Korkusuz
Can Ataklı

Yüksek bağış verenler, işçisine ne yaptı?

ÖNERİ

Yüksek bağış verenler, işçisine ne yaptı?


Rakamlara baktığım zaman, AKP Genel Başkanı’nın kurtarıcı simit gibi sarıldığı “Biz Bize Yeteriz” bağış kampanyası tutmadı.

Gerçi tutması bekleniyor muydu orası da tartışılır.

Çünkü amaç herhalde milletten para toplayıp bunu koronaya karşı harcamak değil zaten. Amaç herkesin şaşkın olduğu ve iktidara da öfkelenmeye başladığı bir anda “milli birlik ve beraberlik” heyecanı ile iktidarı diri tutmak. Muhtemelen saraydaki yetersiz danışmanlar bile, kötü gidişi görüyorlar. Şu sıralar bir seçim olsa, iktidar partisinin yerlerde sürüneceği konusunda AKP’liler bile hemfikir.

İşte tam bu sırada, yapılan gerçek anlamda birlik ve beraberlik kurmak yerine, “bağış kampanyası” adı altında iktidarı güçlendirmektir ve bu fırsattan yararlanıp muhalefeti kötülemek, “seçim yatırımı” olarak adlandırılabilir.

Tabii şu anda aslında pek işe yaramayacak bir bağış kampanyası üzerinden iktidar eleştirisi yapmak istemiyorum.

Ancak madem bir milli birlik ve beraberlik türküsü söyleniyor, bunu takip etmek zorunda hissediyorum kendimi. Şu ana kadar, hâlâ toplanan bağışların nasıl değerlendirileceği açıklanmadı. Birtakım yardımlar yapılıyor yapılmasına da bunlar zaten devletten yardım alan kesimler. Oysa günün sorunu korona nedeniyle işlerini kapatmak zorunda kalanlar, bu nedenle işsizliğe mahkum olanlar. Yani düne göre “yardıma muhtaç insan” sayısı ikiye bile değil, belki dörde katlandı. Ancak şu ana kadar bu “yeni” kesimden destek alan kimse duymadım ben. Türkiye’nin şu anda tuhaf bir yardım kampanyasına değil, hayat normale dönene kadar ekonomik ve sosyal önlemler almaya ihtiyacı var.

Bu, belli ki bu iktidarın çapını aşıyor.

Sadece “THY uçak bilet fiyatlarındaki KDV’nin yüzde 18’den yüzde 1’e, ev alacakların, peşinat olarak yatırdığı yüzde 20’nin yüzde 10’a indirilmesi” bile iktidar kadrolarının dünyadan ne kadar kopuk, bilgisiz ve çapsız olduklarını gösteriyor.

Böyle bir kadronun gerçekçi ve yararlı ekonomik ve sosyal önlemler almaları pek mümkün değil.

Oysa hayatı kolaylaştıracak, milletin moralini yükseltecek ve nefes aldıracak ve hatta en önemlisi AKP’ye oy getirecek önlemleri bile düşünemiyorlar.

Herkesin elektrik, gaz, su faturalarını iki ay için ödemenin maliyeti 20 milyar. Şu anda kayıtlı çalışan 14 milyona ayırım yapılmadan iki ay, üçer bin lira maaş ödenmesinin bedeli de 84 milyar lira.

Yani Erdoğan’ın “Kaynak ayırdık” diye açıkladığı 100 milyar lira ile bu sorun halledilebiliyor.

Bunu aklına bile getirmeyen iktidar, kısa süre sonra halka maske “satacağını” gururla açıklıyor buna karşı.

Ama Erdoğan’ın çevresini sarmış olan sarayın aklıevvelleri, iş insanlarını yüksek bağışlara özendirmeye çalışıyor. Oysa burada işverenlerin bağış yapması değil; işçisine, çalışanına sahip çıkmasıdır önemli olan.

Milyon lirayı geçen meblağlarda bağış yapan işverenlere şunu sormak istiyorum; “Yanınızda kaç kişi çalışıyor? Bu kriz sırasında onlara ne yaptınız ya da yapmayı düşünüyorsunuz? İşten çıkaracak mısınız, zorunlu ve ücretsiz izin mi veriyorsunuz, yoksa yıllık izinlerine mi sayıyorsunuz?”

Bugün eğer “destan yazılan bir milli beraberlik ruhu” içindeyse işverenler de; yapacakları en büyük bağış, yanlarında çalışanları korumaktır.

Gerisi laftır.



KOMİK

Dünyadan korona manzaraları


Korona bir yandan kırıp geçirirken, bir yandan da hepimizi bir şekilde terbiye de ediyor.

Temizliğe eskisinden çok daha fazla önem veriyoruz.

