“Evleneceklerin tasarruf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Bu da yedi yaşına ulaşıp iyiyle kötüyü ayırt etme gücünü elde etmekle gerçekleşir. Alt yaş sınırı kızlarda 9 erkeklerde 12’dir...”
Bu satırları okuduğumda karşı konulamaz bir tiksintiyle midemin bulandığını, utanç duygusuyla yüzümün alev alev yandığını hissettim... Beş yaşında bir kız babası olarak, bunu yazan ve dağıtan insanlar adına insanlığımdan utandım...
Daha ilkokul çağında bir kız çocuğuna “evlenebilir” fetvası veren zihniyetin egemenliğinde ülkenin hangi karanlıklara, hangi sapıklıklara savrulabileceğini düşünüp dehşetle titredim...
İnsanlara güzelliği, doğruluğu, eşitliği ve kardeşliği anlatması gereken dinin yobaz ellerde nasıl bir sapkınlığa, ne denli koyu bir ayrımcılığa yol açacağını görüp bu ülkenin insanları adına korktum...
Delilleriyle Aile İlmihali!*
Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren imzasını taşıyan 635 sayfalık kitapta dokuz yaşında evlendirilecek kız çocukları dışında da tüylerinizi diken diken edecek her türlü “bilgi” mevcut!.. İslam toplumunda medeni kanunla çelişen durumlarda şeriat hükümlerinin uygulanması gerektiği anlatılan kitapta neler mi var? Satırbaşlarıyla bakalım:
-Kadından ve “gavurdan” şahit olmaz: Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Şahitler Müslüman olmalıdır...
-Akraba evliliği caiz: Akraba evliliği öne sürüldüğü gibi önemli zararlar meydana getirecek nitelikte olsaydı bunu İslam yasaklardı...
-Doğum kontrolü yasak: Gaye neslin sürdürülmesi olduğuna göre evli çiftler gebeliği önleyen yöntemlere başvurmamalıdırlar...
-Kadını iz bırakmadan döv: Kadının yatakta yalnız bırakılması da bir yarar sağlamazsa o, bir çeşit disiplin ve eğitim amacıyla, bedeninde iz bırakmayacak şekilde dövülebilir...
-Değnek cezası ve kölelik: Bekarların zinasında yüz, kadına zina iftirası atana seksen, içki içene seksen değnek cezası örnektir. Suçu işleyen köleyse cezalar yarı yarıya iner...
Nasıl, beğendiniz mi?! Adının başında Prof. sıfatı taşıyan ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın, “Mensubumuz olmasından utanç duyuyoruz” dediği bu zat, kaçıncı asırda yaşadığından habersiz olmalı ki; içkiye bile seksen değnek ceza biçerken, suçu işleyenin “köle” olması durumunda cezanın yarı yarıya ineceği fetvasını da verebiliyor!
-Zavallı ülkem...
Sapık ve sapkın!
Nasıl, müthiş değil mi?!..
Yukarıda bir bölümünü okuduğunuz yazının geçmişi neredeyse 17 yıla uzanıyor! Prof. sıfatlı bir yobazın yazdığı kitap, zamanın Tuzla belediye başkanı tarafından yeni evlenen çiftlere “faideli bir eser” olarak hediye ediliyordu...
Çok büyük bir öfkeyle kaleme almıştım bu yazıyı... Bilmiyordum ki, aradan yıllar geçecek, o profesörün yazdıkları, bugünkü sapkınların, sapıkların söylediklerinin, yazdıklarının ve de yaptıklarının yanında “masal kitabı” gibi kalacaktı!..
Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız isimli muhteremin adını duydunuz mu bilmiyorum... Bir anımsatma yapayım; bu zat, yıllar önce aynen şöyle bir konuşmaya imza atmıştı:
-6 yaşındaki çocuklar evlenebilir!..
Aynı tip bir başka konuşmasında kız çocuklarının 7-8 yaşından itibaren tesettüre sokulması gerektiğine işaret ettikten sonra da şu akla ziyan açıklamayı yapmıştı:
-3 yaşındaki kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalı...
Dehşete düşmüştüm... Hadi “aklı apış arasında kalmış”, tecavüzü bile mazur göstermek için bin dereden su getiren yazar, bilim insanı kılıklı bir yığın sapık var, biliyoruz. 3 yaşındaki bebekten ne istiyorsun be adam!.. Böyle bir sapkınlık hangi kitapta, hangi hadiste yer alıyor, bileniniz var mı?..
-Diyanet İşleri fetvacılarının, “Kızıma şehvet duyarsam nikahım düşer mi?” şeklindeki iğrenç ötesi soruya mezheplere göre uzun uzun açıklama yaptıktan sonra, “Kalın giysi üzerinden okşarsan şehvet sayılmaz” mealinde yanıt verdiği bir ülkede her şey olur!
“Allah’ın gazabına uğrayıp...”
İşte tam bu noktada, aklıma sevgi, saygı ve özlemle andığım Yaşar Nuri Öztürk geldi...
Bir yazısında, ülkenin sürüklendiği bu “sapkınlık iklimini” öylesine müthiş bir şekilde yerin dibine sokmuştuki ki üzerine söylenecek söz kalmamıştı...
-Irak’ta Müslüman çocukların ırzına geçen haçlı katilleri kınayalım diye TBMM’ye getirilen kınama önergesine karşı çıkanların aynı zihniyetin uzantıları olduğunu dünya biliyor...
Yazı tam düşündüklerimi özetleyen bir yazıydı, özellikle finali müthişti:
-Eğer bu halk, böylesine çürümüş ve riyakar bir zihniyete hâlâ değer veriyorsa Allah’ın gazabına uğrayıp belasını bulmaya müstahak hale gelmiş demektir. Sabredin, göreceksiniz...
Nurlar içinde uyuyun sevgili hocam...