2024 bitti, tarih oldu bile. Sonsuz gibi hissedilen, oysa sınırlı ve kısacık olan ömrümüzün sayacı zaman yaş ilerledikçe daha hızlı akıyor sanki. Zaman, en değerli kaynağımız; çünkü geri getirilemez. Harcadığınız para yeniden kazanılabilir, kaybettiğiniz eşyanın yerine yenisi alınabilir, bozulan sağlık düzelebilir, giden sevgilinin yerine yenisi gelebilir ancak geçip giden zaman asla geri gelmez.

Bazen telefonumda çektiğim fotoğraflara bakarken düşünüyorum, benden sonra bunlara kim bakacak diye. Hiç düşündünüz mü? Bundan yüzyıl sonra hiçbirimiz hayatta olmayacağız. Bugün oturduğumuz evlerde yabancılar yaşayacak, sahip olduğumuz her şeye başkası sahip olacak. Değer verdiğimiz birçok eşya eskiyip atılacak. Öldükten sonra birkaç yıl anılacağız ve sonra ne yaptıklarımız, ne anılarımız ne de çektiğimiz o fotoğraflar hatırlanacak. Tarih bile olmayacak; silinip gidecek her şey, hiç yaşanmamış gibi bizimle birlikte yok olacak.

Bunu bilsek de kabullenemiyoruz galiba. Oysa gerçeği idrak edebilsek, bugünkü günlük endişelerimizin çoğunun ne kadar anlamsız olduğunu anlardık. Yaşadığımız hayatın değerini bilip daha özgürce yaşardık belki, hatalarımız için daha az suçluluk duyardık, üzüldüklerimize daha az üzülürdük. Belki her şeyi daha farklı yapardık.

Hayatın her anı kıymetliyken, geçici dertlere tasalanmak, kendi mutluluğunu feda etmekten başka bir şey değil. Bir söz okudum, çok hoşuma gitti: “Eğer 5 yıl sonra önemi olmayacaksa üzülmek için 5 dakikadan fazla zaman harcamayın.”

Zaman, geri dönüşü olmayan bir hazine; onu, kalbini gerçekten ısıtan, hayatına anlam katan şeyler için harcamak lazım.

★★★

Zaman o kadar değerli ki İsviçre’de “Zaman Bankası” kurulmuş. İnsanlar, gelecekte harcayabilmek için zaman biriktirmeye başlamışlar. İlginç değil mi? Durum şöyle: İsviçre hükümeti, yaşlılara bakım sağlamak amacıyla bir “Zaman Bankası” uygulaması başlatmış. Bu sistemde, genç gönüllüler yaşlılara bakım hizmeti sunarak harcadıkları zamanı sosyal güvenlik hesaplarında biriktiriyor. Kendileri yaşlandıklarında biriktirdikleri bu zamanı kullanarak benzer hizmetlerden faydalanabiliyorlar.

Benzer bir uygulama Çin’in Pekin şehrinde de var. Burada gönüllüler, yaşlılara bakım hizmeti sundukları her saat için bir jeton kazanıyor. Bu jetonları 60 yaşına geldiklerinde kullanabilir veya yaşlı akrabalarına ya da arkadaşlarına bağışlayabiliyorlar. 10 bin jeton biriktirenler, devlet tarafından işletilen bir huzurevinde yer alma hakkı kazanıyor.

Bence bu tür uygulamalar gençlere maddi kazanımların yanı sıra değerli deneyimler de sağlıyor. Öncelikle, yaşlılara bakmak, empati ve sabır gibi duygusal zekayı geliştiren önemli özellikler kazandırır. Gençler, farklı kuşakların yaşam deneyimlerini dinleyerek hayata dair farklı bakış açıları kazanır.

Ayrıca, bu tür gönüllülük çalışmaları, gençlerin topluma olan aidiyet duygusunu artırır ve sosyal sorumluluk bilincini güçlendirir. En önemlisi, insanlara yardım etmenin getirdiği manevi tatmin, gençlerin ruhsal sağlığına olumlu katkı yapar ve onların daha duyarlı bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olur.

★★★

Dünya genelinde nüfusun yaşlanmasıyla birlikte, yaşlı bakımına duyulan ihtiyaç artmakta. Günümüzde her 10 kişiden 1’i 65 yaşın üzerindeyken, 2050 yılına gelindiğinde bu oranın her 6 kişiden 1’i olacağı düşünülüyor. Bu nedenle, zaman bankası gibi uygulamalar, yaşlı bakım hizmetleri açısından önemli bir çözüm olabilir.

Batı ülkelerinde yaşlı bakımını genelde devlet destekli kurumlar veya profesyonel hizmetler üstlenirken, Türkiye’de yaşlılara bakım büyük ölçüde aile içindeki dayanışmaya dayanır. Kültürümüzde anne-babaya bakmak sadece bir görev değil, aynı zamanda bir sevgi borcudur.

Ancak şehirleşme, bireyselleşme ve ekonomik zorluklar, bu düzeni giderek zorlaştırıyor. Aile kavramının zayıflamasıyla gelecekte bu tablo değişecek gibi görünüyor.