Lüzumsuz harcamalar yapmıyoruz. Laf olsun diye gezmiyor, saçma sapan yerlerde vakit öldürmüyoruz.

Aile ilişkileri tekrar güçleniyor.

Kendimize daha fazla zaman ayırma fırsatı bulduk.

Erkekler, ev işlerinin ne olduğunu ve kadınların aslında ne denli yorulduğunu fark etmeye başladı. Çocuklar, babalarıyla beklemedikleri kadar uzun süreler geçirebiliyor.

Yaşlıların önemi arttı, onları korumak ve ihtimam göstermek benliğimize işledi.

Aslında sayın sayabildiğiniz kadar konuyu.

Her birinden kendimize nice dersler çıkarırız değil mi?

Bir de koronanın bizleri düşürdüğü komik haller de var.

Korku içindeki nice insan, ‘önlem alacağım’ diye olmadık işler yapıyor, komik şekillere giriyor.

Sizler için dünyanın birçok yerinden gelen “komik korona fotoğraflarından” bir derleme yapmaya çalıştım.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Önlemleri önce akıllarına geldiği gibi alıp sonra düzeltiyorlar


Koronavirüs, iktidarı da fena vurdu.

İlk günden beri krizi yönetemedikleri ortada.

Normal zamanda, elde sopa ülkeyi yönetmek kolaydır ama işte bir kriz anı gelince foya da ortaya çıkıyor.

Bilgisiz yurttaşları “Bizden daha önce tedbir alan ve süreci iyi yöneten başka ülke yok” diye kandırmak kolay tabii.

Ama önemli olan yapılan iştir ve bu iktidar koronaya karşı aldığı her önlemde hata yaptı.

Her karar, daha sonra düzeltilmeye çalışıldı.

İşte son örnek.

Kimin aklına geldiyse “65 yaşın üstünü evde tutuyoruz ama gençler çok geziyor, üstelik çok sorumsuzlar, onlara da yasak getirelim” dedi.

Pek parlak bulundu bu fikir belli ki ve hemen uygulamaya sokuldu.

Ama sonra anlaşıldı ki, yüz binlerce 20 yaş altı genç var devlette, belediyelerde, hizmet sektöründe çalışan. Ayrıca mevsimlik işçiler var.

Karar mecburen tekrar ele alınıp istisnalar eklendi.

Neden böyle oluyor?

Çünkü işi yapanlar bilgisiz, deneyimsiz ve görgüsüz.

Akıllarına ilk gelenin çok parlak fikir olduğunu düşünüp uygulamaya sokuyorlar.

Her seferinde çuvallıyorlar ama medyanın tamamen ele geçirilmesi, bugünler için gerekliydi.

SORDUM ÖĞRENDİM

Bağış dediklerini zaten devlet kurumları yapıyor


Koronaya karşı dünya bizi kıskanmasın da kimi kıskansın?

En ileri ülkeler bile kara kara çare düşünüp bulamazken, saray iktidarı müthiş bir önlem buldu biliyorsunuz.

Milletin önüne “IBAN numaraları” koyarak “Pamuk eller cebe” dedi.

Eleştirenlere de çok kızıyorlar, “Hain, şerefsiz, namussuz, alçak” diye saldırıyorlar.

Sanıyorlar ki böyle yapınca korona korkup kaçacak.

İşin esprisi tabii, bunca saldırı, bunca hakaretin tek hedefi var, başarısızlığı ve çapsızlığı gizlemek.

Her neyse, olan oluyor zaten.

Bu arada bağış yapanlara bakınca zaten oyunun ne olduğu da anlaşılıyor.

Bakın en yüksek bağışı yapan ilk 7 kurum hangileri;

Merkez Bankası: 100 milyon

Ziraat Finans: 62 milyon 300 bin

Halk Bankası: 56 milyon

Vakıflar Bankası: 50 milyon

Türk Telekom: 40 milyon

Eti Maden: 24 milyon

Vakıf Katılım: 5 milyon

Bağış miktarı 24 milyonun altında olan daha pek çok kamu kuruluşu veya TMSF’nin elinde tuttuğu şirket var.

Yani işin anapara kısmı, bizzat devlet kurumları tarafından halledilmiş.

Özel kişilere ve kurumlara gelince de şöyle bir sıralama yapılabilir;

Cihan Kamer: 13 milyon

Mapa İnşaat: 10 milyon

Koza Altın: 10 milyon

TOBB: 10 milyon

Altıntepe Madencilik: 10 milyon

Dicle Kök Enerji: 7 milyon

BİM: 7 milyon

Kalyon İnşaat: 6 milyon

Oltan ve Köleoğlu Enerji: 5 milyon

Sembol Yatırım Turizm: 5 Milyon

Makyol: 5 milyon

TEB: 5 milyon

ECA: 5 milyon

Albaraka Türk: 5 milyon