TÜİK de ne yapacağını şaşırdı
Ayın başı geldi mi hepimiz “Dur bakalım enflasyon ne olmuş?” diye merak içinde bekliyoruz rakamların açıklanması.
Sanki devletin resmi kurumu TÜİK’in yapacağı açıklama doğruymuş gibi.
Yıllardır artık şerbetlendik.
Ay başı gelince TÜİK enflasyon rakamlarını açıklar.
Kimse inanmaz tabii.
Çünkü TÜİK rakamları asla gerçek değildir.
Yukarıdan gelen talimatlar neyse ona göre rakam açıklarlar olur biter.
Hele Erdoğan’ın dünyada hiç örneği olmayan “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinden sonra rakamlar iyice şaşırdı.
TÜİK ne yapsın, hepsi emir kulu, “Enflasyonu bu kadar açıklayacaksınız, ona göre” diye parmak sallanıyor, onlar da boyun eğiyorlar.
Neyse ki ENAG diye bağımsız bir kuruluş var da gerçek enflasyonu öğreniyoruz.
Gerçi fark etmiyor, çünkü hepimiz hayatın içindeyiz ve çektiğimiz çile de ortak.
Rakamlar ne olursa olsun, bizim hayatımız her gün biraz daha çukura doğru gidiyor.
TÜİK ve ENAG dün yine enflasyon rakamlarını açıkladı.
Ancak bugüne kadar hiç görmediğimiz bir şey gerçekleşti.
TÜİK aylık enflasyon rakamını tarihinde ilk kez ENAG’ın üzerinde açıkladı.
TÜİK’e göre ağustos ayı enflasyonu yüzde 9.09 olarak gerçekleşti.
ENAG ise aylık enflasyonu yüzde 8.59 olarak açıkladı.
Tabii yıllık enflasyonda yine açık ara fark var.
TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 58.93, ENAG’a göre ise yüzde 128.05.
Bu bize neyi gösteriyor?
Mehmet Şimşek durumun farkında.
Türkiye’de rakamlarla oynanarak nasıl bir algı yaratıldığını iyi biliyor.
Tabii Şimşek’in bilmesinin bir önemi yok aslında, dünya biliyor.
Ama Türkiye’de halkı kandırmak için oynanan bir oyun var ve bu oyuna ne yazık ki ülkenin yarıya yakını inanıyor.
Mehmet Şimşek şimdi Erdoğan’dan aldığı sınırlı yetkiyle en azından bazı uluslararası kuruluşları ikna edebilmek için gerçeğe biraz daha yakın rakamları ortaya koymaya çalışıyor.
Şimdilik gerçek enflasyon rakamlarını açıklamaya cesaret edemiyorlar, aylık enflasyonda biraz oynamayla hiç olmazsa yabancı yatırımcılara güven vermeye çabalıyorlar.
Burada en zor durumda olan kurum ise tabii TÜİK.
Yıllardır enflasyon rakamlarını yukarıdan gelen talimatla açıklamaya alışmış olan TÜİK şimdi gerçeğe biraz yakın rakamlar tutturabilmek için çalışmak zorunda kalıyor.
BUNU YAZMAK GEREK
Teşekkürler güzel kızlar
Kadın voleybol takımımız tarih yazdı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde çok büyük başarıya imza attılar ve Avrupa Şampiyonu oldular.
Bu eşsiz başarı nedeniyle hepsine milyonlarca teşekkürler.
Ve bir söz de takımın en önemli oyuncularından Ebrar Karakurt’a;
İlk günden beri dik durduğu, lafını esirgemediği, asla geri adım atmadığı, korkmadığı için de ayrıca teşekkürler.
ÇOK GÜLDÜM
Kumar oynarken yakalanan din adamları
Pazar değil bugün ama yine de gülümsemeyi ihmal etmeyelim.
Bir anlam da yüklemeyelim.
İstanbul Beyoğlu’nda biri birine komşu olan kilise, havra ve caminin din görevlileri; papaz, haham ve hoca arkadaş olurlar. Üçü de mabetlerinde kendi dinince ibadetini yaptırır, sonra bir arada vakit geçirirler.
Yeni yıl nedeni ile bir araya geldiklerinde kağıt oynamaya otururlar. İnsanoğlu bu başlamayadursun, bir süre sonra bu oyunları kumara dönüşür.
Sonunda ihbar edilirler ve polis aniden baskın yapar. Hemen toparlanıp oyun kağıtlarını saklarlar, ama polis durumdan emindir, önce papazı sıkıştırır:
“Siz din adamısınız, yalan söylemek size yakışmaz, söyle, kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Papaz işin nereye varacağını kestirir ve inkâr eder. Polis kararlıdır, kiliseden İncil’ i getirtir, “Öyleyse Mukaddes kitap üzerine yemin et” der.
Papaz bir kere hayır demiştir, şimdi itiraf ederse büsbütün kötü olacağını bilir. “Ne yapayım?” diye düşünür, “Şimdi yalan yere yemin eder, sonra kiliseye girer günah çıkartırım, Allah affeder” der ve elini İncilin üzerine koyup yemin eder.
