Menderes’le pazarlığa gittik. Dedik ki;
“Köy Enstitüleri’ni kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. Kapatmazsan oy yok.”
★★★
Her şey çok açık değil mi?
Ağalık, çağdaş eğitime galip geldi...
★★★
Kızlı erkekli karma eğitimin toprak ağaların dilinde nasıl bir kirli propagandaya dönüştüğünü tahmin edersiniz.
Ahlak düşkünü... Din düşmanı...
Her türlü iftira gırla gitti.
★★★
Peki köylük yerde durum böyle de... Entelektüel alemde Köy Enstitüleri’ne düşmanlık nasıl başladı?
Her ne kadar Hasan Ali Yücel & Kenan Öner davası ve Sabahattin Ali’ye saldırı ile başladığı sanılsa da...
Köy Enstitüsü karşıtlığının taban bulduğu asıl argüman bir romandır.
Evet...
Kemal Tahir’in yazdığı “Bozkırdaki Çekirdek” romanı tam bir anti-propagandadır.
Üstelik enstitülerin kapatılmasının üstünden 13 yıl geçmesine karşın Kemal Tahir’in yazdığı bu roman muhafazakar mahalle için can kurtaran simidi olmuştur.
Tüm sağcı yazar çizer entelektüel kesim Bozkırdaki Çekirdek’e dört elle sarıldılar.
Hah işte yıllardır bildikleri ama bir türlü derli toplu ifade edemedikleri gerçekler (!) nihayet bir romanda vücut bulmuştu.
Nasıl yozlaşmaya müsait ve halkına yabancı gençler yetiştiren okullar oldukları (!) ispatlanmıştı...
Okumaya araştırmaya hevesi olmayan ahali tek bir romanla Köy Enstitüleri’nin biletini kesmişti.
Üstelik soldan gelen bir yazar yazmıştı bu romanı...
Solun söyleyecek sözü mü olurdu daha...?
★★★
Kulakları çınlasın... Sevgili Yalçın Küçük Hoca...
Boşuna dememişti...
“Sağcılara Kemal Tahir’i verelim, Peyami Safa’yı alalım” diye...