Bugün pazar; bilgilerimizi tazeleyebiliriz...

Gerçi bu “komünizm, kapitalizm, liberalizm” gibi siyasi rejim konuları pek ilgi çekmiyor ama olsun...

Perşembe günü biraz değindiğim o konulara yazılarımın birinde devam edersem; okuyan okur; okumayan diğerlerine geçer...

Canlarım...

Emekçiler ve neoliberaller kabul etmese de:

Uluslararası politikada hala en büyük güç:

Ulus devletlerdir...

Ne demek mi istedim?..

O halde biraz daha açayım...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

Orduları var mı?

Yok...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

Dinleri var mı?..

Yok...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

İmanları var mı?..

Yok...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

Irkları var mı?..

Yok...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

Basıp piyasaya sürebildikleri kendi paraları var mı?..

Yok...

Neoliberaller ya da emekçilerin:

Pasaportları var mı?..

Yok...

Ama ulus devletlerde:

Bunların hepsi var...

Ve...

Tepe tepe kullanıyorlar...

Sözümün özü canlarım...

Komünizm çökmedi...

Neoliberalizm de çökmedi...

Ama...

Her iki sistem de başarısız oldu...

Komünizm:

Kendini yenilerse...

“Mutlak eşitlik” yerine:

“En az eşitsizlik” talebini kabul ederse...

Sınıf kavgasından...

Ve...

Emeğin iktidara ancak ihtilalle gelebileceği saçmalığından vazgeçerse...

Yeniden popüler olabilir...

Liberal kapitalizme gelince...

Kendini yeniler...

Demokrasiden asla vazgeçmezse...

Devleti “müdahil” değil “denetçi” olarak değerlendirirse...

Sendikalaşmayla kavga etmez...

Gelir dağılımında adaleti sağlama konusunda samimi ve güvenilir olursa...

Ve...

Ülkenin gerçek elitleri olmakta (Bilhassa sanat konularında) ısrar ederse:

Eski parlak günlerine dönebilir...

Tabii ki:

Bana göre...

NOT:

Çok mu sığ oldu?..

Özeti bu da ondan...

Günün sözü

“Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değil suç ortağıdır...”

George Orwell

Milletçe yırtarız

Futbolda:

Futbolsever...

Taraftar...

Ve...

Amigo farklı karakterlerdir...

Futbolsever:

Futbolu sevdiği için zevk alabileceği her maçı izler...

Taraftar:

Tuttuğu takımın maçlarını televizyondan izler, stada gitmez...

Fanatik:

Tuttuğu takımın maçlarını statta izler...

Takımı gol atınca:

Normal hayatında sokakta yürürken yanından geçse dönüp bakmayacağı kişiyle bir anda:

Sarmaş dolaş olur...

Amigo:

Maç oynanırken kıçını sahaya döner, 90 dakika tezahürat yapar...

Maçı izlemez...

Ne anlatmak mı istedim?..

Buradaki kişileri siyasete uygularsanız:

Partili:

Tuttuğu parti kendine göre iyi şeyler yaparsa oy verir, yapmazsa ilk seçimde oyunu geri alır...

Partici:

Tuttuğu parti 50 seçim üst üste kaybetse de yine oy verir...

Amigo partili:

Partisi için, kendisini bir yerlere getirecekse çalışır ama siyasetle hiç ilgilenmez...

Partililerin sayısı:

Partici ve amigo partililerin sayısını geçtiği gün:

Milletçe yırttığımız gündür...

Din tüccarları

Kim demişti hatırlamıyorum ama şöyleydi:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz...”.

Her türlü sapıklığı yapan...

Küçük yaşta kız ve erkek çocuklarının ırzına geçen...

Hırsızlarla el ele, göz göze, diz dize yaşayan...

Halka zulmeden zalimleri, kendisine lider belleyen...

Seçimlerde hile yapanlara oy veren; hilelere göz yuman...

Siyaset yolunu yalancı ve talancılarla birlikte yürüyen...

Sonra da...

Sağ elini kalbinin üstüne koyup:

“Elhamdülillah Müslüman’ım” diyenler:

Öldükten sonra...

Bu dünyada yaşadıkları gibi dirileceklerini bilmezler mi?..

Bilirlerse eğer:

Neden gerçek İslâm’a uygun yaşamazlar?..

Kazık mı çakacaklar?

Eski sadrazamlardan Keçecizade Fuad Paşa, tedavi için Nice’e gitmeden önce “Allah-ü bes, baki heves” başlığı altında yazdığı şiirini, yakın dostu Abdurrahman Sami Paşa’ya emanet eder...