Polis bu defa hahama döner bütün kibarlığını takınarak;
“Söyle Haham efendi” der, “Sakın inkâr etme, kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Haham düşünür, evet dese hem papazı ele vermiş olacak hem de kendisi için durum iyi olmayacak. “Papaz bizden daha kıdemli, inkar ettiyse bir bildiği vardır hem arkadaş uğruna işleyeceğim bu suçu Allah elbet affeder” diye kendini avutup, basar yemini...
Sıra gelmiştir İmama. Polis bu son kozu da kaybetmek istemez. Bütün hışmı ile ona döner:
“Bak Hoca efendi” der, “Bilirsin dinimizde yalan söylemek çok günahtır. İtiraf et; kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Hoca ellerini kaldırır, papaz ve hahamı işaret eder, “İyi de polis bey kardeşim; onlar oynamamışsa ben yalnız başıma nasıl oynadım?” der.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bu adamın hiç utanması yok mu?
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri 4 Ocak 2021 tarihinden bu yana her gün öğle tatili sırasında rektörlük binası önüne geliyor, sırtlarını rektörün makam odasına çeviriyor ve 15 dakikalık protesto duruşu sergiliyorlar.
Öğretim üyeleri yaz, kış, yağmur, fırtına, kar dinlemeden bu eylemi en az 15 kişiyle her gün yaptılar.
Sonunda bir kayyum gibi üniversitenin başına oturtulan rektör Prof. Dr. Mehmet Naci İnci bu öğretim üyeleri hakkında disiplin soruşturması başlattı.
Gerekçe de komik.
Neymiş, bu öğretim üyeleri kanuna aykırı biçimde üniversitenin işleyişini bozuyorlarmış.
Bu tür insanları anlamakta çok zorluk çekiyorum.
Hiç utanmaları yok.
İstenmedikleri bir makamda sırf birine yaranmak için oturmayı içlerine sindiriyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi yıllardır niye bu protesto eylemini yapıyor?
Çünkü bu iktidar her biri bilimsel kariyerini kanıtlamış öğretim üyelerinin başına kayyum atar gibi emir komuta zinciri içinde çalışan bir rektör atıyor.
Bu rektör bir dönem Türkiye’nin olduğu kadar dünyanın da sayılı üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’ni sıradan bir lise gibi yönetmeye ve üniversitenin üniversite olma vasfını tamamen ortadan kaldırmaya yönelik akıl dışı yöntemler uyguluyor.
Şimdi Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerine düşen bir görev var.
Soruşturma açılan arkadaşlarına destek olmak için sessiz protesto eylemine tam kadro katılmak.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
İsveç’in NATO üyeliği çoktan bitmiş bile
Başından beri hep şunu söyledim;
“Siz bakmayın Erdoğan ve iktidarının efelenmelerine, İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkmak tamamen iç politikaya dönük bir aldatmacadır. Bu iktidarın İsveç’i veto etmesi söz konusu değildir.”
Sonuç aynen böyle oldu, daha doğrusu olacak.
Güya İsveç istediklerimizi yapmazsa Meclis onayı gerçekleşmeyecekmiş.
Geçin bunu.
1 Eylül günü Reuters’de yayınlanan bir haber gördüm.
İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billsrom, bu ajansa bir açıklama yapmış;
Şöyle demiş; “Vilnius’ta yaptığımız görüşmede Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan NATO’ya üyelik konusunda, Meclis’te kararı hızlıca oylamaya sunacakları sözünü verdi.”
Hızlıca?
Bunun diplomasideki adı “Hiç merak etmeyin meclisimiz sizin NATO üyeliğinizi onaylayacak” demektir.
Yani İsveç’in NATO üyeliği için hiçbir sorun yok.
AKP ve MHP’liler 1 Ekim’den sonra paşa paşa gidip İsveç’in NATO üyeliği için onay verecekler.
Biz bunu ne yazık ki yabancı basından öğreniyoruz.
Türkiye’de bu haberin yayınlandığını görmedim.
Bİ SORALIM BAKALIM
Görüntüler başka yerde çekilmişse bu kadar yabancı ülkemize nasıl girdi?
İçişleri Bakanlığı sığınmacılarla ilgili yaptığı bir açıklamada “sınırlarımızın çok iyi korunduğunu” belirttikten sonra “Sosyal medyada yayınlanan bazı kaçak girişler başka ülkelerde çekilmiş görüntülerdir, bunlara itibar edilmemelidir” demiş.
Çok güzel.
İçimiz ferahlıyor sınırlarımızın güven altında olduğunu öğrenince.
Ama insan yine de merak ediyor.
Madem sınırlarımız çok iyi korunuyor, 10 milyonu aşan sığınmacı ülkemize nereden ve nasıl girdi?
Benzer açıklamalar ara sıra milli savunma bakanlığından da geliyor.
Yapılan açıklamalarda “sınırlarımızdan kuş uçurtuluyor” falan deniyor.
Sanıyorum sınırlarımızı korumakla görevli olanlar kuş uçurtmamak için hep havalara bakarken aşağıdan gelip geçerek sınırlarımızı kevgire çevirenleri görme fırsatı bulamıyorlar.