Berat Albayrak’ın kalesi düştü!..

“Beş ilin emniyet müdürlerinin atamalarını içeren kararname Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandı. İstanbul, Adana, Kahramanmaraş, Niğde ve Gümüşhane‘nin il emniyet müdürleri değişti.
“İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı; Adana Emniyet Müdürü Zafer Aktaş ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevine getirildi” diye gündemimize düştü.
Bir süredir bekleniyordu. Size, rutin görev değişiklikleri gibi gelmesin. Çünkü, ”ol(a)maz” denen oldu. İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan teşkilat içindeki en forslu koltuktan oldu. Devlet içinde görev değişikliğinin siyasetle ne mi ilgisi var?.. Bu öyle böyle bir değişiklik değil. Mustafa Çalışkan’ın Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı’na getirilmesi sizi aldatmasın. Bu kağıt üzerinde terfi gibi görünse de aslında tenzil-i rütbe. İnanmayan, bir bilene sorsun.
Neydi “ol(a)maz” denmesinin sebebi?..
Ankara’da uçan kuşa sorun. Bilir!..
Mustafa Çalışkan “dokunulmaz”dı. Bakan damat Berat Albayrak’ın koruması altında olduğunu AKP’deki çaycı bile bilir. Malum sebeplerden dolayı Çalışkan’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile arasının hiç hoş olmadığı da ayyuka çıkan gerçektir. Süleyman Soylu’nun telefonlarına bile çıkmadığı talimatları sadece Berat Albayrak’tan aldığı konuşulurdu. Soylu’nun bu durumdan duyduğu büyük rahatsızlık ve saraya ilettiği şikayetleri sağır sultan bile işitmişti. Süleyman Soylu’nun sokağa çıkma yasağının yol açtığı ve istifasını geri alması ile sonuçlanan meşhur cuma krizinin sebepleri arasında “Albayrak-Çalışkan yakınlığı” da Ankara kulislerinde sayılmıştı.
Anlayacağınız; Berat Albayrak’ın çok önemli bir kalesi düştü. İstanbul’daki Emniyet Müdürlüğü dükalığı!..
Hemen haklı olarak soruyu yapıştıracaksınız; “Kabine revizyonu iddiaları ortada dolaşırken söz konusu gelişme, Erdoğan’ın Berat Albayrak’ı gözden çıkardığı manasına mı geliyor?“
Durun!. “AKP’de bu daha başlangıç” diyene bile rastladım ama soruya cevap vermek için vakit henüz erken. Ancak, etraftaki gelişmeleri de ıskalamayın. Dün, medyaya düşen bir fotoğrafa dikkatle bakın. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, emniyet kararnamesinin ardından, AKP Genel Merkezi önünde “15 Temmuz gazileri adına
toplanan paraların
nerede olduğunu” soran, polis tarafından tartaklanan 15 Temmuz Gazilerini kabul etti. Soylu, kamuoyuna fotoğraf verirken, “Bu can bu bedende olduğu sürece yanınızdayım” dedi.
Peş peşe yaşanan gelişmeler Ankara kulislerinde o meşhur cuma krizi ile ilgili önemli bir iddiayı tekrar hatırlattı. Sarayın iç halkalarından kime sorsanız, size Soylu’nun Erdoğan sonrası kuvvetli lider adaylarından biri olduğunu tereddütsüz söyler. İddia o ki; istifa krizinin yaşandığı gece, Soylu’nun istifası bizzat Tayyip Erdoğan tarafından istenir. Ancak, Erdoğan, Soylu’dan hiç beklemediği bir cevap alır. O da şöyle rivayet ediliyor; “Hemen istifamı açıklıyorum. Ama sayın Cumhurbaşkanım beni affedin. İstifa ettikten sonra DP’nin başına geçer en kısa sürede grubumu da kurarım”. Kulisi ortada dolaştıran AKP’li kaynaklar, Soylu’nun bu resti üzerine Erdoğan’ın istifayı kabul etmediğinde hâlâ çok ısrarlılar.
Saray iktidarının dengeleri üzerinde önemli satranç hamlelerine şahit oluyoruz. Ortalık öyle böyle değil epey karışık. Kabine revizyonu beklentileri, erken seçim iddiaları. Dış etkenlerinin iç çarpanları... Derken... Saraydaki bir heyecan kasırgasından daha bahsedelim;
Saray kaynakları ile konuşurken gözlemledim. Kasım ayında ABD’de yapılacak başkanlık seçimi sarayı epey heyecanlandırmış durumda. Muhteremleri “Ya Biden kazanırsa” korkusu sarmış. Bu telaş yüzünden iktidar ailesine yakın çevrede 4 Ekim baskın seçim tarihi olarak düşünülmeye başlanmış. Nedenini saray kaynakları şöyle açıklıyor;
“1-Kasım ayında seçimi Biden kazanırsa ABD’deki hava tamamen Tayyip Erdoğan aleyhine döner.
2-Devlet Bahçeli’nin sağlık durumu dikkatle izleniyor. Bir erken seçim yapılacaksa ve Cumhur İttifak’ı devam edecekse mutlaka Devlet Bahçeli liderliğinde MHP ile seçime girilmeli. Devlet Bahçelisiz bir MHP ile ortak tabanı tutamayabiliriz.”
İç siyaset çok sürpriz sayılabilecek gelişmelere gebe... Dış etkenler,
fecaat halinde seyreden ekonomi, saray ve civarındaki koltuk ve rant kavgaları iktidarı sıkıştırıyor, bunaltıyor.
Erken seçim için en uygun ortama en uygun zaman aranıyor!.. Özlük haklarını temmuz ayında garantileyecek iktidar mebusları ise sürekli zemin yoklaması yapıyor. Gördüğünüz üzere; kulislerdeki senaryoların da ardı arkası kesilmiyor.