Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Benim itirazım işte ona

Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal (Henüz “Atatürk” soyadını almamıştı) hazretleri 1. Türkiye İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) açılış konuşmasının bir yerinde şöyle dedi:

“Türk tarihi araştırılırsa, bütün yükselme ve düşme sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır...”.





Yine aynı konuşmasının bir yerinde...

Kanunî Sultan Süleyman zamanında Venediklilerle yapılan ticaret antlaşmasından da söz eden Reisicumhur:

Padişah’ın, Venediklilerle ticaret antlaşması yapmayı kendi şerefine ve onuruna aykırı bulduğunu hatırlattıktan sonra şöyle dedi:

“Zira onun anlayışına göre antlaşma, birbirine denk milletler arasında yapılırdı. Halbuki Venedik o zaman Osmanlı Devleti’ne denk olmak şöyle dursun, onun doğrudan doğruya koruması altında idi. Bundan dolayı padişah böyle bir devletle antlaşma yapamazdı; ancak ona yardımlarda bulunabilirdi ve yardımlarda bulundu...”.



Erdoğan’ı eleştiriyorum...

Eleştireceğim de...

Çünkü...

Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk’ün değil...

“Kendisiyle savaşmış, yenilince muhtaç duruma düşmüş uluslara bol keseden para harcayan” Kanuni’nin yolundan gidiyor...



Kanuni’nin:

Fransızlara, Venediklilere, Cenevizlilere ve benzeri pek çok devlete yaptığı para yardımının benzerini Erdoğan son 12 yıldır:

Suriyelilere...

Ve...

Afganlılara yapıyor...



Ekonomideki felâketin sorumlusu elbette kötü yönetim...

Ama...

Bu kötü yönetimin ayaklarından birinin:

İşgalci tipi mülteciler olduğunu da unutmayalım...



Kanuni, “kapitülasyon” kelimesinin Türkçe karşılığının:

“Yardım etmek” olduğunu sanıyordu...

Oysa...

Kapitülasyon kelimesinin tam Türkçe karşılığı:

“Bir kale içinde kuşatılan, korunma gereçlerini ve vasıtalarını kullandıktan sonra teslim olmak zorunda olanlar” demekti...

Kanuni:

Türk Müslüman Mehmetçiği öldürenlere hem özgürlüklerini veriyordu...

Hem de onlara:

Yardım ediyordu...



Son 12 yıldır:

“Mülteci” adı altında ülkemize yerleştirilen işgalcilere itirazım:

Kanuni’nin:

“Biz merhameti bol bir Devletiz” saçmalığının benzeri olduğu içindir...



Son 12 yıldır:

“Mülteci” adı altında ülkemize yerleştirilen işgalcilere itirazım:

Atatürk’ün on beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde kurulan fabrikaların...

“Özelleştirme” adı altında...

Eşe dosta peşkeş çekildikten sonra...

Elde edilen gelirin:

“Biz Ensar bir ümmetiz” babalanmasıyla...

İşgalci tipi mültecilere yedirilmiş olmasıdır...

Pişman mıyım?..


Seçtiğim siyasi taraf benim tercihim...

Sorumluluğu da bana ait...



Başkaları da seçtikleri siyasi taraftan sorumlu olduğuna göre...

Birbirimizi:

“Yanlış yaptın” diye suçlamanın âlemi yok...



Burada asıl cevaplamamız gereken soru şu:

Tercihimizi:

Kişisel ihtiyacımıza göre mi yaptık?..

Toplumsal ihtiyaca göre mi?..



Ben tercihimi:

Toplumsal ihtiyaca göre yaptım...

Oysa...

Kişisel ihtiyacım ve çıkarlarım:

Erdoğan’ın devamıydı...



Pişman mıyım?..

Hayır...

İnanmak:

Asla pişman olmamak demektir...

Tesellim oldu...




Sanat dünyamızın iki değerli sanatçısı Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ çiftinin 27 yıl süren evlilikleri boyunca...

Magazin medyası hemen her ay:

“Boşanıyorlar” diye manşet atıp dedikodu yaptı...



27 yıl sonra medyanın haberi doğrulandı...

Ayrıldılar...

Bir “kehanet” daha...

Kendi kendini gerçekleştirdi...



Ayrılmalarına

Çok üzüldüm...

Ama...

Dostluklarını sürdürecek olduklarına ilişkin verdikleri mesaj:

Tesellim oldu...

Dünün tweeti


Ertuğrul Günay

@ErtugrulGunay

 

Eskiden MYK, Parti Meclisi tarafından seçilirdi.

Baykal döneminde yapılan tüzükle artık seçim yok; genel başkan MYK’yı atıyor.

CB Hükümet Sistemi gibi.

12 Yıldır da bu tüzük değişmedi.

Kendi içinde demokrat olamayan yapılardan ülkeye demokrasi getirmelerini beklemek hayal.

Merak ediyorum...




SABAH gazetesi iki seküler yazarını kaybetti...

Önce Engin Ardıç gitti...

Arkasından Mehmet Barlas...





İkisi de:

Seküler gericiydi...



Yerlerine...

Seküler gerici mi?..

Yoksa:

Siyasal İslamcı gerici mi gelecek:

Merak ediyorum...

Nebati’ye acıyorum


Erdoğan, son 2.5 yıldır...

Yan yana görünmek bile istemediği Nebati’yi milletvekili yaparak...

“Dokunulmazlık” zırhına büründürdü:

Kızağa çekti...



Büyük ihtimalle:

Ekonomideki felâketten de onu sorumlu tutacak...



Sizleri bilemem...

Ama...

Nebati’ye acıyorum...

Halkın anası ağlayacak


Nasrettin Hoca biri; tuğla, kiremit üreten, diğeri ise çiftçilik yapan iki oğlunu ziyaret için evden çıktı...

İlk olarak tuğlacıya uğradı...

“Yağmur yağarsa anam ağlayacak baba” dedi oğlu...



Çiftçi oğlunun arzusu ise tam tersiydi...

“Yağmur yağmazsa anam ağlayacak” diye anlattı durumunu...



Hoca eve döndüğünde karısı öncelikle evlâtlarını
sordu...

Hoca acıyla başını salladı:

“Onlar için bir şey diyemem ama” dedikten sonra devam etti: “yağmur yağsa da yağmasa da sen ağlayacaksın hanım...”.



Kıssadan hisse...

Mehmet Şimşek bakan olsa da olmasa da:

Halkın anası ağlayacak...



Devalüasyon olsa da olmasa da:

Halkın anası ağlayacak...



Faizler yükselse de düşse de:

Halkın anası ağlayacak...

Garip ama gerçek


Erdoğan, Mehmet Şimşek için “dürüst adamdır” diyenlere şöyle itiraz etmişti:

 “Halkbank’ı dolandırmaya kalktı, bu adam mı dürüst?..”.



 



Ne yazık ki canlarım...

Bundan sonra Milletin hazinesi/kasası:

Cumhurbaşkanı’nın:

“Halkbank’ı dolandırmaya kalktı, bu adam mı dürüst?” diyerek suçladığı Mehmet Şimşek’e emanet edilecek...





Bu arada bir kez daha hatırlatayım:

“Yolsuzluk yaptı” dediği dönemde Mehmet Şimşek...

Erdoğan’ın bakanlarından biriydi...