Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Albayrak çok büyük fırsatı kaçırdı çünkü Pygmalion etkisini değerlendiremedi

Zaman içinde gerçeğe dönüşen inanışlar için “kendini gerçekleştiren kehanet” denir...

Bilimsel olarak adı “Pygmalion etkisi...”.

Atalarımız bu bilimsel tanım için yüz yıllar önce, “Şeyh uçmaz müritleri uçurur” demiş olmalı...

Yani...

Kitleler üzerinde şeyhin uçtuğuna yönelik bir beklenti yaratılırsa; halk şeyhin uçtuğuna inanır...

[caption id="attachment_5891245" align="alignnone" width="400"] Berat Albayrak[/caption]

Ancak ve ne var ki...

Günümüz iktidar partisi bunu “algı operasyonu” olarak kullanıyor...

Kabul...

Bugüne kadar o stratejileri seçim kazanmakta işe yaradı...

Ancak...

Ülkeyi (Ekonomi ve dış politikada bilhassa) yönetmekte başarılı olunamadı...



Neden başarılı olamadı iktidar partisi?..

Çünkü...

Kitleler algılarıyla, ekonominin aktörleri ise güvenle karar verirler....

Bilhassa son zamanlarda ekonomi yönetimi bu güveni yaratamadı...

Kehanetler yine kendini gerçekleştirdi ama ters yönde...



Bakan Albayrak her “En kötüsü geride kaldı” deyişinde kamuoyu (Kitleler değil) aksine, en iyisinin geride kaldığına tanık oldu...

AKP Genel Başkanı ve Ekonomi Bakanı ne zaman “Yastık altındaki ya da bankalardaki dövizlerinizi bozdurun TL, dolar karşısında diğer kazanacak” açıklaması yaptıysa, ertesinde biraz değer kazanan TL, üç beş gün sonra neredeyse irice birer devalüasyon yaşadı...



Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak ilk bakan olduğunda bir süre ekonomik durgunluğun acılarını ve sıkıntılarını çekeceğimizi ancak...

(Mesela) 3 çeyrek sonra toparlanacağımızı, 5. çeyrekte hareketleneceğimizi söyleseydi...

Bugün güven duyulan bir ekonomi bakanı olarak en azından “Başarısız bir bakan” diye tanımlanmayacaktı...



Artık, “Umut vermek için” yaptığı her açıklama ters tepiyor...

Kamuoyu da kitleler de “Daha kötüsünün gerçekleşeceğini” düşünüyor...

Ve...

Berat Albayrak’ın değil kamuoyunun ve kitlelerin beklentileri gerçekleşiyor...

O nedenle...

Dün yaptığı “Dünya ekonomisinden çok daha hızlı toparlanacağız” deyişi Pygmalion etkisi yaratmak bir yana tam ters tepiyor...

ENSEYİ KARARTMAYIN LÜTFEN...


“Enseyi karartmayın” güzel ve kısa cümlesi merhum Çetin Altan ustamızın...

“Kendini gerçekleştiren kehanet” için harika bir buluş ancak...

Türk Müslümanları genelde “Her şey çok kötü olacak” diye düşünmeyi severler...

Çetin Altan ve onu taklit eden benim gibi, “Enseyi karartmayın” diyenlerden daha çok “Her şey felaket olacak” diyenleri takip ederler...

[caption id="attachment_5891248" align="alignnone" width="400"] Çetin Altan[/caption]

Israrla, enselerimizi karartmamamız gerektiğini söylemeye devam ediyorum...

Ve inanıyorum bir gün gelecek...

Kitleler kamuoyu oluşturacak ve kitle psikolojisiyle (Algılarıyla) değil kamuoyu duyarlılığıyla hareket edip karar verecekler...



Enseyi karartmayın lütfen...

Her şey güzel olacak...

METİN AKPINAR ÖRNEĞİ MESELA...


40 – 45 yıl önce halk arasında şöyle bir deyiş vardı:

“Metin Akpınar haberleri sunsa gülersiniz...”.

[caption id="attachment_5891249" align="alignnone" width="400"] Metin Akpınar[/caption]

Çünkü...

Gerek tiyatro severler gerekse de sinemaseverler öyle olduğuna inanmışlardı...

Ve kabul edelim ki Metin Akpınar da kendisi için üretilen o deyişi her zaman haklı çıkarmıştı...

Bugün halen onu ekranda görenler, kendilerini güldüreceğine inandıkları için hemen her konuştuğunda gülmeye başlıyorlar...

HUKUKUN ÜÇ TEMEL AYAĞINDAN BİRİ: BARO...


Hukuk konusunu meslek seçmiş kişilere “hukukçu” diyoruz...

Hukukçu, hak kaybı konularında haklıyı bulup hakkını veren; hak yiyene ise haddini bildiren, o kişiyi cezalandırandır...



Hukukçu haklının hakkını teslim eder, haksıza haddini bildirirken sadece sonuca odaklanmaz...

Vereceği kararın toplum üzerinde yaratacağı sonucu da öngörür...



Şöyle de söyleyebilirim...

Karar verici hukukçu; kararını verirken kendisini, hakkında karar vereceği kişinin yerine de koyar, ya da koyabilmeli...



Bunu sadece hukukçular mı yapmalı?..

Tabii ki hayır...

Bunu hukukçular kadar ve hatta onlardan daha çok, ülkeyi yöneten siyasi kadrolar yapmalı...



Yapıyorlar mı?..

Yapsaydılar, hukukun üç temel ayağından biri olan savunmayı (Diğer ikisi iddia ve yargı), devletin polislerine dövdürürler, yürüme ve hak arama taleplerini baskılarlar mıydı?...

İKTİDAR VE DEVLET BAROLARDAN NE İSTİYOR?


Hak ve özgürlükler için yürüyen baro üyesi avukatlar neden dövülüyor?..

Hak ve özgürlükler için yürüyen baro üyesi avukatlar niçin susturuluyor?..



Çünkü...

Çalmıyorlar...

Çaldırmıyorlar...

Gücün otoriter baskısına aldırmıyorlar...

BENCE DOĞRUSU BUYDU...


DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus:

“Salgın halen hız kazanıyor. Birlik olmazsak bu salgını yenemeyiz” dedi...



Bence söylenmesi gereken cümle şöyle olmalıydı:

“Birlik olursak bu salgını yeneriz...”.