Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

ABD Derin Devleti kimlerden oluşuyor

Gazetelerin, haber kanallarının ve sosyal medyanın pek çok platformunda:

“T.C. Derin Devleti (Varmış gibi)” tartışılıyor...

O halde izninizle...

26 yıl önce yaşadığım bir tartışmayı paylaşacağım sizlerle...



Yıl 1996...

Aylardan ekim...

Birkaç ekonomi yazarı (ekonomist değil) arkadaşla birlikte Washington’da IMF ve Dünya Bankası ekim ayı toplantılarını izliyorduk...



Bir kokteyldeydik...

Emekli olmuş ama...

Uluslararası ekonomik ve siyasi ilişkilerden kopmamış bir Amerikalı yüksek bürokrata...

Sağ kaşımı yukarı doğru kaldırıp...

Hesap sorar gibi:

“Is there a deep state in the United States of America?” dedim...



İngilizceyi “sular seller” gibi bildiğine inanan bir arkadaş çok güldü o sırada...

Tabii ki bir şey demedim...

Daha sonra neden güldüğünü sordum:

“Abi ya” dedi... “Tam da bizdeki gibi söyledin derin devleti de ona güldüm...”



Az ileride, Amerikalı gazetecilerle sohbet eden ve uzun yılardır Washington’da yaşayan bir meslektaşımıza:

“Amerikan İngilizcesinde derin devlet diye bir terim var mı?” diye sordum:

“Deep state” dedi...





Hani Hollywood filmlerinde vardır...

Taraflardan birinin avukatı...

Tanıklardan birine acayip sorular sorar...

İstediği cevabı aldığını jüri üyelerine belli etmek için de...

Bakışlarını onlara çevirir...

Elini ise karşı tarafın avukatına...

Ya da...

Savcıya doğru uzatır...

Ve şöyle der:

“Tanık sizin...”.



Ben de bizim arkadaşa o şekilde bir bakış fırlattıktan sonra...

Amerikalı emekli bürokrata:

Amerikan derin devletinin, kimlerden oluştuğunu sormuştum:

(“Who does the American deep state construction of?..”).



Meğer “consist/oluşmak” diyeceğime “construction/inşaat” demişim...

Nasıl fark ettim?..

Ömrümden alıp ömrüne versin, yine o çok bilmiş arkadaş hatırlattı da ondan...

Ama...



Emekli bürokrat ne demek istediğimi anlamış olmalı ki:

Gülümseyerek cevap verdi...



Makamlarının ve görevlerinin tam ve net olarak ne olduğunu yanlış anlamış olabilirim...

Ancak şöyle saymıştı:

Üniversitelerarası kurul başkanı...

Genelkurmay Başkanı...

CIA Başkanı...

FBI Başkanı...

Anayasa Mahkemesi Başkanı...

İş insanları başkanı...

Medya mensuplarının lideri...

Ve...

New York belediye başkanı...



Gülümseyip:

“Washington belediye başkanı yok mu?” diye sordum:

“Gücü yok ki” cevabını verdi...

Umarım bütün Güneydoğu’yu kazanırlar...


Akşener, tercihini faili yaptı...

Bu tercih...

Danışmanlarından Mahmut Cevheri’nin istifasına sebep oldu...



Kimden yana mı yaptı tercihini?...

Danışmanı olduğum dönemde...

Tansu Hanım’la en ateşli tartışmalarımdan birini yapmama sebep olan:

Sedat Bucak’tan yana...





2002 seçimlerine gidiliyordu...

AKP sözcülerinin...

Güneydoğu’da ve entelektüel demokrat çevrelerde...

DYP’yi Sedat Bucak üzerinden:

Nasıl vurduklarını biliyordum...



Durumu Tansu Hanım’a anlattım...

Cevheri ailesini ve o günlerde de milletvekili olan Cevher Cevheri ve Sabahattin Cevheri’yi aday göstermesini önerdim...



Tansu Hanım, kendisi vazgeçmediği takdirde...

Şanlıurfa birinci sıranın...

Sedat Bucak’ın olacağını söyledi...



Bir gece...

Sedat Bucak’ın Ankara Beşevler’deki ofisine gittim...

“Lütfen adaylıktan çekilin kardeşim” dedim...



Tartıştık...

Beş dakika sonra...

Bucak’ın odasına 10-15 kadar silahlı adam geldi...

Bana gözdağı vermek istemişlerdi...



Adamlara:

“Çıkın dışarı özel görüşüyoruz dedim...”.

Bucak’a baktılar...

Belli ki “çıkın” işretini almışlardı...

Çıktılar...



Onlar çıkınca bu defa...

Yine Bucak gibi DYP Şanlıurfa milletvekili olan Mehmet Yalçınkaya girdi içerdi...

Konuşmalarımızı ve tartışmamızı sadece dinledi...

İtiraz etmediği gibi onay da vermedi...



Ertesi sabah ne oldu biliyor musunuz?..

Sedat Bucak...

Kargalar b.kunu yememişken...

