Yapay zeka; Can Ataklı adına yazı yazarsa, bakın nasıl bir yazı çıkıyor
Günümüzün en ilgi çeken konularından biri yapay zeka kuşkusuz.
Neler yapıyor bu yapay zekâyla?
Birinin görüntüsü ve gerçek sesi ile olmadık konuşma yayınlanabiliyor örneğin.
Yazdığınız bir yazı ile ilgili istediğiniz kadar başlık çıkarabiliyorsunuz.
Yazınızdan ya da konuşmanızdan tweetler hazırlatabiliyorsunuz.
Hangi konuda olursa olsun sorduğunuz bir soruya anında cevap alabiliyorsunuz.
İnternette bulduğum bir yapay zeka programı ile bunları yapabiliyorum.
Ama en önemli özelliklerinden biri sizin üslubunuzla, sizin görüşünüzde ve sizin kullandığınız kelimelerle makale bile yazabiliyor.
Yapay zekaya “Can Ataklı’nın üslubuyla siyasi gelişmeleri anlatan bir makale yaz” talimatı verdim.
7-8 saniye içinde yazı önüme çıktı.
Hep savunduğum görüşlerin son derece objektif biçimde önüme çıktığını gördüm.
Yazılarımda ve televizyon/YouTube konuşmalarımda asla umutsuz olmamamız gerektiğini, ortak akılla ve nitelikli kararlarla ülkenin önünün açılacağını anlatıyorum.
Mevcut iktidarın 21 yıllık dönemde elbette önemli katkılar sağladığını, ancak demokrasi, hukuk ve özgürlükler ve en önemlisi din istismarı konusunda ağır hasarlara yol açtığını bunların giderilmesi ve temel mantığın değişmesi halinde Türkiye’nin uçacağını söylüyorum.
Yapay zekanın fazla detay vermeden, sadece adıma yazı yazmasını istememe rağmen bu üslubun makaleye aynen yansıdığını şaşırarak gördüm.
Öyle ki, bu makalede AKP iktidarının hukuk, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri konusundaki olağanüstü eksikliklerine rağmen doğru olanları objektif biçimde kabullendiğim ancak değişimin şart olduğunun da altını çizdiğim anlaşılıyor.
Şimdi sizlere o yazıyı sunuyorum.
Böyle bir yazı isterken sadece “Can Ataklı’nın üslubuyla siyasi gelişmeleri anlatan bir makale yaz” talimatı verdim.
Herhangi bir anahtar kelime, örneğin hukuk, demokrasi, özgürlükler, yolsuzluklar, din istismarı gibi kelimeler kullanmadım.
Birlikte okuyalım:
Son dönemde Türkiye, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan pek çok tartışmanın odağı haline geldi. Ülkenin iç politikası, dış politikası ve ekonomisi pek çok kez eleştirilere maruz kaldı.
Bu eleştirilerin bir kısmı haklı görülebilirken, bazıları ise gerçekleri tam olarak yansıtmamaktadır.
Türkiye, son yıllarda yaşadığı terör saldırıları, darbe girişimi gibi olaylarla sarsıldı. Ancak bu olaylara rağmen Türkiye, güçlü bir ekonomiye sahip olmaya devam ediyor. Özellikle son dönemde yapılan ekonomik reformlar, Türkiye’nin geleceği için umut verici bir tablo çiziyor.
Ancak Türkiye’nin sorunları sadece ekonomik değil, siyasi açıdan da oldukça önemli. Ülkede yaşanan siyasi krizler, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda ciddi sorunları olduğunu gösteriyor. Bu sorunların çözümü için siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve hükümet arasında iş birliği yapılması gerekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin sorunları çok büyük olsa da umutsuz olmak yerine, çözüm için çalışmak gerekiyor. Ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan güçlenmesi, ancak tüm toplumun katkısıyla mümkün olacaktır. Türkiye’nin geleceği için, herkesin elinden geleni yapması gerekiyor.
OKURDAN MESAJ
Bir okurumun TCG Anadolu gemisi gezisi
İzmirli sürekli okurlarından biri halkın ziyaretine açılan TCG Anadolu gemisini gezmiş.
