Korkusuz

Yoğun bakımdaki babam ‘Git yazını yaz’ dedi

Yoğun bakımdaki babam ‘Git yazını yaz’ dedi
Sevgili babamın geçirdiği rahatsızlık sebebiyle yazılarımda aksama olabileceğini yazmıştım…

(Gönderdiğiniz geçmiş olsun mesajlarına fırsat buldukça dönmeye çabalıyorum. Kafam pek üstünde değil. Arada,  bilmeden, istemeden yaptığım atlamalar için özür dilerim. Hakkınızı helal edin. Arayan, soran tüm dostlara çok teşekkür ederim.)

Babam yoğun bakımda…

(Başta Prof. Dr. Gülümser Heper olmak üzere Ankara Kudret İnternational Hastanesinin tüm cefakar sağlık ekibine minnettarım. İyi ki varsınız.)

Ara sıra dostlarım bana takılır; “Ç1234ok baba yazılar yazıyorsun” diye… Güler geçerdik… Hiç aklıma gelmezdi, bir gün gelecek babamı yazacağım… Dün sabah ,  Gülümser Heper hoca, durumu hakkında bilgi verdikten sonra yoğun bakımda babamızı çok kısa süre görebileceğimizi söyledi. Ancak izin 1 kişi içindi. En fazla 1 dakika olma şartıyla… Aile şurası, annemin, babamı görmesinin daha iyi olacağına karar verdi. Annem, ortam şartlarına göre giydirilerek içeri alındı. Ben dışarıda, onu, tekrar yukarıya çıkarmak için bekliyordum. Annemin girmesi ile çıkması bir oldu, “Oğlum babam seni sordu” dedi. O anda anneme refakat eden hemşire hanım “Babanız ısrarla sizi soruyor, sizi de içeri alacağız ama çok kısa olacak” dedi. Hiiç ikilemedim. Steril ortamın bozulmaması için gereken tüm şartları yerine getirdikten sonra babamın yattığı üniteye alındım. Şöyle bir kafasını kaldırdı “Oğlum, senin yazı saatin değil mi?. Ne yapıyorsun burada” diye sordu. Annem, “Çocuklar yukarıda kantinde oturuyor. Hepsi burada merak etme” demiş. Kıvırmaya çalıştım, “Baba merak etme yazılarımı aksatmıyorum” mealinde kem küm ettim. Yılların çınarı yemedi. En sıkı okur ve takipçim, “Git yazını yaz. Görevini yap” diye talimatı yapıştırdı. Bu arada gözlerinden 2 damla yaş süzüldüğünü gördüm…

Bilemiyorum…  Belki de babamın benden bu son isteği olabilirdi…O anda hissettiklerimi size kelimelerle anlatamam!.. Zor tuttum göz yaşlarımı…

★★★

Aklım hastanede, bedenim evde… Şöyle bir sağa sola bakındım… Bir–iki telefon görüşmesi… Gazetecilik mesleğinde gündemden 1 gün bile kopmak çok sıkıntılıdır. Hele ki gündemin saat başı değiştiği bir memlekette!..

Bana göre gündemin en sıkıntılı maddesi olan, Afgan sığınmacılar konusunda bir şeyler yazmayı daha uygun buldum.

Ülkemize, elini kolunu sallayarak bilinçli bir şekilde sevk edilen seçilmiş Afgan göçmen sayısının 100 bini bulduğu tahmin ediliyor. Ankara’da bu sayının 1 milyona çıkabileceği endişesi hakim.

Suriyeliler için de ‘100 bin’ kırmızı çizgiydi ama –bilebildiğimiz kadarıyla- 50 katı insan geldi. Dışişleri –yalandan da olsa- tepki gösterdi ancak bu ABD’nin Afganistan’dan çekilme ve Türkiye’yi orada tutma projesinin parçası. Yani, Biden muhtemelen Tayyip Erdoğan’a, o 45 dakikalık baş başa Brüksel görüşmesinde  söylemiştir. Sınırlarda engelleme yapılmaması, İçişleri Bakanı Süleyman  Soylu’nun “Onlar bize İstiklal savaşında yardım etti” söylemi bunu sanki teyit ediyor.  Suriyeliler gelirken de “Onlarla Çanakkale’de birlikte savaştık” diyorlardı!..

