AKP 5 milyon oy devşirebilir
Hemen her gün bir köşe yazarı gibi makaleler yazan Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu’nun dünkü yazısı çok ilgi çekiciydi.
“AKP döneminden önce her parti genel seçimlerde halkı inandırmaya ikna etmeye ve oylarını kazanmaya çalışırlardı. Seçim sonuçları halk tarafından kabul görür, kazanan tebrik edilirdi, huzurumuz vardı!” diyen Serdaroğlu o yıllarda kimsenin aklına, seçimlere hile karıştırmak, oy çalmak, oy devşirmek gibi milli iradeyi saptıracak girişimlerin gelmediğinin altını çiziyor.
Serdaroğlu “Ama” diyor “AKP sayesinde Cumhuriyet Tarihi boyunca hiç görmediğimiz türde hırsızlıkları-yolsuzlukları-rüşvetleri, devletin seçimlerde taraf olmasını-YSK’nın açıkça yasaları çiğneyip kendisine olan güveni yok etmesini gördük.”
Doğru Parti Genel Başkanı, tüm ömrünü değişik kademelerdeki siyasi çalışmalar içinde geçirdiğini hatırlatarak 14 Mayıs’taki seçimlerde AKP tarafından en az 5 (BEŞ) milyon oyun devşirileceğini tahmin ettiklerini ileri sürüyor.
Tüm muhalefet liderlerini arayacağını ve bir mektupla önerilerini sıralayacağını belirten Serdaroğlu şöyle yazıyor;
“Alınması gereken tedbirler;
1) Tüm muhalefet partileri derhal “Seçim ve Sandık Güvenliği” ittifakında buluşmalı ve Ana Muhalefet Partisi’nin önderliğinde müşterek çalışma yapılmalıdır.
2) Sandık seçmen listelerine, yurtiçi ve yurtdışı seçmenler olarak, ciddi yüklemeler yapıldığını biliyoruz. Belgeleriyle açıklayacağız. Kaç adet sığınmacının seçmen yapıldığını açıklayacağız. İtiraz hakkımızı kullanacağız. Burada, eklenecek oy miktarı yaklaşık 1 milyondur. (BİR)
3) Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki (deprem felaketine uğramış illerimiz dahil) 17 il (4’ü büyükşehir) ve 104 İlçede, HDP’li belediye başkanlarının görevden alınmasıyla KAYYIM olarak atanan, tamamına yakını (eski ülkücü) olan kaymakamlar ve vali muavinlerin (Bahçeli-Soylu iş birliği ile atananlar) devlet gücünü kullanarak seçim sandıklarına müdahale etmeleri ile bu bölgede çalınabilecek oy miktarı yaklaşık 2 milyon oydur. Bu konuda da tedbir önerilerimiz olacaktır. Açıklayacağız.
4) SEÇSİS daha önce YSK’ya bağlı idi. Şimdi Adalet Bakanlığı’na bağlandı! Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü’ne de bir yargıç atandı. Burası tüm oyların toplandığı, partilere veri bilgisinin aktarıldığı ve kesin sonuçların alındığı bir merkezdir, beyindir. Burada veri tabanına kaydedilen datanın güvenliği esastır. İçerden-dışardan, yetkili-yetkisiz hiç kimsenin bu verilerle oynayamaması şarttır.”
Serdaroğlu; Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın raporuna göre SEÇSİS’in bu güvenliği sağlayamadığını belirterek, “Özellikle seçim günü sandıkların açılış saatinden itibaren kesin sonuçların resmiyet kazandığı vakte kadar veri tabanı üzerinde herhangi bir değişikliğe neden olan tüm iş ve işlemlerin log kayıtlarının değiştirilemezliğini güvence altına alacak teknik ve uzman kişi tedbirlerinin alınması olmazsa olmazdır” diyor.
BUNU YAZMAK GEREK
Hani Batı’da İslamofobi vardı
Bizdeki siyasal İslamcılar özellikle cahil halkı etkilemek için dünyada, özellikle Avrupa ülkelerinde çok ciddi bir İslamofobi olduğunu anlatırlar.
Onlara göre Batılılar İslam’dan ve Müslümanlardan nefret ederler.
Oysa gerçek öyle değil.
Dünyada İslam karşıtlığı yok ya da yok denecek kadar az.
Sorun birçok ülkede yaşanan terör eylemlerinin arkasından hep radikal İslamcıların çıkması.
Bu da pek çok ülke halkında hem öfke hem korku yaratıyor.
Ancak bu ülkelerdeki yerleşik Müslümanlara ve başka dini inanışları olanlara karşı hiçbir baskı ve tehdit yok.
Öyle olmadığı gibi ülke nüfusunun büyük bölümü Hristiyan olan ülkelerde Müslümanlar halkın oylarıyla yönetime bile geliyorlar.
İşte son örnek İskoçya’dan.
İskoçya’da yapılan seçimle bölgesel yönetimin yeni başbakanı bir Müslüman oldu. Pakistan asıllı Hamza Yusuf, Başbakanlık resmi konutu Bute House’a yerleşti.
