Korkusuz

AKP kongresinden hangi klik zaferle çıkar?..

AKP kongresinden hangi klik zaferle çıkar?..
AKP’de bugün yapılacak büyük kongreden beklentileriniz nelerdir?.. Veya herhangi bir beklentiniz var mı?..

Saray iktidarının vitrin süslerinde yüzde bilmem kaçlık değişim mi bekliyorsunuz?..

“Manifesto” mu dediniz!..

“İnsan hakları eylem planı”nı  gördük... “Ekonomik reform paketi” ni de gördük...

Gece yarısı patlatıldı... Gece karanlığında yönetilen bir ülke olduk!..

Ayasofya imamı devlet yönetiminde... Alınan her karar için fetva veriyor... Yön, ayar veriyor... Vitrin değişse ne olur değişmese ne olur!.. Manifesto açıklansa ne olur? Nasıl olsa çok geçmez bir gece yarısı patlatılır!..

Bakın, sizlere naçizane bir öneride bulunayım. Bugünkü AKP kongresindeki laf kalabalıklarına farklı bir açıdan bakın;

Uzun bir süredir, saray iktidarında nefes kesen bir kapışmaya tanıklık ediyoruz. Klikler kapışmasına... “Gürcüler Konseyi” ile “Güvenlikçi grup” amansız bir mücadelenin içinde... Tayyip Erdoğan’da bu klikler arasında gidip geliyor... Kah yer yer denge kurarak kah konjonktüre göre birine diğerinde daha fazla kıyak çekerek... Kliklerin kimlerden oluştuğuna dair isimlendirmelere girmeyeceğim. Zaten kamuoyu önünde meydana gelen olaylardan siz onları kolayca tahmin edersiniz. İki örnekle fotoğrafı netleştireyim; Andımız’ın yasaklanması “1994 ruhu” diye adlandırılan “Gürcüler Konseyi” ne, HDP’ye açılan kapatılma davası ise “Güvenlikçi” gruba yapılan jestlerdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ile “Gürcüler Konseyi” ne büyük kongre öncesinde biraz daha fazla kıyak yapılmış oldu!..

★ ★ ★

Şimdi, bugünkü kongreden çıkacak her türlü sonuca şu gözle incelemenizi öneririm;

-Saray iktidarında ileriki günlerde kadrolaşma açısından “Gürcüler konseyi” mi yoksa “Güvenlikçi grup” mu daha fazla söz sahibi olacak?..

-AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan iki dişli klik arasında denge politikasına devam edebilecek mi?.. Veya hangisini biraz daha ön plana çıkarmayı deneyecek?.. 

Eğer bu soruların cevaplarını bulursanız, NATO, ABD, AB, Çin ve Rusya ile ilişkiler, Suriye, İran, Irak ve Libya politikalarının geleceği hakkında daha fazla  tahminde bulunma şansı elde edersiniz. Türkiye’nin iç ve dış politikalarında İngiliz ekolu mu, yoksa ABD/NATO çizgisi mi daha fazla etken olur, onu da görebilirsiniz...

Bir ipucu daha;

Tayyip Erdoğan, biraz geri plana çekilip “gizli güç” olarak mı devam edecek? Yoksa, ”Erdoğan’ın bekası ile milletin bekası aynıdır” felsefesinden tam gaz devam mı eder?.. Sarayda uzun süredir klikler, dehlizler amansız bir şekilde kapışıyor. Bugün fotoğrafı biraz daha net görebiliriz gibi geliyor bana...

Ha!.. Bir de uzun bir süredir seslendirilen “Hilafetin geri gelmesi” konusu var...

Ona biraz daha zaman var... Türkiye’nin üzerine totaliter milliyetçilikle, çağdışı ihvancı bir kılıf geçirilmeye çalışılıyor. Şu anda taşları döşüyorlar ama tüm soruların cevabını bulabilmemiz için biraz daha dişlerimizi sıkmamız gerekecek. Mayıs ayında tablonun daha da netleşeceğini tahmin ediyorum. ABD’deki Halkbank davasına bağlı olarak.. Bugüne kadar duymadığımız, bilmediğimiz çok şey ortaya dökülebilir. Unutmayın!.. Biden hâlâ telefon etmedi...”Manifesto”, işin masal kısmı...

