Korkusuz
Ümit Zileli

Tek tip eğitim: İmam hatipleştirme!..

Aslına bakarsanız işaret fişeği taa 10 yıl önce atılmıştı!..

Kalfalık dönemini (!) sürdüren AKP iktidarı, bir türlü istediği yoğunlukta imam hatip okulu açamamanın öfkesini yaşıyordu o sıralar... Tartışmalar, eleştiriler sürerken bir AKP’li vekil, şu mealde bir açıklama yapmıştı:

-İmam hatip açmamız engelleniyor... Tüm okulları imam hatipleştireceğimiz günler de gelecektir!

O zamanın şartlarında pek ciddiye alınmamıştı. Ama geçen yıllar içinde aynen o yola girildi! Düz liseler de dahil okulların önemli bölümü imam hatip okullarına dönüştürüldü. İnsanları ürkütmemek için her ailenin kendi oturduğu muhitte “5 seçme hakkı” olduğu, istediği okulu seçeceği yalanı da pompalandı; geçen zaman için de durumun hiç de söylendiği gibi olmadığı, ortada seçecek okul bile kalmadığı görüldü! Çocuklarımız resmen imam hatip okullarına mahkum kılınmaya başlanmıştı!..

Bu duruma karşı çıkan, birikimi olan ve bunu çocuğunun geleceği için kullanmaya kararlı insanlar özel okullara yöneldi. Parası yetişmeyen aileler kredi çekerek çocuğunu özel okula yolladı ve tarihte ilk kez özel okul oranı yüzde 25 gibi bir orana sıçradı!..

Bu yolu seçemeyen dar gelirli yurttaşların bir bölümü kavga dövüş çocuklarını düz okullara göndermenin yolunu buldu... Başaramayanlar içinse tek seçenek kalmıştı:

-İmam hatipler!..

Eğitim sisteminin her yıl oyuncak değiştirir gibi değiştirilmesi, imam hatip okullarını seçenlere ödüller verilmesi, okulu bitirenlere cazip işler vaat edilmesi bile bu okulların başarı ortalamasının çok düşük olmasını engelleyemedi...

-Okulların imam hatipleştirilmesi, seçmeli okul numarası işe yaramamış, eğitimi “tek tipleştirmeye” yeminli kafa muradına erememişti!..

Şimdi de “seçmeli ders” dayatması!


Ne yapacaklardı peki?

Düşündüler, taşındılar ve ne yasalara, ne yönetmeliklere, ne de vicdana sığacak bir yöntem buldular:

-Seçmeli dersleri “zorunlu” kılmak!

İyi de adı üzerinde “seçmeli” olan dersler nasıl zorunlu kılınacaktı? Sizin de dert ettiğiniz şeye bakın; her şeyin bir kolayı, her zorluğun dolaşılacak bir arka yolu vardı, değil mi ya! Önce şu talimatnameyi paylaşayım da nasıl olduğu hakkında bir fikir sahibi olun:

-Seçmeli derslerden olan Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin öğrencilerimiz tarafından seçilmesi ile ilgili ilçe okul ve müdürlerinin gerekli hassasiyet ve özeni göstermesi...

Kim, kime göndermiş bu emri? İl milli eğitim müdürlükleri, ilçe milli eğitim müdürlüklerine... Onlara da anlı şanlı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gönderildi tabii!..

Kurmaca başladı hemen; önce öğrencilere tanınan ve Şubat ayı içinde süresi dolacak olan seçme hakkı acilen 15 güne indirildi! Ardından milli eğitim müdürlükleri sosyal medya üzerinden taarruza başladı; mesela Edirne Milli Eğitim Müdürü Önder Arpacı sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

-Temel Eğitim ve Ortaöğretim kurumlarımızda “Kur’an-ı  Kerim”, “Peygamberimizin Hayatı”, ve “Temel Dini Bilgiler” seçme süreci 9/01/2020 tarihinde sona erecektir. Velilerimiz ve öğrencilerimizin dikkatine.

Müdür Bey bununla da yetinmeyip bir mesaj daha attı ve bu kez öğrenciye dayattığı üç dersin karşısına “kabul” anlamına gelen tık işaretini de koydu!..

-Talimat yerine getirilmişti!..

“Kindar ve dindar nesil” yaratamayacaklar!


Başka örnekler de var ama siz zaten mantığı anladınız!..

Ancak, önemli bir ayrıntı daha vardı; seçmeli ders olarak “Düşünme Eğitimi”, “Halk Kültürü”, “Okuma Becerileri”, “Çevre Eğitimi” gibi dersler de vardı... Çocuk ya onlardan birini seçerse ne olacaktı?

Siz de gerçekten fazla safsınız; onun da kolayı vardı; çocuklara ve ailelerine söylenecek “vazgeçirme” cümlelerinden örnekler vereyim:

-Bu dersi okulda yeteri kadar öğrenci seçmedi!

-Bu dersi verecek öğretmen yok!

-Bu dersin kontenjanı çoktan doldu!

Seç, beğen, al, artık hangisi tutarsa! Eğitim-İş Sendikası, Milli Eğitim Bakanlığı’nın talimatıyla ve tüm yurtta milli eğitim müdürlükleri eliyle gerçekleştirilen bu “cingözlüğü” belgeleriyle yayınladı...

Kısacası, milli eğitimin güzide büyükleri, yarınlarımızın garantisi öğrencilerin “ders seçme özgürlüğünü, kendilerini keşfetme ve birey olmaya doğru adım atma hakkını” bir çarpıda elinden almış, aldıkları talimat gereği “kindar ve dindar nesil yetiştirme” yolunda üzerlerine düşeni cansiperane bir şekilde yerine getirmişlerdi!..

Bu ülkenin aydınlık insanları, yurtsever eğitimcileri tabii ki bu kafanın yapmaya çalıştığı gerici eylemler karşısında her türlü demokratik tepkiyi gösterecekler, hukuki mücadeleyi verecekler... Peki ya o çocuklar, yavrularımız, onlar ne yapacaklar?

-Ne yapacaklarını son iki seçimde oy verme yaşına gelen çocuklarımız net olarak gösterdi; tüm korkuları da o yüzden zaten!..