Fransa’dan sağ dönemeyeceğini bilir gibi, şiirin ilk dörtlüğünü kabir taşına yazdırmasını rica eder...

Amacı; kabrini ziyarete gelecek olanlara seslenmektir...

Ey zair-i sahip nefes,

Hubb-u cahdan meyli kes,

Dünyada kalmaz hiç kes,

Allah-ü bes, baki heves.

Ey halen nefes alabilen kişi...

Makam, mevki ve şöhret sevdasına meyletme...

Dünya, hiç kimseye kalmaz...

Bütün hevesler geçicidir...

Kalıcı olan ise sadece:

Allah’tır...

Özür dilerim

Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri İsrail ile sıcak ilişki kurduklarında umutlanmış...

Tarih boyunca, kandan nehirlerin aktığı bu topraklara barış geleceğini zannetmiştim...

Ama...

Ortadoğu ve İran Müslümanlarının halen 1400 sene öncesinde kaldıklarını unutmuşum...

Bu konuda yanılttığım herkesten özür dilerim...

N’oldi?..

“Mehmet Şimşek ekibi IMF ile görüşüyor” dediğimde bana öfkelenenlere...

Ve...

Erdoğan’dan müjdeli haber bekleyen:

Tüm emekli...

Emekçi...

Ve...

Memurlara vereceğim haber çok can yakıcı...

Zira:

Ankara’da Şimşek’in ekibiyle görüşen IMF heyeti:

Faizlerin daha fazla artırılmasını...

Bütçe açığının azaltılmasını...

Ücretlere ise:

“Gerçekleşen enflasyona göre” değil...

“Beklenen enflasyona göre” zam yapılmasını tavsiye etti...

“Reis IMF’yi dinlemez” diyenlere hatırlatırım:

Reis için:

“Trump’ı dinlemez, Rahip Brunson’u tahliye ettirmez

diyordunuz...

N’oldi?..

Günün fıkrası

Einstein ölünce, sorgusuz sualsiz cennete alınmış...

Cennetteki villasına yerleştiği günün gecesi geç saatlerde purosunu tüttürüp kitap okurken kapısı çalmış.

Kapıyı açmış...

Karşısındaki adam:

“Benim IQ’um 180” demiş...

Einstein, “gel içeri” diye adamı buyur etmiş, “seninle Quantum fiziği, izafiyet teorisi ve biraz da felsefe konuşalım...”.

Adam içeri girmiş...

Bir hafta, Einstein’in konuğu olmuş...

Bir başka akşam yine kapı çalınmış...

Einstein kapıyı açınca karşısında bir başka adam görmüş...

Adam; IQ’sunun 90 olduğunu söylemiş...

Einstein eliyle de destekleyerek; “Çok iyi, gel seninle siyaset ve ekonomi konuşalım” demiş ve adamı içeri almış...

Bu adamı da villasında bir hafta misafir etmiş...

Aradan yine biraz vakit geçmiş...

Ve bir gece vakti yine:

Kapısı çalınmış...

Einstein bakmış yine bir adam:

“Benim IQ’um 15” demiş adam...

Einstein bakmış, dudaklarını bükmüş; “olsun” demiş, “buyur içeri, konuğum ol... Seninle de futbol konuşuruz...”.

Ve...

Adam, sezon bitene kadar Einstein’in villasında kalmış...

Dünün tweeti

H.ÜMİT KARDAŞ

@umit_kardas

İnsan onurunu ve sevgiyi esas almak yerine şiddeti ve öldürmeyi kutsayan bir toplumun geleceği olur mu?

Günün riyası

İsrail’den nefret edebilirsiniz...

Haklı gerekçeleriniz de vardır...

Ama...

Hamas’ın İsrailli sivilleri öldürüp elbiselerini (Bilhassa kadınları) soyduktan sonra...

Kamyonetlere yüklemesi...

Ve...

Üzerlerine oturarak attıkları zafer çığlıkları için:

“Filistin’deki her bir kişinin aldığı nefesten bile haberdar olan İsrail’in, bu kadar büyük bir saldırıdan habersiz olması dahası İsrail’in güçlü istihbaratına ve güvenlik tedbirlerine rağmen Hamas’ın bu kadar etkili bir saldırı gerçekleştirebilmiş olması çok tuhaf” diyerek, suçu İsrail’e atacak kadar:

İki yüzlü, riyakâr olamazsınız...

Olmamalısınız...