Afgan göçünün aynı Suriyeliler gibi Türkiye’ye güvenlik, ekonomik, sosyolojik sorunlar yaratması kaçınılmaz. İşi en yakından takip eden gerçek uzmanlarına soruyorum; “Bu göçle ve TSK’nın Kabil’deki görevi ile Türkiye’yi Afganistan’a angaje etmek, orayla uğraştırma, kalan enerjimizin de orada harcanması hedefleniyor” diyorlar.

★★★

Bakın, burası çok tehlikeli!. Suriyelilerden sonra Afgan göçü, araya karışan El-Kaide ve IŞİD’çiler nedeniyle, Türkiye terörün ana yuvası olabilir. 

Bizdekiler, büyük oyunu göremiyorlar. Plan, Amerikan planı… Kısa vadede yapılacaklar, bizim işimize yarayacak algısı yaratılıyor. Uzun vadede ve nihayette yapılacaktan haberimiz yok!..

Nedir göremedikleri oyun?..

ABD, plansız, programsız bir şey yapmaz, yapmıyor. Afganistan’dan çekildiler ama bu çekilmenin nasıl bir ortama verileceğini kimi nasıl etkileyeceğini hesaplamışlardır. Bunun harp oyununu oynamışlardır. İşte bu oyunda, kim nerede ne yaparsa, ne olur diye türlü alternatifleri tespit etmişlerdir. Ve nihai bir hedefe ulaşmışlardır. İşte bizim bil(e)mediğimiz nihai hedef o... Bu hedefe, belki bir yıl belki on yıl sonra ulaşacak ama bize bakın!.. “İşte, siz şunu yaparsanız şöyle bir konuma geleceksiniz” derler. Bize anlattıkları şey onlar için ara hedeflerden biridir. Daha onun üstüne kaç ara hedef var söylemezler. Oyunun hepsini anlatmazlar. Biz sanırız ki, oyun o aşamada bitecek. Halbuki oyun yeni bir aşamaya geçiyor. ”Ben bıraktım” da diyemezsin. Oyuna girmek veya askeri olarak bir yere girmek kolay olabilir ama çıkışın planlı değilse oyuna devam etmek zorundasın!..

Hani dedim ya; onların bir planı vardır diye. Durup dururken, aramız kötüyken nereden çıktı bu Kabil görevi herkes çekilirken!.. Bence, Amerikalılar için tesadüf değil. Hatırlar mısınız?.. Biden koltuğa ilk oturduktan sonra “Afganistan barış süreci toplantılarına Türkiye ev sahipliği yapsın” dediler. Bizde “olur” verdik. O görüşmeler gerçekleşmedi ama bence ABD, ta o zaman Türkiye’yi bu iş için planlamıştı.

Kabil’de görev alacak Türkiye … Taliban ile görüşmeler yapan Türkiye’ye benzer bir görüşme sürecini PKK /YPG ile yap derlerse ne olacak?.. Onlar bunu analiz etmiş olabilir ama biz hiç düşünmedik atladık…

Hafızam yanıltmıyorsa, Türkiye’nin El Kaide ve ISID’in  alt yapısı ve hücrelerinin bulunduğu 4 ülkeden biri olduğunu sanırım 2016 ABD küresel dış tehdit raporunda yazılmıştı. Diğerleri, Afganistan, Pakistan, Suriye…

Taliban ile El- Kaide ve ISİD arasındaki geçirgenliğin olduğunu unutmayalım. Bir orada bir diğerinde olabiliyorlar. Yani, Afganistan, Pakistan, Suriye, Irak, Yemen, İran’daki göçler ülkede birçok alanda sorun yarattığı gibi göçün yoğunlaştığı ülkelerdeki terör yapılarının güçlenmesini tetikler. Göç ve terör birbirini tetikliyor. Siz, şimdi buna küresel salgınla birlikte iklim değişikliğini de ekleyin. Bu dördünün yaratacakları negatif sinerji ortalığı allak bullak edecek. Bekleyen en büyük tehdit ve Türkiye bunun göbeğinde oturuyor. Coğrafi konumu da bunu kolaylaştırıyor.

Daha fazla bir şeyler söyleme gerek kaldı mı?..

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.