Tansu Hanım’ın Bilkent’teki villasına gitti...

Ve...

Beni şikâyet etti...



Bunun üzerine...

Bana telefon eden Tansu Hanım...

Aynen şunları söyledi:

“Sayın Bayraktaroğlu size söylemiştim ama beni dinlemediniz lütfen tercihlerime müdahale etmeyin. Sedat Bucak adaylıktan çekilmeyi kabul etmiyor. Sayın Bucak’ı kırarsak bütün güneydoğuyu kaybederiz...”.



Meral Akşener, Sedat Bucak’ı ziyaret etmiş...

Umarım bu defa...

Bütün Güneydoğu’yu kazanırlar(!)...

Umarım demokrasi zarar görmez


Canlarım...

Bir ülkede:

Derin Devlet varsa...

Ki mutlaka vardır...

Amerika Birleşik Devletleri’ndekinden farklı kişilerden oluşmaz...



Demek istemem o ki:

Türkiye’de Derin Devlet yok...





Hiç mi olmadı?..

Oldu ama...

3 Kasım 1996’da...

Susurluk’ta meydana gelen o kazada:

Çöktü...



Siyaset ve medya dünyası el ele verdi:

O kazada ölen derin çete ile...

O derin çetenin...

Devlete yuvalanmış...

Siyasetçi...

Bürokrat...

Ve...

İş adamı müsveddelerinden oluşan kirli ortaklığı...

Halka...

“Derin Devlet” olarak tanıttı...



O güne kadar var olan:

Gerçek Derin Devlet...

Ya da:

“Akil Devlet...”.

Utanma duyguları olan insanlardan oluştuğu için:

Kendini feshetti...

(Geri çekildi...)



Daha sonra da...

Devlete yuvalanmış...

Siyasetçi...

Bürokrat...

Ve...

İş adamı müsveddelerinden oluşan kirli cephe...

Devleti tamamen işgal etti...



Bugüne gelince...

ABD’dekine benzemeyen yepyeni bir:

“Akil Devlet” oluşturuluyor gibi...



Umarım...

Sorunların:

Demokrasiyi yok ederek değil...

Daha da güçlendirerek çözülmesinde:

Yardımcı olurlar...

Mizahın amacı


KORKUSUZ’daki köşemde pek yapamıyorum ancak...

Youtube kanalımda (İyi olmamakla birlikte) mizah yapmaya çabalıyorum...

Çünkü...



Ülkede dönen rezillikleri ciddi bir üslûpla anlatmak:

Baş belâsı...

Muktedirlerin:

Hiç şakaları yok...



O nedenle...

İzah edemediğim gerçekleri...

Merhum Levent Kırca’nın dediği gibi:

Mizah yaparak anlatmaya çabalıyorum...

Tepkiler çok olumlu...



Anlıyorum ki...

Zeki insanlar...

Mizahın güldürmekten daha çok düşündürme amacıyla yapıldığını biliyorlar...



Ve yine biliyorlar ki...

Mizahın amacı:

İyilere iyilik...

Kötülere ise: Kötülük yapmaktır...



Bu kadar basit yani...

Toparlamaya çalışıyor...


Erdoğan dedi ki:

“Ey Yunanistan!.. Adaları işgal etmen bizi bağlamaz... Zamanı geldiğinde, gerekeni yaparız... Bir gece ansızın gelebiliriz...”.



Suriye’ye de bir gece ansızın gidiyorduk...

Hatta...

Dönemin Başbakanı (Erdoğan) ve Dışişleri Bakanı (Davutoğlu),...

Şam’daki Emevî Camiinde...

Omuz omza:

“Cuma namazı” kılacaklardı...

[caption id="attachment_375561" align="alignnone" width="600"] Cem Toker[/caption]



Ama...

Suriye uzaya mı taşındı ne?...

11 yıldır gidemiyoruz...



Şaka bir yana...

Endişe etmeyin...

Türkiye-Yunanistan savaşmaz...



“Peki bu olanlar ne?.. Erdoğan ne yapmak istiyor?” derseniz...

Cevabını Cem Toker versin...



Yıl 1980 Arizona Üniversitesi...

Uluslararası Siyaset ilk ders...

Amerikalı hoca tahtaya şu cümleyi yazdı:

“Internal cohesion through external conflict” ve anlatmaya başladı...

“Dışarıda sorun çıkarak, içeride kenetlenmeyi sağla...”.



Erdoğan...

Dağılmış olan seçmenini:

Toparlamaya çalışıyor...

Çökmek üzere


Bir ülkenin:

Siyasetinde...

Ve...

Sivil/asker bürokrasisinde...

Liyakatin yerini:

Tek kişiye sadakat...

Adaletin yerini:

Nefret...

Veya:

Merhamet almışsa...



Savcılar...

Ve...

Yargıçlar:

Eylemi...

Ya da...

Söylemi değil:

Kişiyi yargılıyorsa...

O ülkede Devlet:

Çökmek üzeredir...