Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Umarım ki bir gün gelir...

Canlarım...

Adamın biri...

3-5 santim kas fazlalığının kendisine tanrısal bir güç verdiği zannıyla olsa gerek...

Londra’da...

Bir parktan yürüyerek geçen bir kadına sarkıntılık eder...

Kadın korkar...

Adamdan şikâyetçi olur...



Yargılamayı yapan İngiliz yargıç...

Parktan geçen kadını korkutan bu adama:

7 yıl 7 gün hapis cezası verir...



Adamın avukatı:

“Bu ceza ölçüsüz değil mi?” diye sorunca...

Yargıç gerekçesini şöyle açıklar:

“Kadını korkutmanın karşılığı 7 gün... 7 yıl ise İngiliz kadınlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır...”.





Bu anlattığım bir şehir efsanesi midir, değil midir bilmem...

Ama...

Söylenti bile olsa...

Düşünülmesi dahi harika bir şeydir...



Neden mi?..

Kısaca anlatayım...



Canlarım...

En özgür en demokrat, yargının en âdil olduğu ülkelerde bile insanlar:

Suç ve suçlu korkusu yaşarlar...



Suç ve suçlu korkusunun temel sebebi:

Potansiyel suçluların ve...

Giderek artan cinayet suçu oranlarının yarattığı:

Güvensizlik duygusudur...

Türkiye:

Bu duyguların en yoğun yaşandığı ülkelerin en önde gidenlerindendir...

Çünkü...



Kadınlarımıza...

Kızlarımıza saldıran bir magandaya...

Bu gerekçeyle:

“7 yıl 7 gün hapis cezası” verebilecek yüreklilikte...

Ve...

Çağdaşlıkta bir yargıç çoğunluğu:

Şimdilik yok...



Ama...

“Erdoğan ve Putin dondurmayı yalayarak yedi” haberini imalı okuduğum...

Halkın yoksulluğuna işaret edip:

“Halkın yarısı sefil” dediğim için...

Beni ve benim gibi...

İktidara boyun eğmeyenleri mahkûm eden:

Mebzul miktarda yargıç var...



Umarım ki bir gün gelir...

Bizim de...

İngiliz magandayı:

“7 yıl 7 gün hapse mahkûm eden yargıç gibi” hukukçularımız olur...

Günün sözü


“Herhangi bir suça maruz kalmayanlar, suça maruz kalanlar kadar kızgınlık gösterdikleri zaman, ülkede suçlar önlenir...”.

Atinalı Solon

Alkışlıyorum




Mansur Yavaş, 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliklerinde konuştu...

“Nasip olursa” dedi, “Herkesin belediye başkanı olmaya devam edeceğim. Bu dönemde olduğu gibi yeni dönemde de bir devlet adamına yakışır şekilde rozeti olmayan başkanlık yapmayı sürdüreceğim...”.



Buradaki sihirli kelimeler:

“Rozetsiz başkanlık...”.



Zira...

Rozetli başkanlığın ülkemizi uçurumun kenarına getirip bıraktığını...

Tek Adam’a oy veren yüce vicdanlılar bile:

Kabul ediyor...



Bu soylu siyaset anlayışını topluma hatırlatan Mansur Yavaş’ı:

Alkışlıyorum...

İnsanî ve hukukî mi?




“Korkuyorum” dedi çarmıha gerilmek üzere olan Hz. İsa...

Bu insanlık faciasını acıyla izleyen ve fakat...

Müdahale edemeyen birisi seslendi:

“Korkmasaydın cesaretin ne anlamı kalırdı ey İsa?..”.



Canlarım...

Bireysel suçludan korkmak:

İnsanî bir duygudur...

Ayıp değildir...

Suç değildir...



Ancak...

Ve ne yazık ki:

Bir şehirde...

Gece ya da gündüz...

Bir sokakta veya parkta...

Devletin güvencesinde olduğunu düşünerek korkmadan yürürken...

Saldırıya uğrayan bir kadına:

“Ne işi vardı o saatte orada?” diyerek...

Saldırganın suçunu hafifletmeye çalışanların:

Ülkesi haline getirildik...



