Anayasa Madde 101:
“Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir...”.
★
Canlarım...
Hukukun üstünlüğü ilkesi ve T.C. Anayasası’na inanan herkes biliyor ki Erdoğan 3. defa cumhurbaşkanlığı görevi yapıyor...
★
Peki...
Anayasa madde 101’e göre...
3. kez cumhurbaşkanlığı yapması mümkün olmayan Erdoğan:
Nasıl oldu da bir kez daha seçildi?..
Cevabı çok basit bir soru:
YSK ile kurduğu ilişki sayesinde...
★
YSK’nın gerekçesi neydi?..
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014 seçiminden sonra kabul edilmişti...”.
O nedenle Erdoğan:
Anayasa’nın 101. maddesinin kapsamı dışında kalıyordu...
★
Oysa canlarım:
Anayasa’da:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye bir kavram ve makam yok...
Anayasa’da tanımlanan tek bir makam var:
“Cumhurbaşkanlığı...”.
Ve 101. madde...
İşte o cumhurbaşkanlığı makamında bir kişinin en çok:
İki kez üst üste cumhurbaşkanlığı yapabileceğini emrediyor...
★
Yani canlarım...
YSK’nın gerekçesi Anayasa’ya aykırı...
Ve...
YSK’nın, içtihat kurma yetkisi yok...
★
Peki...
Anayasa delik deşik edilirken Ana Muhalefet Partisi ne yapıyordu?..
“İtiraz edersek Erdoğan’ı mağdur duruma düşürürüz” diyen Meral Akşener’in kuyruğuna takılmış siyaset yapıyordu...
★
Ben Youtube kanalımda:
“Akşener sizi kandırıyor, onun bir tek cumhurbaşkanı adayı var Erdoğan” dediğimde...
Hem İYİ Partili çıkarcılar...
Hem de CHP’li çıkarcılar beni “münafıklıkla” suçluyorlardı...
★
Bu yazıyı neden mi yazdım?..
Ülkelerin sadece:
Halkın az gelişmişliği ve...
Kendine benzeyenleri seçtiği (İktidar) için az gelişmiş kalmadığını...
Muhalefetin de...
Az gelişmişlikte en az:
Diğer ikisi kadar sorumlu olduğunu:
Söyleyebilmek için...
GÜNÜN SÖZÜ
“Onlar (Antik Yunan Kültürü hakkında), özgürlüklerden ziyade güvenlik peşindeydiler. Rahat bir hayat istediler ve sonunda hem güvenliklerini hem konforlarını hem de özgürlüklerini kaybettiler...”.
Edward Gibbon
GÜLER MİSİNİZ AĞLAR MISINIZ?..
99.601 km2 yüzölçümü olan Güney Kore Cumhuriyeti’nin 2002 yılı GSYİH:
627 milyar USD...
Nüfusu ise yaklaşık 47 milyon...
Kişi başına milli geliri:
13.000 USD idi...
★
Güney Kore’nin 2024 yılı itibariyle nüfusu, 51.663.000...
GSYİH’sı ise yaklaşık 2 trilyon dolar...
Yani...
20 yılda nüfus yaklaşık %10 artarken...
GSYİH %160 artmış...
★
Türkiye’nin yüz ölçümü 783 bin kim2...
Güney Kore’nin yaklaşık 8 katı...
Nüfusa kayıtlı olmayan 8 milyon mülteci hariç 85 milyon nüfusu olan Türkiye’nin 2023 yılı GSYİH’sı 907 milyar USD...
Kişi başına düşen milli gelir:
10.670 USD...
★
Oysa...
Türkiye’de “yerleşik” olduğu kabul edilen 8 milyon mülteci...
Ülkenin gerçek sahibi 85 milyon yurttaşla birlikte, 907 milyar dolarlık GSYİH’dan:
Pay alıyor...
Yani...
Türkiye’de kişi başına düşen yıllık milli gelir gerçekte:
9.750 USD...
★
Güney Kore’yi son 20 yılda 13.000 dolar kişi başına milli gelirden
40.000 dolara taşıyan iktidar politikacıları övünmüyor...
2002 yılında 4.200 dolar olarak aldıkları kişi başına milli geliri 9.750 dolara yükselten bizimkiler...
Hava atmaktan:
Doğru düzgün yol yürüyemiyor...
★
Güler misiniz?..
Ağlar mısınız?..
BU GİTMELER
İnsanî gelişmişliği yakalayamamış...
Ve haliyle...
Ülkesi de az gelişmişlik batağında patinaj çeken insanlarının isyanı ancak:
Yiyecek, içecek ve barınacak sorunları:
Başa çıkılamaz hale geldiğinde başlar...
★
O saatten sonra...
Karınlarının doyduğu...
