Korkusuz

AİHM de kim oluyor?

AİHM de kim oluyor?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş’la ilgili kararına kızan Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle “AİHM, Türkiye mahkemelerinin yerine geçecek şekilde karar veremez. Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimizce değerlendirilir. AİHM’in bu adımları tamamıyla siyasidir, bunun da gerekçesini biliyoruz. AİHM, Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa, önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. AİHM şu anda böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmeli. Bilmiyorsa bunu devamlı söylemeye devam edeceğiz. Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz. Aksi takdirde, bunca çifte standarda ve riyakarlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim” dedi.

Keşke bunları 1999, 2001 ve 2002’de Türk mahkemelerini AİHM’e şikayet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan değil de AİHM’in muhatabı Adalet Bakanı söyleseydi.

Şu bildik lafı çok severim:

“Evi camdan olan başkasının evine taş atmasın”

12 Nisan 2017’de TGRT’de konuşan Erdoğan, Die Welt muhabiri Deniz Yücel için “Ben bu makamda olduğum sürece Yücel’in Almanya’ya iadesi asla olmayacak. Çünkü elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan teröristtir” demişti.

15 Şubat 2018’de Merkel ile Berlin’de bir araya gelen Başbakan Binali Yıldırım, Yücel’in tutukluluğu ile ilgili olarak “Ümit ederim kısa sürede duruşması yapılır ve bir sonuç elde edilir. Her duruşma bir umuttur” demişti.

İki gün sonra Deniz Yücel serbest kaldı ve özel uçakla Almanya’ya götürüldü.

Gelelim Rahip Brunson’a.

28 Eylül 2017’de yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan “Papazı verin’ diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, yargılayalım, biz de onu size verelim. ‘Onu karıştırma’ diyorlar” demişti.

24 Haziran seçimleri öncesinde Yalova mitinginde konuşan Erdoğan ABD’de bulunan FETÖ üyelerine atıfta bulunarak “Yatıp kalkıp Brunson diyip duruyorlar, bizden onu vermemizi istediler, dedim ki kusura bakmayın yargı kararını verir. Biz o karara uyarız. Ama FETÖ serbest neden vermiyorsunuz?” demişti.

Dedi ama Trump devreye girince iş değişti.

Önce üç beş twitle Türkiye’yi tehdit etti sonra da telefona sarıldı.

Brunson 12 Ekim 2018’de serbest kaldı, ertesi gün ülkesine uçtu ve aynı gün Beyaz Saray’da Trump’ı kutsadı.

Başka?

28 Şubat 2016’da Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu Can Dündar ve Erdem Gül için verdiği tahliye kararını yorumlayan Erdoğan “Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” demişti.

15 Temmuz 2016 FETÖ’cu darbe girişiminden sonra yargının hali çok daha garipleşti.

12 Eylül 2010 referandumu ile yargıyı Fetö’culara teslim eden ve bu yargının orduyu ve aydınları hedef alan kumpaslarına tam destek veren iktidar bu suçu başkası işlemiş gibi bu kez yargıyı Fetö’culardan temizlemeye başladı.

Binlerce hakim ve savcı işten atıldı ve bir bölümü cezaevlerine konuldu.

Medyaya yansıyan haberlere göre iktidar kendi yandaşı avukatları savcı ve hakim yaptı ve yapıyor.

Başkanlığını Adalet Bakanı’nın yaptığı HSK eliyle.

Yüksek yargı organlarının başkanlarının “çay toplama” sevdasını ya da “cüppelerini ilikleme” becerisini bilmeyen yok!

Son örnek Fetö’culara yönelik operasyonlarda önemli rolü olduğu bilinen İrfan Fidan hikayesi.

İstanbul eski Cumhuriyet Başsavcısı olan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Yargıtay üyeliğine seçildikten hemen sonra yapılan oylamada 107 oyla birinci sıradan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösterildi.

Fidan’a oy verenlerin bir bildiği vardır.

Muhalefet çaresiz.

CHP lideri Kılıçdaroğlu “Hak, hukuk, adalet” diye bağırdı ama az kaldı linç ediliyordu.

O da yetmedi MHP lideri Bahçeli “dokunulmazlığının kaldırılmasını ve Yüce Divan’da (Anayasa Mahkemesi) yargılanmasını” istedi.

Erdoğan için çok daha ağırını söylemişti ama dostlar.

Neyse ki; AİHM bunların hiçbirini bilmiyor!

Türkçe bilmedikleri için de bu yazımı okumazlar!