Korkusuz
Ümit Zileli

Unutuyoruz sonra çıra gibi yanıyoruz!

Biz çok zavallı ve biçare bir milletiz...

Hani, en büyük Türk büyüklerinin dahi açık açık “Bizim millet acıya alışkındır” dediği cinsten! Üstelik gelenin soyduğu, gidenin kazıkladığı, hakkını gaspettiği, yüzüne gülüp arkasından her türden numarayı çektiği bir milletiz...

Günyüzü görmemeye yüzyıllardır alışkın, gülmeye, mutlu olmaya olabildiğince yabancı, ne olduğunu bile bilmeyen bir milletiz aynı zamanda; anketlerde “mutluluk nedir?” diye sorulduğunda, “işimin olması”, “eve ekmek götürmek” diye yanıtlar veren ender milletlerden biriyiz...

Gülmekten o kadar uzağız ki, gülen, kahkaha atan insanlar için üretilmiş “karı gibi gülme” şeklinde atasözü olan belki de dünyadaki tek millet biziz... Atasözü demişken; onlar bile bizim acıklı ve bencil hallerimizi ortaya koyan deyişlerdir:

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın/ azıcık aşım kaygısız başım...

Öyle bir milletiz ki, “vur ensesine, al lokmayı ağzından” özdeyişi bile bizi anlatmaya kafi gelmez; eziliriz, un ufak ediliriz, inim inim inletiliriz gıkımız çıkmaz... Dere yatağına diktiğimiz, belediyenin hizmet verdiği, devletin görmezden geldiği evleri sel basar çoluk çocuk boğuluruz, feryat figan faslı bittikten sonra hayata kaldığı yerden devam ederiz, bir kez daha boğuluncaya ya da o evler başımıza yıkılıncaya kadar!..

Hiç sormayız; “yahu buraya ev yapılır mı?”, “buna kim izin verdi?” türünden sorular bizim kitabımızda yoktur...

Bu maalesef, doğal afette de böyledir, depremde de, hayatın her alanında da böyledir!

Hafızası olmayan toplumların acıklı yaşamı!


-Hafızası olmayan toplumlar, biteviye aynı karanlıkta döner durur...

Deprem, doğal afet hiçbiri aklımızda kalmaz; unutulur ve o beton niyetine yutturulan, eline alır almaz ufalanan, içinden midye kabuğu bile çıkan deniz kumu karışımı şeyle, apartman diken katil müteahhitler, o yapılara sözde denetim yapan denetçiler, ruhsat veren memurlar yine ve sonsuza dek hep yırtar hep kurtulur! Niçin böyle oluyor diye soracak olursanız gerekçe hazırdır:

Düzen böyle!

Artık hangi manada, hangi anlamda okursanız... Sormak isterim, daha dün kadar yakın Malatya depremini, Elazığ depremini, biraz daha geriye gidelim Van depremini hatırlayanınız var mı? Yok tabii! Olmaz, olamaz da çünkü ve de ne yazık ki hafızası silinmiş, yok edilmiş bir toplumuz, o hale getirildik!

Ama İstanbul depremini hatırlarsınız, çünkü İstanbul büyük, İstanbul önemli kent... Peki aradan 21 yıl geçti, bu çok önemli kentte ne yapıldı diye sorsam cevabınız ne olur? Zahmet etmeyin ben söyleyeyim:

–Hiçbir şey yapılmadı!

Tersine, o zaman “toplanma alanı” olarak ayrılan yerlere bile AVM’ler, siteler, apartmanlar dikildi! Ben söylemiyorum; çeyrek asır bu mega kenti yönetenlerden sonra seçim kazanarak gelen belediye söylüyor!

Son günlerde, Türkiye’nin dört bir yanında art arda yaşanan depremler üzerine naçizane bir uyarı yazısı!

-Feryat figan ağıtlar yakmadan, iş işten geçmeden bir kez daha yazayım dedim!..

Bu ülkede çok güzel şeyler de oluyor!


İnternetten gelen bir mesaj çok sevindirdi beni....

Ülkemin geleceği adına umutlandım, mutlu oldum... Sevgili dostum, değerli Prof.Teksen Çamlıbel, alanı olan jinekoloji alanında gerçekten haklı üne kavuşmuş bir doktordur. Bu tarafı gayet iyi bilinir...

Ama, o aynı zamanda iflah olmaz bir yardımsever, boy ölçüşülmesi zor bir cumhuriyet ve Atatürk aşığıdır! Kurmuş olduğu “Çamlıbel Sağlık Eğitim ve Kültüre Vakfı” ile yardım, burs aklınıza ne gelirse gerçekleştirmek için uğraşır...

Son girişimi de işte böyle bir şey... Vakıf yararına Koruköy’de üretilen Chandler cinsi cevizler satışa sunulmuş Elde edilecek tüm gelir ise “100 Okula 100 Atatürk Kitaplığı” projesinde kullanılacak...



Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı’ndan olur alınarak İstanbul’daki 5 Anadolu Lisesi ile temasa geçilerek işlemler başlatılmış bile... Sırada adı belli olan 5 okul , ardından da 90 okul daha bulunuyor!.. Kitaplar ise sevgili Sunay Akın, Numan Aydınoğlu ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’a danışarak oluşturulmuş durumda... Projenin adı da belli:

-Atam İzindeyiz Köşesi.

Katkıda bulunmak isteyenler üretilen cevizlerden alarak, bağışta bulunarak karşılığında bir sertifika alıyor. İlgilenenlerin Çamlıbel Vakfı sitesini ziyaret etmeleri kafi...

-Ben ettim bile!

(camlibelvakfi.com)