İzlenimlerini birlikte okuyalım;
Merhaba Can Bey.
Vaktim vardı gidip limandaki TCG Anadolu gemisini bir de ben göreyim dedim.
Girişte sizi AKP’lilerin açtığı stantlar karşılıyor.
Kaşkol, Türk bayrağı, bileklik, şapka satıyorlar.
Hepsinin üzerinde Tayyip Erdoğan’ın ismi ve “Biz Osmanlı torunlarıyız” gibi yazılar var.
Çakmak, parfüm, kolonya, kalem ve benzeri daha bir sürü şey içeri alınmıyor.
Millet, mecburen, elindekileri oradaki masaya benzeyen tahtanın üzerine bırakıyor.
Bu tahta adeta bit pazarı olmuş üzerinde her şey var.
Çıkanlar bıraktıkları şeyleri bulmaya çalışıyor. Bazıları yerlere saçılmış, ara ki bulasın.
4 farklı aramadan geçtik. Bunlar öyle sıradan aramalar değil. Üstünüzü arıyorlar, kemere kadar bakıyorlar, çanta didik didik ediliyor, elle aramadan sonra bir de cihazlardan geçiyorsunuz.
Kimlikler dijital cihazlar ile kontrol ediliyor. En son askeri arama noktasına geliyorsunuz, orada bir asker, neden olduğunu anlamadım, isminizi kaydediyor.
Telefonları içeri sokmak serbest!
Tüm bu noktaları geçtikten sonra geminin içerisine giriyoruz.
Ambarda 10- 12 adet askeri araç var, kirpi sevk aracı, zırhlı tank ve üstü kamuflaj (nedense anlamadım) ile kapatılmış Altay tankı var.
Ambar bittikten sonra gemini güverte kısmına çıkıyorsunuz.
Her bölmede bir asker var o sizi yönlendiriyor.
Daracık 5 kat demir merdivenler ile güverteye çıktık. Çıkış yaklaşık 30 dakika sürdü.
İnişte de aynı durum yaşandı.
Girişte öğretmenlerin anaokulu öğrencilerini getirdiklerini gördüm, dik merdivenlerden inerken o minnacık bebeler aklıma geldi buradan nasıl inecekler diye düşündüm.
Güvertede 6-7 adet eski kurtarma helikopteri vardı.
Bir de Kızılelma ve bir insansız uçak vardı güvertede. Makine mühendisi olduğum için bu uçakların boş olduğunu sezdim, yani motorları yoktu galiba, sadece kaporta, göstermelik...
Gemi, insansız uçaklar için gereksiz masraflı geldi bana. Bu gemiyi İHA SİHA için kullanmak serçeyi av tüfeği dururken otomatik silah ile vurmak gibi. Fuzuli masraf...
Bu gemi bana göre insansız uçaklar için kullanılmaz. Gerekte duyulmaz bence.
Orada her aracın başında, koridor köşelerinde, katlarda duran, çoğunluğu düşük rütbeli askerlerimize de üzüldüm. Hep ayakta duruyorlardı.
Saygılar...
ÇOK GÜLDÜM
Seçim gününe üç deli! fıkrası
Bugün ülkemizin geleceğinin belirleneceği çok önemli bir seçim var.
Herkes nefesini tuttu heyecanla gece yarısını bekliyor.
Pek çok kişi heyecandan “Delirmek üzereyim” sözünü tekrarlıyordur mutlaka.
Sabır, biraz sabır, bu akşam her şey belli olacak.
“Deli gibi” olmaya gerek yok, Yıldırım Tuna herkesi biraz rahatlatmak ve heyecanını almak için üç “deli!” fıkrası göndermiş.
