İstanbul'da, yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarla ölümlerine sebep oldukları iddia edilen Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanması altıncı gününde devam ediyor.
Bugüne kadar tutuklu sanıklardan 21’i savunma yaptı, bugün ise çete lideri olduğu öne sürülen ve 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep edilen Dr. Fırat Sarı ifade veriyor.
Davanın görüldüğü salonda ve önünde polis ekipleri tarafından sıkı güvenlik önlemleri alındı. İstanbul'daki olumsuz hava koşulları nedeniyle, saat 10.00'da başlaması planlanan duruşmanın biraz gecikmeli başlayacağı açıklandı. Altıncı duruşma, örgüt elebaşı olduğu iddia edilen tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı'nın savunmasıyla başladı.
Yenidoğan Çetesi'nin lideri olduğu iddia edilen tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı, savunma yapmak üzere sanık kürsüsüne getirildi.
"İÇTENLİKLE KONUŞACAĞIM"
-Toplumu çok seviyorum ve hizmet etmek istedim. Ancak terör örgütleri için hedef haline geldiğim için bunların duyulmasını istemedim. Mesleki kariyerimi kaybettim, ardından insan onurumu da kaybettim. Bunun acısını hissederek yaşamaya devam ettim. Söküle söküle, ben bir hiç kaldım. Avukatlara, bir strateji istemediğimi ve içtenlikle konuşacağımı söyledim.
ÖRGÜT ÜYELİĞİNDEN CEZAEVİNDE KALDIM
-1975 Bingöl doğumluyum. 17-18 yaşlarındayken tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir gösteriye katıldım ve örgüt üyeliğinden dolayı cezaevinde kaldım. Örgütten ayrıldım, dört yıl sonra cezaevinden çıktım. FETÖ dönemine kadar çalıştım.
- Yaklaşık iki ay önce savcı tehdidinden sonra kamuoyundaki baskı artınca avukatlarım ayrıldı. Avukatlarım hazır değildi. Olaylar başladığından beri tek amacım, maddi gerçeği ortaya çıkarmak. Savunmamı yapmak istiyorum. İddianame kapsamında olmayan şeyler gündeme geldi. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial yaratan bir durum oldu. Buraya gelmek istedim. Artık hayata dair bir beklentim de umudum da kalmadı.
-Hayal gücüme bile sığmayan şeyler ortaya atıldı. Saç ekimim yok, öyle bir param da yok. Mehtap’ın parasını Hasan Basri, Onun çok parasını alıyor diye. Sümeyye ise “Çok para harcıyor,” diye borç aldım.
"SAVUNMAMI YAPMAK İSTİYORUM"
-Yaklaşık iki ay önce savcı tehdidinden sonra kamuoyundaki baskı artınca avukatlarım ayrıldı. Avukatlarım hazır değildi. Olaylar başladığından beri tek amacım, maddi gerçeği ortaya çıkarmak. Savunmamı yapmak istiyorum. İddianame kapsamında olmayan şeyler gündeme geldi. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial yaratan bir durum oldu. Buraya gelmek istedim. Artık hayata dair bir beklentim de umudum da kalmadı.
-Hayal gücüme bile sığmayan şeyler ortaya atıldı. Saç ekimim yok, öyle bir param da yok. Mehtap’ın parasını Hasan Basri, Onun çok parasını alıyor diye. Sümeyye ise “Çok para harcıyor,” diye borç aldım.
'ASKERLİĞİMİ UĞUR MUMCU GİBİ YAPTIM'
-Medyada söylendiği gibi hiçbir şey kolay olmadı. Askerliğimi Uğur Mumcu’nun yaptığı gibi sakıncalı piyade olarak yaptım.
'GEL, BİZLE ÇALIŞ DEDİLER'
-Fırat Sarı: 112 ekibi çok donanımlı değil. Gittim, 112 komuta merkeziyle konuştum. Yeterli değillerdi. Bebek kötüyse, ben kendim giderim. Usulsüz sevk dedikleri şey bu. Reyap Hastanesi kuruldu. Bana, “Gel, bizle çalış” dediler. Bütün poliklinikler işletmeye veriliyor. Özellikle fizik tedavi bölümleri tamamen işletme şeklinde çalışıyor. SGK’dan en çok parayı onlar alıyor.
