Korkusuz

Bildik bir Kızılderili numarası... Komisyona havale!..

Bildik bir  Kızılderili numarası...  Komisyona havale!..
Sallarken mangalda kül bırakmıyorlardı!.. Ne oldu?..

“Bu senin elçi ne halt yedi” diye sorabildik mi?.. Saray cemaati, bırakın hesap sormayı bir de üstüne üstlük ayar yedi. İnsan hakları, demokrasi ve hukuk vurgusu ile Osman Kavala ayarı...

ABD Başkanı Biden ile AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Roma görüşmesi yandaş basın tarafından içeriye “büyük zafer” olarak sunuldu. Peki öyle mi?.. Bu görüşmede, Türkiye’nin bir kazancı var mı?.. Veya kimlerin kazancı var?.. Uzman görüşlerine, -her zamanki gibi- olup bitenlere tarafsız ve sağ duyu ile bakabilen görüşlere ihtiyacımız var. İç politika kadar dış politikada da gelişmeleri yakından takip eden AKP eski İstanbul milletvekili Emin Şirin, Biden-Erdoğan görüşmesi ve sonrasında yapılan açıklamaları şöyle değerlendiriyor;

“ABD Başkanı Biden ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu defa yanlarına Dışişleri Bakanlarını alarak kurumsal nitelikte bir görüşme yapmış olmaları iyi bir şeydir. Baş başa yaptıkları geçen görüşmeden sonra herhangi bir açıklama yapılmadığı için ne görüşüldüğünü bilmiyorduk. Bu sefer görüşme sonrası gerek Cumhurbaşkanlığımızdan gerek ABD tarafından açıklama yapıldı; iyi oldu, ne konuşulduğunu öğrendik. Hoş, iki açıklama arasında fark var. ABD tarafının yaptığı açıklamada vurgu yapılan insan hakları ve demokrasi konusu bizim açıklamamızda yer almadı. İşin özüne bakınca, bizim ısrarla üzerinde durduğumuz Fırat’ın doğusu ve YPG konusunda bizim açımızdan bir ilerleme yok. F-16’lar konusunda anlaşma ABD Kongresi’nin insafına havale edilmiş. Bu arada bahsedilen “ortak bir mekanizma kurulması”nın ne demek olduğunu anlamadık. Tabi, ‘ortak mekanizma’ deyince, son 20-30 senede kurulmuş olan ‘ortak mekanizma’ların hiçbirinde Türkiye lehine bir sonuç çıkmadığını, her seferinde  ABD’nin bildiğini okuduğunu da hatırlamak lazım. Bu kaçıncı ortak mekanizma?”

★★★

Anlaşılan, ABD çok bildik bir Kızılderili numarasına başvurmuş!.. Çözülmesini istemediğin, sürünmesini istediğin konuları komisyona hatta alt komisyonlara havale edeceksin... Bu taktik, bizim topraklarımızda hayli para eden bir numaradır!.. Emin Şirin, değerlendirmesine şöyle devam ediyor;

“Makro seviyede zaten bir NATO mekanizması var. Ancak, somut konuların, yani; Fırat’ın doğusu, YPG, Suriye, F-35, F-16, S-400, Halkbank, CAATSA yaptırımları gibi somut konular için bir mekanizma kurulacaksa bu mekanizmanın içindeki konuların ne olacağını nelerin konuşulacağını zaman gösterecek. ABD tarafının konuşulacak konular arasında demokrasi ve insan hakları konularını getireceği muhakkak. ABD, bu konulardan özellikle Osman Kavala’nın tahliyesinden vazgeçtiğini düşünmek safdillik olur. Pazar günü yapılmış olan bu toplantıdan sonraki açıklamada Osman Kavala’nın yer alamaması, elçiler krizinden bahsedilmemesi, bu konulardan vazgeçildiği anlamına gelmez. Kurulacak ‘ortak mekanizma’nın somut netice verebilmesinin ABD açısından ‘Kavala tahliyesi’ vazgeçilmez bir ön şarttır.

Sonuç olarak, Türkiye açısından kazanılmış bir zaman var. AK Parti Genel Başkanı açısından bakarsak da, yandaş basın için başarı iddiası ortaya konabilecek bir durum var.”

