Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bahçeli sadece Reis'in kurbağasından mı korkuyor?

Tam da bir mafya bozuntusunun Bahçeli tarafından “kahraman” ve hatta “gençlik için rol model” olarak gösterildiği bir günde şöyle dedi Emine Erdoğan:

“Katiller, mafya babaları, zorbalar rol model gibi lanse edilmesin...”.



Çakıcı’ya “Mafya bozuntusu” dediği için Kılıçdaroğlu’na hakaretler yağdıran Bahçeli dün de tek kelime ile eleştiremedi Emine Hanım’ı...



Bahçeli’nin Emine Erdoğan karşısındaki bu suskunluğunu çok güzel anlatan bir kıssa biliyorum...

Onu paylaşayım sizlerle...



Köyün ağası duymuş ki köyün delisi kurbağadan çok korkuyor...

Düşünmüş taşınmış ve onun kurbağa korkusuyla eğlenmeye karar vermiş...

Ama...

Dereye gidip kurbağa tutmaktansa...

Evdeki yeşil kadife kumaştan bir parça kesip cebine koymak daha kolay gelmiş...

Cebinde yeşil kadife kumaş parçası, gitmiş kahveye...

Az sonra Deli girmiş kahveden içeri...

Ağa, cebinden çıkardığı yeşil kadife kumaş parçasını...

Atmış Deli’nin ayaklarının dibine...

Atarken de bağırmış:

“Kurbağa, kurbağa...”.

Deli ayaklarına ateş edilen Kızılderili gibi zıplamaya başlamış...

Ağa bu arada kahkahalarla gülmüş onun bu zıplayışlarına ...

Sonra eğilmiş yere...

Almış yeşil kadife kumaşını...

Koymuş cebine...

Gel hele gel” demiş Deli’ye... “Git bizim eve de yengen sana yağ versin, un versin, tuz versin...”.

Deli koşarak gitmiş Ağa’nın evine...

Ağa’nın karısı önceden tembihli ya...

Yağ vermiş, tuz vermiş, un vermiş Deli’ye...

Bu oyun böyle sürüp gitmiş...

Ağa memnun çünkü güne kahkahalarla başlıyor...

Deli memnun çünkü yağını, ununu, tuzunu bedavadan
alıyor...

Bir gün Ağa kasabaya gitmiş...

Günlerce, kahvede Ağa’nın deliyle eğlenmesini seyreden köyün fukarası duymuş bunu...

O da kesmiş yeşil bir kadife kumaş parçası...

Atmış cebine...

Gidip kahveye oturmuş...

Beklemiş Deli’nin gelmesini...

Az sonra Deli girmiş kahveden içeri...

Her zamanki sandalyesine bakmış Ağa’nın...

Ama Ağa’nın yerinde oturuyor köyün fukarası...

Fukara ise niyetlenmiş eğlenmeye...

Gösterip de kendi kurbağasını Deli’ye...

Atacak yeşil kadife kumaş parçasını...

Deli’nin ayaklarının altına...

O, sıçradıkça yerinde korkudan...

O da gülecek Ağa gibi kahkahalarla...

Çıkarmış cebinden yeşil kadife kumaş parçasını...

“Kurbağa, kurbağa” diye bağırarak fırlatmış Deli’nin ayaklarının dibine...

Deli olmamış oralı...

Fukara eğilip almış yerden...

Yeşil kadife kumaş parçasını...

Bir kez daha bağırmış “kurbağa, kurbağa...”.

Atmış kadife kumaşı Deli’nin ayaklarının altına...

Deli yine olmamış oralı...

Şaşırmış köyün fukarası...

“Hani sen çok korkardın kurbağadan?.. Neden bu defa korkmadın şaşırdım...”.

Deli cevap vermiş:

“Ben sadece Ağa’nın kurbağasından korkarım...”.



Bahçeli de o misal...

O sadece Reis’in kurbağasından korkuyor...

EĞER BU BİR ŞAKA DEĞİLSE ŞAKA NE?...


Artık inanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı gerçekten çok şakacı...

Fakat biz bunu çok geç fark ettik...

Kendisi hiç gülmediği için...

Yaptığı şakaları fark edemiyoruz demek ki...



En son şakası muhteşemdi...

Hangi şakası mı?..

Anlatayım...



Hatırlayacaksınız...

ABD’nin son seçimleri kaybeden Başkanı Trump defalarca şöyle dedi:

“Erdoğan’a ‘Rahip Brunson’ı bırak’ dedim bıraktı...”.



Erdoğan, Trump’ın bu suçlamasını bir kere bile inkâr etmedi...

