Korkusuz

180 derece

180 derece
Muhalefete göre “Biden’ın soykırım tanımını kullanması karşısında Erdoğan alttan aldı ve alması gereken sert tavrı alamadı”.

Olabilir çünkü ABD büyük devlet, Türkiye’nin üyesi olduğu NATO’nun patronu ve yeşil ışık yakmadığı sürece uluslararası sermaye grupları Türkiye’ye para vermiyor.

Anlaşılan Trump’ın Ekim 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği sonra da basına yayınlattırdığı mektup olayında olduğu gibi Ankara tepkisiz kalmayı tercih ediyor.

Bu da normal.

Normal olmayan Ankara’nın büyük bir U dönüşüyle Mısır ve Suudi Arabistan ve yakında BAE ile barışma çabası.

Hem de 180 değil belki de 380 derece dönüşle.

Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın Reuters’e verdiği demeçte “Suudi Arabistan’la daha olumlu bir gündemle ilişkiyi düzeltmenin   yollarını arıyoruz” diyerek “Kaşıkçı ile ilgili davalar Suudi mahkemelerinde görüldü ve kararlar alındı. Biz de bu kararlara saygı duyuyoruz” diye ekledi.

Oysa Katar’ın Haziran 2017’de Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’la kavgasından sonra dört ülkeye karşı cephe alan Ankara’nın Suudi’lerle arası bozulmuş ve Kaşıkçı’nın 1 Ekim 2019’da İstanbul’da öldürülmesinden sonra Veliaht Prens Muhammed’e söylemediğini bırakmamıştı.

Hem de en en ağırından.

Kolay değil Suudi’ler Sisi ile birlikte Müslüman Kardeşler Örgütü’nü terörist ilan etmiş ve onlara karşı savaş ilan etmişti.

Örneğin Suudi mahkemeleri Kaşıkçı cinayetiyle ilgili 8 Suudi vatandaşı hakkında 7-10 yıl hapis cezası verdiğinde İletişim Başkanı Altun “Suudi’ler bu kararla dünyanın aklıyla alay ediyorlar” demişti.

Şimdi ise İbrahim Kalın “Suudi Mahkemesi’nin kararına saygı duyuyoruz” diyor.

Hayırlı olsun.

Patron Biden ne yaparsa biz de aynısını yaparız.

Dışişleri Blinken bakın ne dedi üç gün önce:

“Anlaşılan Veliaht Muhammed uzun süre Suudi Arabistan’ın lideri olarak kalacaktır. Kendi çıkar ve değerlerimizi korumak için dünyanın her yerinde iktidar yapılarına bakmaksızın tüm liderlerle ilişkilerimizi sürdürmeliyiz. Onun için sevsek de sevmezsek de bir çok alanda ortağımız olan Suudi Arabistan’la işbirliğini sürdürmeliyiz”.

Üzüm üzüme baka baka kararırmış.

Mısır’la durum bundan farklı değil.

Sisi yönetimi; 2013 yılında Kahire’de bir polis merkezini basıp bir çok kişiyi öldüren Müslüman Kardeşler militanlarından dokuzunu geçen hafta astı.

Geriye kakan 11 kişi bu hafta asılacakmış.

Ankara’dan çıt yok.

Sisi ve yönetimine söylemediğini bırakmayan iktidar ve medyası şimdi suspus.

İdamlar haber bile olmadı.

Rabia tamamen unutuldu.

Mısır ve Suudi Arabistan’dan sonra sırada BAE var.

Onlar da iktidardan ve yandaş medyanın “fırçalamasından” payına düşeni almıştı.

Şimdi artık “katil ve diktatör Sisi, Kaşıkçı’ın katili canavar Veliat Bin Selman ve her ikisinin arkasında duran Abu Dabi’li Bin Zayed Ankara’nın “sevgili kulları” olma yolunda.

Adamlar biraz nazlanıyor ama olsun.

Sırada başkaları da olabilir ama bu kez tersinden.

Örneğin Suriye, Libya, Somali ve benzeri yerlerde AKP’ın güvendiği ve son on yılda legal ya da illegal çok iş tuttuğu kişi, grup ve örgütler her an Ankara’ya sırtını dönebilir.

180 ya da 380 derece olmazsa da 160 olabilir.

Örneğin eski adıyla ÖSO ve şimdiki adıyla Suriye Milli Ordusu askerleri Ankara’nın ödediği maaşların azlığından şikayet eder olmuş.

Ruhunu başkalarına satanlar her zaman kim daha fazla yeşil dolar verirse onun kulu kölesi olurlar.

Örneğin peşin ödenen 30 milyon dolar karşılığında ülkesinden kaçarak önce Ürdün’e oradan da Suudi Arabistan’a giden Suriye eski Başbakanı Riyad Hicab.

Adam yanına gittiğinde Suudi kral ayağa bile kalkmadı ve Hicab ayakta durarak kralı öve öve bitiremedi.

30 milyon dolarlık bir methiyeyle.

Kral izin verince geri geri giderek yerine oturdu.

Daha fazlasını henüz kimse vermediği için öylece bir köşede bekliyor.

Onun dönme derecesi henüz belli değil ama onun benzerlerine fırıldak denir.