1850’de henüz 35 yaşında genç bir milletvekili olan Otto Von Bismarck, Prusya parlamentosunda yaptığı ateşli konuşmanın bir yerinde şöyle diyordu:

“Bugünün büyük sorularını söylevler ve kararlarla değil, demir ve kanla çözülecek!..”

Ancak...

Aynı Bismarck bir süre sonra ateşli vatanseverlikten vazgeçti ve yine parlamentoda şunları söyledi:

“Savaş bittikten sonra da geçerli olarak kalacak bir nedenle, savaşı başlatan devlet adamlarına yazık. Savaştan sonra hepiniz, bu sorulara farklı olarak bakacaksınız... O zaman, çiftliğinin küllerini seyreden bir köylüye, sakat kalan adama, çocuklarını kaybeden bir babaya bakma cesaretiniz olacak mı?..”.

Bismarck hangi görüşünde samimiydi?..

İkisinde de samimi değildi...

O; şartları kollayan...

Gücü yettiğinde savaş...

Yetmediğinde barış yanlısı biri pragmatistti...

Büyük sorunların söylevler ve kararlarla değil, demir ve kanla çözüleceğini söylediğinde milletvekiliydi...

Ve Prusyalılar:

“Üstün bir ırk olduklarına inanan, heyecanlı” insanlardı...

Savaşın nasıl bir felâket olduğunu anlatırken ise Başbakan’dı...

Bölük pörçük Almanları, Prusya’nın liderliğinde birleştirip güçlendirme hazırlığı yapıyordu...

Önce güçlenecek, sonra Avusturya ile savaşacaktı...

Ve böyle yaparak:

Gerçek niyetini gizledi, Avusturya’yı savaş istemediğine inandırdı...

Bu arada boş durmadı...

Bölük pörçük Alman devletlerini Prusya ile bütünleştirdi...

Olası bir savaşta taraf olmayacakları konusunda İtalya ve Fransa’dan da garanti aldı...

Ve:

Savaşıp, Avusturya’yı perişan etti...

Avusturya, halkı parça parça olan Almanyaları ve hatta Prusya’yı da almaya hazırlanırken...

Bir anda kendisini savaşta ve...

Birleşik Almanya tarafından işgal edilmiş buldu...

Neden mi anlattım?..

Devlet yönetmek için siyaset yapanlara ders olsun...

Putin ve Netanyahu gibi geri zekâlıların dünyayı ve insanlığı nasıl ateşe attıkları görülsün...

Tarihin, politikacılar ders almadıkları için tekerrür ettiği anlaşılsın istedim...

Günün sözü

“Geyik için tuzağa yem koyduğumda kokuya gelen ilk geyiği vurmam, bütün sürü toplanana kadar beklerim...”.                                          

Otto von Bismarck

HATIRLATIN Kİ...

Putin, hedeflerine ulaşmak için Bismarck’ın en deneyimsiz olduğu 35’li yaşlarda tuttuğu yolu, yani, “demir ve ateşi” seçti...

Sonunda...

Yine Bismarck’ın...

Başbakan iken söylediği “savaş karşıtı” sözlerin haklılığını gördü...

Ama...

Belli ki...

Fransızların halen hayranlık duydukları eski cumhurbaşkanları General De Gaulle’ün şu sözünü duymadı:

“Savaşın ne zaman durdurulacağını bilmek ancak askeri dehası olan generallerin becerebileceği bir iştir...”.

Aklı başında birileri bugün Putin’e, Bismarc’ın savaş felâketini gördükten sonra yaptığı konuşma ile...

De Gaulle’ün harika tespitini hatırlatmalı...

MİLLETİN VE DEVLET’İN YANINDA

Artık kesinlikle anlaşıldı ki...

İktidar partisine yuvalanmış kökten çıkarcı bir grup (AKP’li)...

Adalet ve Kalkına Partisi (Ak Parti) iktidarının geri dönmesini istemiyor...