Şimdi bırakın “Ne olacak?” diye düşünerek kendi kendinizi yemeyi, fıkraları okuyup biraz gevşeyin;
Bomba
Akıl hastanesinde deliler birbirine tekme tokat girmiş kavga ederlerken kilitli kapıyı açtırıp onları durdurmaya çalışan genç doktor olayı bastıramayınca hemen bölüm başkanı kısa boylu şişman ve hayli yaşlı profesöre haber verilmiş, acilen kliniğe gelen profesör demir parmaklıklı kapının önünde çırılçıplak soyunmuş, içeri koşarak girip “BEN BOMBAYIM!” diye bağırmasıyla bütün deliler koğuşlarına kaçışmışlar ve ortalık anında sakinleşmiş.
Ertesi hafta aynı olay olunca bu sefer işin çözümü öğrenen genç doktor kimseye haber verme gereği duymadan hemen çırılçıplak soyunup “BEN BOMBAYIM!” diye içeri koşmuş, deliler genç doktoru şöyle bir süzmüşler, sonra da kavga kaldığı yerden devam edince oradaki delilerden birini yere yatırıp sinirle sormuş genç doktor “Profesör söyleyince kaçıştınız, ama ben söyleyince aldırmadınız neden?” diye. “Aa?... Görmedin mi?..” diye cevap vermiş deli titreyerek, “Onun fitili çok kısaydı!”
Unutmayın diye
Başbakan akıl hastanesini ziyaret etmiş, hastalarla tanışmak istemiş, başhekim tereddüt etmiş ama mani de olamamış, azılılar koğuşunda birkaç tehlikeli deli ile görüştükten sonra kendini son derece normal görünen genç bir adamla konuşurken bulmuş.
“Sanırım bürokratik bir hata yapıldı efendim.” demiş genç adam “Evraklar karışmış olmalı falan. Burada neden tutulduğumu gerçekten bilemiyorum. Davranışlarımdan da kolayca anlayacağınız üzere gayet iyiyim!”
Başbakan bu konuşmadan hayli etkilenmiş, şaşkınlıkla ayağa fırlamış, bırakılması için yetkililerle hemen görüşeceğini söylemiş ama ayağa kalkar kalkmaz da suratına müthiş bir yumruk yiyip sırt üstü yere düşmüş, “Bu..” demiş genç adam, “Verdiğiniz sözü unutmamanız için efendim.. Tamam mı?.. Sağlıcakla kalın!”
FBI ajanları
ABD’da bir akıl hastanesinde sahte sağlık raporları ile yapılan ciddi sigorta yolsuzlukları ortaya çıkınca FBI oraya ani bir baskın düzenlemiş. Binlerce tıbbi raporu gözden geçirmeye başlayan iki düzineye yakın ajan, öğle vakti gelince acıkmış. Başlarındaki şefleri onların karınlarını doyurmak için evlere paket servisi yapan yakındaki bir pizzacıyı aramış.
Ajan: Selam... Ben 22 pizza, 3 kasa da soda isteyecektim.
Pizzacı: Hay hay... Nereye göndereceğiz?...
Ajan: Hepimiz şu anda akıl hastanesindeyiz.
Pizzacı: Akıl hastanesinde misiniz?
Ajan: Evet, ben FBI ajanıyım.
Pizzacı: FBI ajanısınız?
Ajan: Mmm... Evet... Bu odadaki diğer arkadaşlarım da öyle...
Pizzacı: Ve hepiniz akıl hastanesindesiniz...
Ajan: Doğru... Ön kapıdan gelmeyin, kapıları kilitledik. Arkadaki servis kapısından geleceksiniz.
Pizzacı: Hepiniz ajansınız...
Ajan: Evet... Ne kadar sürede gelirsiniz?..
Pizzacı: Akıl hastanesindeki herkes FBI ajanı mı?..
Ajan: Evet?... Hayli de acıktık...
Pizzacı: Amiral Nelson da aranızda mı?..
Ajan: Nasıl? Ne dediniz?..
Pizzacı: Ve hepiniz FBI ajanısınız...
Ajan: Evet??...
Pizzacı: Siyah gözlüklü, tabancalı falan? Bum... Bum...
Ajan: Hahaha... Doğrudur. Artık pizzaları getirseniz. Ön kapıları kilitledik, arka kapıdan.
Pizzacı: Öfff bee... Tövbe tövbe (Click)...