Canlarım...

Magandalardan korkmakta:

Haklısınız...

Haklıyız...

Ancak...



Cesaretimizi anlamlı kılan da...

İşte o:

Haklı korkularımız değil mi?..

Ya Japon olsaydı?..


IMF Kuruluş Anlaşması’nın 4. maddesi kapsamında incelemeler yapıyor ve rapor hazırlıyor...

“4. Madde Konsültasyon Çalışması” adı verilen son (2022/4) raporun bir yerinde Türkiye ekonomisi için şu ifade kullanılıyor:

“..... the authorities idiosyncratic macrofinancial policy mix has introducad distortions in financial prise...”.





Üslûp nazik...

Ama...

Anlam çok ağır...





Raporu hazırlayanlar demek istiyor ki:

“Otoritenin kendine özgü (Kafasına göre) makro-finansal politika karışımı: Finansal fiyatlarda çarpıklıklara yol açmıştır...”.



Ve...

Ülkeyi bu duruma düşüren kişi halen tek başına yönetiyor...

İstifa etmek aklının ucundan bile geçmiyor...



Dua etsin Türkiye’de politika yapıyor...

Ya Japon olsaydı?..

İlginç


Eski bakanlardan ve halen AKP milletvekili olan Mustafa Varank:

“Çanakkale yer altı ve yer üstü maden zenginliğini değerlendirmeliyiz” dedi...

Ve...

O açıklamasından birkaç gün sonra:

Çanakkale yanmaya başladı...



Bu bir tesadüf ise eğer...

İlginç değil mi?..

Çok daha zordur...


İnsan olabilmek...

Ve...

İnsanca bir yaşam sürdürebilmek için...

Birey önce:

Kendini ve çevresini tanımalı...



Kendisiyle...

Toplumla...

Ve devletle olan ilişkilerinde ise...

Her zaman:

Gerçeği görmeye çalışmalı...

Ve...

Buna uygun davranmalı...



Yanlış yapmaktan kaçınmalı...

Zira...

Öyle yanlışlar vardır ki:

Kişiye insanlığını kaybettirir...

Kişinin kaybettiği insanlığını kazanabilmesi ise:

Kaybettiği servetini kazanmasından:

Çok daha zordur...

Gerçek dangalak




AK Partili Bülent Turan seçim öncesi muhalefet için:

“Dangalak” demişti...

Hüseyin Savaş isimli yurttaş haklı bir tepki gösterip:

“Asıl dangalak sizsiniz” deyince...

Bülent Turan, yurttaş Savaş’ı savcılığa şikâyet etmiş...



Savcı ve yargıç el ele verip Savaş’ı yargılamış...

“Hakaret ettiği” gerekçesiyle:

Hapis cezasına mahkûm etmişler...



Oysa...

“Dangalak”, Yargıtay tarafından hakaret değil:

“Rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı” olarak kabul ediliyor...



Peki...

Bir savcı, bir yargıç bunu bilmez mi?..

Bilir tabii...

Verdikleri kararın Yargıtay tarafından bozulacağını da bilir...

Ama...



Şikâyetçi:

İktidar partisi Meclis Grup Başkan Vekilidir...

Onun şikâyetinden mahkûmiyet çıkarmamak sıkar...



Sözümün özü canlarım...

“Bu hükmü kuran savcı ve yargıcın diplomasını kasap dükkanına assanız kasap kabul etmez” deyip soruyorum:
Lütfen içinizden cevap veriniz:

Gerçek dangalak kim?..

Ya da:

Kimler?..

Hakaret gibi...


2023-2024 su ürünleri av sezonu açılış programında halka hitap eden Recep Bey...

Konuşmasının bir yerinde şöyle dedi:

“Yarın itibariyle gemi başına 3 bin 500 ila 60 bin lira arasında desteği depremzede balıkçılarımızın hesaplarına yatırıyoruz...”.



Telâffuz ettiği rakamlardan en azı:

6 kilo...

En çoğu ise:

120 kilo balık satışıyla elde edilir...



Daaaa...

Bu ödemeyi müjde gibi vermek:

Balıkçılarımıza:

Hakaret etmektir...