Menajer Ayşe Barım önceki gün çıktığı mahkeme tarafından sağlık sorunları gerekçesiyle tahliye edildi. Ev hapsinde olacaktı. Bu arada da tedavisiyle uğraşabilecekti.
Aynı gece evinde baygınlık geçirip hastaneye kaldırıldı.
Bu arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, sağlık-mağlık dinlemedi; tahliyesine itiraz etti.
İtiraz kabul edildi ve Barım’ın tekrar tutuklanmasına karar verildi.
★★★
Son duruşmada, Barım’ın menajerliğini yaptığı bazı oyuncular mahkemede ifade vermiş ve Ayşe Hanım’ın kendilerini Gezi Direnişi’ne katılmaları için zorladığı yolundaki iddiaları yalanlamıştı.
Hatta Ceyda Düvenci, isim vererek kendisini Gezi’ye davet eden kişinin Barım değil, türkücü Yavuz Bingöl olduğunu söylemişti.
Yani; birilerini Gezi Direnişi’ne davet etmek suçsa, o suçu Yavuz Bingöl işlemişti...
Ama Barım’ın sağlık gerekçesiyle bile tahliyesine tahammül edemeyen savcılık, her nedense günlerdir Yavuz Bingöl hakkında harekete geçmiyor...
O günleri on bir yıl önce yazmıştım, yine yazayım... Gelin; olup bitenleri bir de benden okuyun:
★★★
Sizi 7 Haziran 2013’e götüreceğim:
Gezi Direnişi’nin yedinci günündeydik...
Direniş ateşi bütün yurdu sarmıştı...
O cumartesi günü Edip Akbayram, Volkan Konak, Yavuz Bingöl, Şevval Sam, Kerem Alışık, Berhan Şimşek, Ceyda Düvenci, Zeynep Öden, Işık Öğütçü, Ümit Zileli, Can Dündar’ın da aralarında olduğu çok sayıda sanatçı ve yazarla Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde buluşup Gezi Parkı’na kadar yürüdük.
Yavuz Bingöl en öndeydi.
O gün hep birlikte, “Hükümet istifa” diye bağırdık...
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” dedik...
“Her yer Taksim, her yer direniş” sloganıyla coşup taştık...
★★★
Bugün, AKP iktidarına övgüler düzen Yavuz Bingöl, o gün iktidara yönelik çok ağır sözler içeren sloganları, benim yanımda hiç değilse elli kez haykırdı.
Peki; ne oldu da bu arkadaş o günlerden sadece bir yıl sonra değişti?
“AKP”ye neden birden bire “Ak Parti” demeye başladı?
O günlerde suçladığı o iktidarın yanında neden yer aldı?
Hangi güç onu bizim kolumuzdan alıp iktidarın kucağına oturttu? (Hakaret anlamında değil, korunup-kollanma anlamında söylüyorum.)
Nasıl oldu da düne kadar ağır sözler sarf ettiği siyasetçiyle birlikte türkü söylerken kameralara poz vermeye başladı?
★★★
Bu soruların yanıtını ben vereyim:
Bu arkadaşın dönüşü, gazetelerde okuduğumuza göre tamamen “duygusal” nedenlere dayanıyor...
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetlerini reddetmeyerek göze girdi; sonra bir de birlikte “düet” patlatınca Allah “Yürü ya Yavuz” dedi...
Arka arkaya dizi, reklam ve program teklifleri yağmaya başladı.
AKP’li belediyeler, konser verdirebilmek için sıraya girdi.
★★★
Aradan 12 yıldan fazla zaman geçti...
Birileri Gezi’den suç ve suçlu üretmeye çalışıyor...
Onlara malzeme vereyim:
Bırakın kendi halindeki hasta bir kadınla uğraşmayı...
Yavuz size her şeyi anlatır!
Tabii... Sorabilirseniz!
Kim o devlet yetkilisi?
Kara para aklama, dolandırıcılık ve kaçakçılık suçlarından tutuklanan ve tüm şirketleri TMSF’ye devredilen
Can Holding’in sahibi Kemal Can’ın ifadesi ortaya çıkmış...
Kemal Can, Ciner Medya Grubu’nu, Doğa Koleji’ni ve Bilgi Üniversitesi’ni bir “devlet yetkilisi”nin yönlendirmesiyle satın aldığını açıklamış...
Fakat her şeyi ince ince soran savcı her nedense, “Kim bu devlet yetkilisi?” diye sormamış...
Sorduysa bile, bunu tutanağa geçirmemiş...
★★★
Oysa asıl sorulması gereken soru bu?
Kim bu devlet yetkilisi?
Neden bu tür alışverişlerde devreye giriyor?
Karşılığında ne gibi bir çıkar elde ediyor?
Kamu bankalarından alıcı tarafa düşük faizli ve uzun vadeli kredi verilmesini de sağlıyor mu?
★★★
Soruşturmayı yürüten sayın savcının bu çok önemli soruların yanıtlarına da ulaşacağına ve “vazifesi olmayan işlere bulaşan” devlet yetkilisini de sorguya alıp gereken işlemleri yapacağına...
İnanmak istiyorum ama...
Neyse...
GÜNÜN SORUSU
Cumhurbaşkanını tehdit suçlamasıyla 21 Haziran’da gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı, dün hakim karşısına çıktı. Tutukluluğunun devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 26 Kasım’a ertelendi.
CHP Genel Başkanı’na yumruk atan saldırgan Selçuk Tengioğlu ise 5 ay bile yatmadan tahliye edilmişti.
Fatih Altaylı’nın 26 Kasım’daki duruşmada tahliye edileceğini varsaysak bile, kendisi beş aydan fazla cezaevinde yatmış olacak...
Sorum hukukçulara:
Birisi hakkında yorum yapacağımıza direk gidip yumruk atmamızı teşvik ettiğinizin farkında mısınız?