★ ★ ★

Gece karanlığında patlayan bombalar arasında bir iş daha oldu... 26 Kasım 2020 tarihinde Türkiye ile Katar arasında imzalanan “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın onaylandığı 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararıyla duyuruldu. Kasım 2020’de henüz içeriği açıklanmamış olan bu mutabakatın neye hizmet ettiğinin belli olmadığını ama yüzölçümü ve su kaynakları ile potansiyeli bakımından mukayese bile edilemeyecek Katar ile su yönetimi anlaşması yapılmasının Türkiye aleyhine sonuçları olabileceğini o zamanki köşe yazımda dile getirmiştim.

Soru işaretleri daha da büyüyor...

Zaptın, Türkçe nüshasına bakıldığında öncelikle söylenmesi gereken ifadelerin zayıflığı, eksikliği, cümlelerdeki öznelerin, nesnelerin karmaşıklığı... Sanki alelacele yazılmış havası veriyor. İfadelerin muğlaklığı içeriğinin net olmaması yoruma açık bir görüntü veriyor.

★ ★ ★

Zaptın, “MADDE II İŞBİRLİĞİ ALANLARI bölümünde üç alan sayılmış: 1)Entegre su kaynakları yönetimi, 2) Su tesisleri sistemleri yönetimi, 3) Kıyı ve geçiş suları yönetimi.

Katar’ın su kaynaklarının çok sınırlı olduğu ve deniz suyundan arıtılarak içme/kullanma suyu ihtiyacının karşılandığı biliniyor. Hal böyleyken ilk iki alandaki işbirliği konularına bakıldığında bu işbirliği faaliyetlerinin Türkiye’de yapılacağını öngörmek mümkün. Çünkü işbirliği konuları için Katar’ın ne yüz ölçümü ne de su kaynakları/potansiyeli uygun değil. Konuyla ilgili Türk yetkililer ise su yönetimi işbirliğinin Türkiye’de değil Katar’da yapılacağını ifade etmişlerdi.

Üçüncü işbirliği alanı olarak belirtilen “Kıyı ve geçiş suları yönetimi” paragrafı ise zaptın en ilginç bölümü. Bu başlık altındaki paragrafa bakıldığında başlıkla yakından uzaktan ilgili olmadığını, önceki işbirliği alanlarının ve zaptın genel uygulamasına yönelik ifadeler içerdiği görülüyor. Bu başlık altındaki paragrafın böylece geçiştirilmesi mutabakat/anlaşma hazırlama tekniğine uygun olmadığı gibi keyfi uygulamalara yol açabileceğini söylemek gerekir.

★ ★ ★

Kıyı ve geçiş suları yönetimi başlığı altında Katar’da ne yapılabilir diye düşünüldüğünde akla hiçbir şey gelmiyor. Ancak bu başlık altında Türkiye’de önemli yerler var;

İlk akla gelen tabi ki inşa edileceği ısrarla söylenen Kanal İstanbul. Kanal İstanbul güzergahındaki topraklara Katarlıların gösterdiği ilgi dikkate alındığında ve kanalın mali kaynağının karşılanması ihtiyacı düşünüldüğünde akla gelmemesi mümkün değil.

Bu üç işbirliği alanında Türkiye’deki su kaynaklarının ve su geçiş yollarının yap-işlet-devret modeliyle Katar devleti veya Katarlı şirketlere verilmesinin önü açılır mı diye dikkatli olunması gerekiyor. Çünkü bu konular, milli güç, milli kaynak ve milli egemenlikle doğrudan ilintilidir. Ve tabi ki su hayattır dediğimize göre devletin-milletin hayatıyla ilgilidir.

Türkiye’nin kendi su yönetim kanunu ve planı yokken başka bir ülkeyle su yönetimi işbirliğine girişmesi ne kadar doğru?..

★ ★ ★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar.  Mekanları cennet olsun.