İŞLETME NASIL YÜRÜYOR
-“Ben bunu nasıl yapabilirim?” diye düşündüm, mesaimi de aksatmadan bir şekilde. Gece doktorları da oluyor ama bana daha çok güveniyorlar. Sonra İlker Gönen’le tanıştık. Onunla kafamız uyuştu. İşletmelerin sayısı arttı. Birçok hastaneden teklif aldık ama kabul edemedim. İşletme denilen yapı böyle başladı. İstanbul’da özel sağlık sektörü için bu, zaten olan bir şey.
-112 bana güvendiği ve benden bilgi alabildiği için hastalarını bana yönlendirdi. O dönem için söylüyorum, hiçbirine para vermedim. Ama dışarıda işletme alınca, baktık ki hasta bulucular var. Mert’le anlaştık. Hastanelerin işletme ihtiyaçlarını da anlatayım. Yenidoğan gibi yerlerde personel bulmak zor. Hemşirelerle ilgili maaş sorunları var. Hastanede bir grup hemşireye daha fazla maaş verince iş barışı bozuluyor.
-Özel hastaneleri destekliyorum. İyi işler başarıldı, ama sonuçta orası bir işletme. İnsan sağlığıyla ilgileniyorsunuz; en ufak bir hata korkunç boyutlara ulaşabilir. Daha iyi şekilde yönetmek istiyorlardı. Hizmette işbirliği sözleşmesi yapılıyordu. İlaçlar, demirbaşlar, doktorlar, hemşireler—her şey hastaneye aitti. Hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışmaya devam etti. İnsan kaynakları birimi, satın alma birimi… Bizim o birimlere müdahalemiz olmaz. Ben sadece doktor ya da hemşire öneririm; insan kaynakları onaylarsa işe alırlar.”
"SİSTEMİ BEN KEŞFETMEDİM, SİSTEM ZATEN VARDI"
-İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.
"112'YE RÜŞVET VEREREK KİMSEYİ ALMADIK"
-Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor.
-2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez.
"BENİ MİLLETVEKİLLERİ ARARDI"
-İstanbul’daki hastanelerin durumunu size şöyle özetleyeyim Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.
-Tape denen telefon konuşmalarına gelecek olursak, Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz.
"ÖZEL HAYATTA GEÇEN KONUŞMALAR KAMUYA YANSITILDI"
-Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler küvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.
"BİR RAPORLA ATEŞE ATILDIK"
-Gelelim rapora ve bebek ölümlerine; bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum
-Dün çok konuşulan Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Karan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz... Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.
ÇETE ÜYELERİNİ SUÇLADI: "BENİ ZEHİRLEDİLER"
-İlaç satışından haberi olmadığını iddia eden Fırat Sarı, "Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım, bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.
-İlaç alınmış 300 liraya, 500 liraya satılmış. Bu ilaçlar saklama şartları önemli olan ilaçlar. Bu ilaçları sanık Hasan'ın poşete koyup götürdüğünü gördüm. Bu işleri Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı yaptı ve benim hayatımı kararttı. Hasan Basri Gök (hemşire) ve Hakan Doğukan Taşçı (hemşire), İlker Gönen (doktor) ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi."
"BİZİ ŞİKAYET EDENİ EVLADIM GİBİ GÖRÜRDÜM"
-CİMER şikayeti yapanı da evladım gibi yanımda taşırdım. Şikayeti yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi, hastane molalarında Mao okurdu. Deniz Korkmaz, 'Aziz milletim' diyerek şikayetini yapmış. Ama Deniz böyle bir şey bilmez, o aşırı solcudur. Vatan emniyet ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum, Deniz vatan millet kaygısı taşımaz” dedi.
"CANİ OLSAM ÖLÜM ORANI DAHA YÜKSEK OLURDU"
-Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu. Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na 'Yapmayın' dedim."
"BEBEK DÜŞMÜŞ, BİR ŞEYİ YOKTU"
Mahkeme Başkanı'nın "Yoğun bakımda bebek düşmüş, ‘kimseye haber vermeyin’ demişsin" sözlerine sanık "Bebek kuvözden düşmüş, bir şeyi yoktu. Ailesine haber vermedik.” yanıtını verdi.
'ÇEK FİŞİ' KONUŞMASI
'Çek fişi’ konuşmasına dair Darı, şu ifadeleri kullandı:
-Kimsenin fiş çektiği falan yok. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız, ama bunlar muhabbet. Üstelik ben hastaları uzun uzun yatırmakla suçlanıyorum, neden öldüreyim?