Burjuvazinin ilerici olduğu ve ulus devletleri kurduğu dönemde, aynı ad ile üç farklı çağrı gelmişti. Biri çarlığı yıkıp devrimi gerçekleştiren Lenin’den bir diğeri yine çarlığın içerisinden Lenin karşıtı Galiyev’den gelmişti! Üçüncüsü ise İngilizlere destek veren, ABD Başkanı Wilson’dan gelmişti.

Bu çağrılar, feodalitenin yıkılıp ulus devletlerin kurulma aşaması olan rekabetçi kapitalist dönem ile ulus devletler kurulduktan sonraki tekelci kapitalist dönem arasında gerçekleşmiştir.

Lenin’in çağrısını rekabetçi kapitalist dönemde geçerlidir. Birçok kez bu gerçeği yinelemiştir. Ulus devletlerin kurulmasının ardından burjuvazinin yeni pazar arayışları ise bu iki dönemin temel ayrımıdır. Burjuvazinin; kurduğu ulus devletteki pazarın doyuma ulaşması sonucu, yeni pazarlara açılması ve gerileşmesi, tekelci kapitalist dönemi doğurmuştur.

Lenin bu hakkı, emperyalist ülkeler ve imparatorluklarda kullanılması gerektiğini söylemiştir. Feodal devletler yıkılıp ulus devletler kurulduktan sonra, o ulusu meydana getiren milliyetlerin/etnik yapıların ayrılmasını asla savunmamıştır!

Ezen ve ezilen kavramları da yine aynı kategoridedir. Lenin emperyalist ülkelerde geçerli olan bu hakkın, Osmanlı ve Türkiye gibi yarı sömürge yarı feodal devletlerde savunulmayacağına da dikkat çekmiştir. Balkanların, İngiliz desteği ile Osmanlıdan ayrılmasının ilerici bir hareket olmadığını vurgulayacak kadar da nettir...

1920’deki Bakü Kurultayı’nda, bu görüşünü daha açık bir şekilde ortaya koymuştur. Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi veren doğu halklarına, ulusal birliklerini korumanın, devrimcilik olduğunu söylemiştir.

Bu dönemde İngilizlerin yardımına ise ABD Başkanı Wilson’un ilkeleri yetişmişti. Wilson, bu ilkeleri savunmaktan sonradan vazgeçtiyse de yıkıcı etkisini engelleyemedi. Osmanlıdaki tüm etnik yapılara devletçik kurmayı savunan Wilson ilkeleri, hızla kabul görmeye başlamıştı. İngiliz işgaline karşı çareler arayan vatanseverlerin bile aklını karıştırmıştı.

Osmanlıdaki tüm siyasi hareketler bu ilkeleri, İngiltere’den gelmediği için tehlike olarak görmedi. Üstelik Galiyev’in görüşleri ile Wilson’un ilkeleri örtüştüğünden, Anadolu’da ve İstanbul’da, Galiyev ile bağı olan hareketler tarafından da ne yazık ki kabul gördü.

Her şeyin kördüğüm olduğu nokta burasıydı!

Bunu fark eden İngilizler, Lenin’in çağrısını boğmak için çaba göstermeye gerek bile duymadılar! Zamanla Wilson ilkeleri Lenin’in, halkların kendi kaderini tayin hakkının yerini aldı. Ancak Lenin adı ile!

Bölgede ve Osmanlıda bu tartışmalar yaşanırken Anadolu’da ise kendi şartlarına özgü bir ayağa kalkış başlamıştı. Vatan ve millet için Müdafaa-i Hukuk ile yola çıkan Mustafa Kemal Paşa sadece Türk Milleti’ne değil tüm mazlum milletlere de umut dolmuştu.

Sonuç olarak; dün Anadolu’daki bu kördüğümü çözen, milleti birleştiren ve tüm dünyaya örnek olan Atatürk ilkeleriydi!

Bugün özgürce yaşamamızı sağlayan tüm şehitlerimizi, gazilerimizi ve önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ile anıyorum...