★★★

Savunma, güvenlik, dış politika analisti, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, sorularıma yanıt vermeye “rahatladık” diyerek başladı. Dilek, şöyle devam etti;

“En büyük dış politika krizi sona erdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Biden ile görüştü nihayet. Görüşme öncesi ve görüşme sonrasındaki tarafların pozisyonuna bakarsak, Biden sırf görüşmüş olmak ve Cumhurbaşkanını özellikle iç politikada eline bazı argümanlar vermek adına bu görüşmeye ‘evet’ dedi.”

Cahit Armağan Dilek’e göre, “Sadece görüşmelerin yapılabiliyor olması en büyük başarı. Eğer başarıysa. Çünkü somut gelişme ve sonuç yok”...

Stratejist Dilek, görüşmenin en olumsuz sonucunu ise şöyle açıklıyor;

“Bu görüşmenin en olumsuz sonucu Erdoğan’ın Glasgow’daki iklim zirvesine pek de inandırıcı olamayan gerekçelerle (protokol ve güvenlik) gitmekten vazgeçmesi. Bu durum ‘Erdoğan bu zirvelere sadece Biden ile görüşme fırsatı yakalamak için gitti, Roma’da görüşünce Glasgow’a gitmekten vazgeçti. Eğer Roma’da olmasaydı Glasgow’a mutlaka giderdi’ değerlendirmelerine yol açtı. Hakikaten böyle olduysa Türkiye’nin siyasi-diplomatik gücünü zayıflatan değersizleştiren bir ortam yaratmıştır ki Türkiye’nin caydırıcılığını etkisini yok eder.”

★★★

Açıklamalardaki bazı konu başlıklarına göre Cahit Armağan Dilek’in analizleri şöyle;

- Buzluğa kaldırılmış olan S-400 konusu sanırım pişirmeye hazırlık için buzluktan buzdolabının raflarına indirilmiş gözüküyor.

- F-16 konusunda her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Biden’ın olumlu yaklaştığını gördüm’ dese de Biden’ın ifadelerine atıf yapan Amerikan açıklamaları ise F-16 konusunda takip edilmesi gereken süreç olduğunu belirtip topu Kongre’ye atmış gözüküyorlar. Kongrede ise çok büyük bir Türkiye karşıtı hava olduğunu hatırlatalım.

- Nitekim, buzluğa kaldırılmış olan S-400 konusu buzlukta kalmaya devam edecek, yok farz edilecek. Ta ki, Türkiye kamuoyunu da rahatsızlık yaratamayacak şekilde elden çıkarılıncaya kadar. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye, Fransa ve İtalya’nın SAMP/T Hava Savunma Füze Sistemi konusunda olumlu adımlar atacağını açıkladı. Bu Türkiye’nin pahalı ve teknoloji transferi yapılmadığı için almaktan vazgeçtiği Patriot’ların yerine ikame edilecek sistem olacağına ve S-400’lerin de bir şekilde elden çıkarılacağına (!) işaret ediyor.

- S-400 krizinin bu şekilde gelişeceğine yönelik işaret ABD açıklamasında gizli. Türkiye’nin Rus S-400 füze sistemine sahip olması konusundaki endişelerine dikkat çektiği belirtilip şöyle deniyor: ‘Başkan Biden, yapıcı ilişkileri sürdürme, işbirliği alanlarını genişletme ve anlaşmazlıklarımızı etkin bir şekilde yönetme arzusunun altını çizdi.’ Yani anlaşmazlıkları çözemiyorsanız yöneteceksiniz. Kriz çıkarmasına ve başka sorunlar yaratmasına fırsat verecekseniz. İşte S-400’ün kaderi bu ifade de gizli. Buzdolabı ve yeniden gündeme getirilen SAMP-T konusu da bunun belirtisi.

- Tüm bunların sonucu ne derseniz: ABD, hiçbir somut kesin yanıt vermemiş, yeni kirler yaratmadan mevcut durumu idare etmek yönetmekten yana bir tavır sergilemiştir. İdare-i maslahat durumu yani.

Türk tarafı ise görüşebilmiş olmaktan çok memnun. En önemli başarı kriteri bu. Sorun çözülmüş mü çok önemli değil. Karşımızdakiler yol aldı düzlem değiştirdi. Hal böyleyken görüşmeden zafer havası çıkaranları hayretle karşılıyorum.

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.