Meselâ Trump’ı:

“Eyyy Trump!.. Sizin papazı ben bırakmadım, yargı bıraktı” diye azarlamadı ...



Yani...

Erdoğan, Anayasamızın 138. Maddesini ihlal ettiğini...

Anayasal suç işlediğini bizzat kabul etti...

Ama...

Gördünüz...



Anayasa Mahkemesi’ne müdahale etmesini geçtim...

Herhangi bir mahkemenin özel kalemine bile söz geçiremeyecek olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Anayasa’nın 138. Maddesini ihlal suçu işliyorsun Bay Kemal” diye azarladı...



Eh yani...

Eğer bu bir şaka değilse...

Şaka ne?...

SİZ ANLADINIZ ONU...


Duydunuz mu?..

Biden başkanlık koltuğuna oturunca, Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürecek...

Yerine muhalefetten birini koyacakmış...



Kim söylüyor bunu?..

Muhalifler mi?..

Yooo...

Aksine...

Yandaş medyada yazılıyor bunlar...



Hem “çok güçlü bir iktidarımız var” diyorlar...

Ama hem de...

Bu güçlü iktidarı ABD Başkanı’nın yıkacağına inanıyorlar...



Ne diyeyim bunlara bilemiyorum?..

Daha doğrusu biliyorum da...

Buraya yazamıyorum...

Ama siz anladınız onu...

RAHİP BRUNSON VE DENİZ YÜCEL’İ KEMAL BEY Mİ TAHLİYE ETTİ?


Anayasa’nın 138. Madde 2. Paragrafta şöyle deniliyor:

“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”.



Kılıçdaroğlu Yargı’ya emir ve talimat veremez...

Genelge gönderemez...

Tavsiyede bulunamaz...

Çünkü “yetili ve etkili makam” sahibi değil...



Ama...

Erdoğan bunları yapabilecek yetkiye sahip ve sürekli yapıyor da...

Rahip Brunson ve gazeteci Deniz Yücel’in tahliyeleri meselâ...



Yoksa yanlış mı biliyoruz...

Bu ikisini Kemal Kılıçdaroğlu mu tahliye ettirdi?..

Eğer öyleyse...

Tabii ki dokunulmazlığı kaldırılsın ve hemen yargılansın...



Yok o değilse tahliye ettiren...

Ettirenin dokunulmazlığı kaldırılıp yargılansın...

“VEREBİLİR” DİYEN İKİ YÜZLÜNÜN TEKİDİR...


Anayasa 138. Madde 3. Paragraf:

“Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”



Kemal Kılıçdaroğlu, görülmekte olan bir dava hakkında eleştiri yapabilir ancak yargıçlarla görüşemez, beyanda bulunamaz...

Ki yapmak istese de yapamaz...



Hangi savcı ya da yargıç Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi kabul edebilir ki?..

Ama Erdoğan bu imkânlara sahip...

Daha dün, geçtiğimiz günlerde yeni nikâhlandığı eşini Saray’a götürüp kendisiyle tanıştıran bir Başsavcı Yargıtay’a atandı...



Şimdi düşünün bakalım...

Erdoğan’a muhalifsiniz...

Yargılandınız...

Kesinlikle suçsuzsunuz ama...

Yerel mahkemede görevli bir avukatlıktan geçme, AKP teşkilâtlarından gelme bir yargıç cezaya hükmetti...



Yargıtay’a gittiniz...

Dosya...

Bir gün önce kıyılan nikâhı bu defa Saray’da başkanın huzurunda tekrarlatan Başsavcı’nın önüne geldi...

O Başsavcı o dosya üzerinde vicdanıyla ve kanuna uygun hüküm verebilir mi?..

“Verebilir” diyen iki yüzlünün tekidir...

MUTLAKA YARGILANMASI GEREKİR...


Erdoğan halen yargılanması süren Demirtaş’a “terörist” dedi...

Bir hukuk devletinde cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar; yargı üyeleri görülmekte olan bir davanın sanığı hakkında “hüküm cümlesi” kuramaz...



Erdoğan ise hem Osman Kavala ve hem de Demirtaş için kaç oldu “onlar suçlu” diyerek yargılama sürecinde “kesin hüküm” belirtiyor...



Makamı gereğince bunları söylüyor oluşu anayasayı ihlal suçudur...

Mutlaka yargılanması gerekir...

Ama...

Umurunda bile değil...



Kendi işlediği suçları görmüyor...

Fakat...

O suçları işleyebilme imkânları ve yetkileri olmayan Kılıçdaroğlu’nu suçluyor...



O nedenle “yakın çevresinde aklı başında kimse yok mu?” diye soruyorum...