1740’ta başlayan kapitülasyonlar, sosyo ekonomik ve siyasal anlamda Osmanlının geleceğini etkilemişti. Osmanlının eğitim sistemini değiştiren kapitülasyonlar, ilerlemeyi getirdiyse de sömürgeleşmesinde etkendi.
1783’te ilk yabancı okul, Fransa tarafından İstanbul’da açıldı.1831’te yabancı okullara, Osmanlı öğrencisi alımı ise bir milattı! Fransa yetinmedi ve önemli şehirlerde okullar açtı.
18.yüzyılda ise Fransızlar ile birlikte İtalyan, Alman, Avusturya, Rus, İngiliz ve Amerikan misyoner okulları açılmaya başlandı. İstanbul, Beyrut, İzmir, Bursa, Adana, Antep, Elazığ, Kayseri, Merzifon ve Trabzon başta olmak üzere, yoğun olarak Anadolu’nun doğusunu hedef almışlardı. Ayrıca Anadolu’nun birçok yerinde Ermeni ve Rum okulları da vardı.
I.Dünya Savaşı başladığında Anadolu’da, 2000’nin üzerinde yabancı okul vardı. Savaşın, Osmanlıyı paylaşmak olduğunu gören İttihat ve Terakki, Eylül 1914’te kapitülasyonları tek taraflı kaldırdı. Kasım 1914’te resmen savaşa dahil olan Osmanlı hem içerden hem de dışarıdan saldırı altındaydı.
İttihat ve Terakki’nin kapitülasyonları kaldırması ve tehcir kararı, yabancı okulların misyonerlik faaliyetlerini zayıflatmıştı. 1914’ten 1923’e kadar süren bir ulus ve vatan yaratma mücadelesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başarıya ulaştı!
Kasım 1922’de Lozan Konferansı başladığında, yabancı okullar da gündemdeydi ancak Şubat 1923’e kadar bir sonuca varılamadı. Lozan Barış Antlaşması imzalandığında yabancı ve azınlık okulları için de kararlar alınmıştı.
1914’ten önce açılan okulların, 1930’a kadar açık kalması ve Cumhuriyetin yasalarına uygun hale gelmesi şartı getirilmişti. 1923’e gelindiğinde Anadolu’daki yabancı okul sayısı 600 civarındaydı.
Sümela Manastırı ki sadece kilise değil dini eğitim veren bir kurumdu, ilk kapatılan okullardandı. Pontus Rum katliamlarının merkezi olduğunu bildiği Sümela’yı, Atatürk kapatmayacaktı da açık mı bırakacaktı! “...bir fesat ve hıyanet ocağı...” diye nitelendirdiği Fener Rum Patrikhanesi de aynı sonu yaşayacaktı.
Yabancı ve azınlık okullarının birçoğu Lozan ve 1924 anayasasına uymadığı için kapatıldı. Açık kalanlar ise Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na uymak zorunda kaldı. Böylece sayıları 200’e düşmüştü.
O günlerde her alanda yerli ve milli düşünce, egemen kılınmaya çalışılıyordu. Bugün pek bilinmese de devleti kuranlar bunu başardılar!
O gün kapatılan yabancı, vakıf ve azınlık okullarının çoğunluğu nedense bugün açıldı! Malları da iade edildi...
Bugün çocuklarımız, gençlerimiz ve geleceğimiz için ders zili çaldı!
Türkiye’de ziller, 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” sayesinde hala aynı anda ve aynı dilde çalıyor!
Eğitim Öğretim Birliği Kanunu, Türkiye’nin en önemli ve en çok saldırıya uğrayan kanunudur. Aynı zamanda anayasanın 3.Maddesindeki “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” ibaresinin güvencesi altındadır...
Sonuç olarak o gün bugündür çocuklarımız, kızlı erkekli sınıfları dolduruyorlar!
Eşitler, özgürler, kardeşler...