Başlarını sokacak bir mekân buldukları dönemlerde asla akıllarına gelmeyen:
Adaletsizlik...
Özgürlük...
Eşitlik...
Kardeşlik için değil:
Ekmek ve başlarını sokacak bir mekân için ayaklanırlar...
★
Uyarayım istedim zira...
Bu gitmeler:
Gitmek değil...
SONUCU YAŞAYARAK ÖĞRENİYORSUNUZ
Tarık Çelenk “Muhafazakâr Demokrat” mahallenin entelektüel derinliği en gelişmiş düşünürlerinden biri...
“Mahallenin krizinden memleketin krizine. Görgüsüzleşme, yozlaşma, küçülme” başlığı altında yayınlanan son kitabını:
Kendini sadece muhafazakâr demokrat olarak gören değil...
Modern demokrat olarak tanımlayan herkesin okumasını tavsiye ederim.
★
Meselâ kitabın 149. sayfasının son satırından başlayarak 150. sayfasında devam eden bir bölümünde Çelenk, bakın Ne diyor:
★
“Bugün, başta Atatürk olmak üzere, bu Toprakları bölünmez bir bütün olarak korumaya çalışan mefkûre sahibi yöneticilere lâyık olmanın yolu, ikinci yüzyılın eşiğinde karşılaştığımız sorunlarla yüzleşip onlara kalıcı çözüm üretmekten geçmekte.
Bu sorunları:
- Büyük toplumsal kutuplaşma ve ötekinin acısını görememe...
- Bölgesel nitelikli Kürt sorunu...
- Devletin derin refleksif zihniyetinin dönüşememesi ve kendini devlet gibi gören aktörlerin sıkça siyasete dolaylı müdahalesi...
- Görgü modernleşmesinin akamete uğraması sonucu zengin ve yönetici elit dahil, köylü bakışından kurtulamama diye sıralayabiliriz...
(Tarık Çelenk. “Mahallenin krizinden memleketin krizine”. Sayfa 149-150. Beyoğlu Kitabevi).
★
Çetin Altan, buna benzer görüşleri yaklaşık 60 yıl önce seslendiriyordu...
Karşılığı:
Meclis’te dayak yemek olmuştu...
★
Ak Parti’nin kuruluş felsefesi de Tarık Çelenk’in bu görüşlerine çok yakındı...
Peki sonuç ne oldu?..
Cevap vermeyeyim zira...
Sonucu hepiniz:
Bizzat yaşayarak görüyorsunuz...
BANA HAK VERECEKSİNİZ...
21. Yüzyılın birinci çeyreği bitiyor...
İnsanî gelişmişliğini...
3 asır öncesinden itibaren gerçekleştiren ülkeler çok gelişti...
★
İnsanî gelişmişlik:
Düşünmeyi...
Düşündüğünü özgürce ifade edebilmeyi...
İyi yaşamayı...
Değişime ayak uydurmayı...
Kendisi gibi düşünmeyen...
Kendisi gibi inanmayan...
Kendisi gibi yaşamayan insanlara tahammül etmeyi...
Onları anlamaya çalışmayı:
Öğretti...
★
Yani...
İnsanî gelişmişlik bilim insanı yetiştirdi...
Bilim insanı, bilimi geliştirdi...
★
Az gelişmiş ülkeler ise inancı:
Bilimin önüne koydu...
Yani:
Arabayı, atların önüne koştu...
★
Dünyada mekânı değil...
İmanı tercih etti...
Ve haliyle...
Dünyada mekân:
Az gelişmiş ülke halklarının en büyük, çözülmesi en zor sorunu haline geldi...
★
Bildiğiniz az gelişmiş ülke varsa bakın:
Bana hak vereceksiniz...
ZORU BAŞARMIŞ...
Öğrenci sınıf mevcuduna yeni katılanlardandı. Okula gittiği ikinci gün öğretmene:
“Öğretmenim, siz öğrencilerinize yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz?..” diye sordu.
Öğretmen gülümsedi:
“Elbette vermem çocuğum... Hiç kimse yapmadığı bir şey için cezalandırılmamalı...”.
“Harikasınız öğretmenim” dedi çocuk, “dün verdiğiniz ödevi yapmamıştım da onun için sordum...”.
★
Sokrat:
“Soru sormak cevap vermekten daha zordur” gibi bir şeyler söylemişti...
Öğrenci, zoru başarmış...
DÜNÜN X’İ
23 DERECE
@yirmiucderece
Önce attı sonra sildi...
AK Parti MKYK üyesi Fevzi Polat, “32 milyon çalışanın, 16 milyon emekliye bakması sürdürülemez” paylaşımını gelen tepkilerin ardından sildi.
Önce attı sonra sildi...