Yusuf, Ramazan’ın ilk gününde ailesine teravih namazı kıldırırken çekilen fotoğrafını paylaştı.
Bu fotoğrafa “Türkiye’de olsa kıyamet kopardı, İngiltere de laik ülke ama orada kimse karşı çıkmıyor” diye yorum yazanlar gördüm.
Bu da yanlış, Türkiye’de de ibadete kimse karışmıyor. Karşı çıkılan dinin siyasete alet edilmesi ve toplum üzerinde bir baskı aracına çevrilmesidir.
İskoçya’daki başbakan Müslüman kimliği ile toplumun karşısına çıktı ve kazandı ama İskoçya’yı dini kurallara göre yöneteceğini söylemediği gibi ibadetini de bir baskı aracı gibi kullanmıyor.
ŞAŞIRDIM
Emine Hanım’ın tarifeli uçağa binmesi haber oldu
Emine Erdoğan bir uluslararası toplantı için Amerika’ya gitmiş.
Giderken THY’nin tarifeli uçağını kullanmış.
Business Class’ta oturan Emine Hanım’ın görüntüsü de medyada haber olmuş.
Başka bir ülkede böyle bir haber göremezsiniz.
Ama bizde haber oluyor.
Neden?
Çünkü herkes çok şaşırıyor.
İktidarın en tepesi halktan o kadar uzaklaştı ki, eşinin halkla birlikte uçağa binmesi (Business Class olsa bile) herkesi hayrete düşürüyor.
KOMİK
Ne diyeceklerini iyice şaşırdılar
Millet İttifakı’nın ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu artık nereye gitse halktan büyük ilgi görüyor.
AKP’nin çok güçlü olduğu yerlerde bile coşku ile karşılaşan Kılıçdaroğlu’nun morali de giderek yükseliyor.
Ancak gördüğüm kadarıyla saray medyası durumdan çok rahatsız.
Ama yapacakları bir şey de yok.
Muhalefeti terörle iş birliği içinde gösterme çabalarının dışında ellerinden bir şey gelmiyor artık.
Böyle olunca da öfkelerini Kılıçdaroğlu’na yoğun ilgi gösteren halka yöneltiyorlar.
Konya’yı AKP kalesi gibi gören sarayın önemli internet sitelerinden biri olan En Son Haber, “Konya hayırdır nedir bu Bay Kemal sevginiz?” diye Konyalıları azarlamış.
Komikliğe bakar mısınız?
ÖNERİ
YSK sadece Anayasa’yı ihlal etmeyecek, yeni madde koyacak
Cumhurbaşkanı adayları ile ilgili itirazlar devam ediyor, YSK bunları inceleyip bir cevap vermek zoruna.
Bu yazıyı yazdığım ana kadar YSK’dan henüz bir karar açıklanmamıştı.
Yaygın inanış, YSK’nın itirazlara rağmen Erdoğan’ın adaylığına onay vereceği yolunda.
Bunun açık bir Anayasa ihlali olduğu konusunda Anayasa uzmanlarının tamamı hem fikir.
Sadece iktidar sözcüleri ve onlara bağlı birkaç hukukçu aksi görüşte.
Dün bu konuda Meclis eski başkanvekillerinden Uluç Gürkan’ın attığı iki tweet dikkatimi çekti.
Şöyle diyor Gürkan;
Anayasa Mahkemesi’ne adaylık itirazı değil, YSK’nın Anayasa amir hükmünü ilgadan müracaat edilmesi daha doğru olmaz mı? Anayasayı ihlal suçu (TCK 309) nedense sadece “cebir ve şiddet kullanılarak” tarif edilmiş. Yani cebir ve şiddet olmadan Anayasa ihlal suçu oluşmuyor muymuş?
YSK, Anayasa 101’e rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasını “sistem değişti” gerekçesiyle kabul ederse, sadece Anayasa’ya aykırı bir karar vermiş olmaz. Anayasa’da olmayan yeni bir madde ihdas etmiş olur. Bu “yargı yolu kapalı kesin TSK kararı” sayılabilir mi?
Daha sonra Uluç Gürkan’la da konuştum.
“Anayasa Mahkemesi bazı Meclis kararlarını ‘içtüzük ihdası olmuş’ gerekçesiyle iptal etmişti” dedikten sonra şunu söyledi;
“Aynı durum şimdi YSK için geçerli. YSK kararlarının yargıya götürülemeyeceği gerçeği ortada ama burada YSK, Anayasa’yı ihlalden çok yeni bir anayasa maddesi koymuş oluyor. İktidar sözcüleri 2018 seçimlerinin başlangıç olduğunu ileri sürüyor, ama Anayasa maddesi aynen duruyor, oraya bir şerh konmadığına göre herkes o maddeye uymak zorunda. YSK bunu görmezden gelirse Anayasa’ya olmayan bir maddeyi eklemiş duruma düşecektir.”
Gürkan Erdoğan’ın buna rağmen aday yapılması halinde YSK’nın yargı yolu kapalı kararlarının üstüne çıkmış olacağını ve “Anayasa’yı ihlal” yerine “Anayasa’ya yeni maddesi eklediği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gidilebileceğini söyledi.