Bu nedenle:
Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (Ak Parti):

Partinin imajını ve icraatını bozan bu “AKP’lileşmiş” çakallardan kurtarmaya çabalayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı yemek için çığlık çığlığa:
“Bu, hükümete yönelik bir darbedir” diye yaygara yapıyor...

22 yıldır Erdoğan’ın her aldığı karara destek veren ama...

Son dönemlerde bundan samimi pişmanlık duyan...

Ve halen ...

Ak Partili kalmayı başarmış gazeteci, yazar ve siyasetçileri de yaylım ateşine tutuyorlar...

Dün geceyi bir yazar olarak değil...

Bir yurttaş olarak endişe içinde geçirdim...

Sabah erkenden, medyanın her türüne:

“İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya görevden affını istedi” haberini okuma kaygısıyla baktım...

Ve...

Böyle kötü bir haber görmeyince...

Bir yazar olarak değil...

Bir yurttaş olarak “oh” çektim...

Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı...

Lütfen: Bundan sonra da:

Milletin ve Devlet’in (Bahçeli’nin değil) yanında olmaya devam edin...

NEDEN KORUMUYOR

Seyyid Muhammed El-Mardini (Soyadının öyle yazıldığına bakmayın, Mardin doğumlu bir T.C. yurttaşıdır ve Türkçe konuşmaktadır) isimli bir İslam uleması bakın ne masallar anlatıyor:

Gazze‘de bir çocuk ‘ya Geylani’ deyip tanka taş fırlattı, tank paramparça oldu.

Geylani, Gazze’de göründü ‘300.000 kişinin yarasını tedavi ettim’ dedi.

Peygamber de Gazze’deydi, Gazzelilere su dağıtıyordu.

Sahabelerden birisinin başı kesildi, bir elinde kesilmiş başı diğer eliyle cihada devam etti.

Yine biri, mübarek IŞID kabrini bombalamaya geldi kepçeler kırıldı...”.

İnanmadınız tabii ama mutlaka güldünüz...

15 Temmuz’da tankları, egzozlarına don tıkayarak...

Uçakları, kafa atarak durduranlar da bunlar...

Hatta...

İçlerinden “AKP milletvekili” olanlar ve sonra üniversitelerden birine rektör olarak atananlar bile çıktı...

Canlarım benim...

İslâm’ı bu hale getirenleri cezalandırmayan Allah...

Kendi vahiy ettiği dini neden korumuyor acaba?..

OYUNUN MERKEZİ

Gülmek serbest ama düşünmek de serbest...

Size komik gelebilir ancak...

Kanaatim o ki:

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı yemek isteyenler tek odaktan yönetiliyor:

MHP...

Ali Yerlikaya’yı görevden aldırdıktan sonra...

Oklarını Adalet Bakanı’na çevirecekler...

“Sonunun Yerlikaya gibi olmasını istemiyorsan, Sinan Ateş cinayetinin bize bulaştırılmadan kapatılmasını sağla...Yoksa...”.

Yani...

(Bence) Oyun şu...

ABK (Ayhan Bora Kaplan) dosyalarıyla iyice dibe çöken Süleyman Soylu’yu kuyudan çıkarmak...

İlk seçimlerde cumhurbaşkanı adayı yapmak...

MHP genel başkanlığına da:

Sinan Oğan’ı getirmek...

Bu arada unutmadan hatırlatayım:

Sinan Oğan, Sinan Ateş cinayetini şöyle yorumladı:

“Camiada çokça yapılan bir uygulama olan korkutmak ve bacaklarından yaralamak amaçlı ateş edildiğini ama olayın cinayete dönüştüğünü düşünüyorum...”.

Ayaklara sıktığı beş kurşunun maktulün kalbine gelmesine engel olamayan tetikçi...

Aaahhh Sinan aahhh!..

Sahip olduğun servetinin büyüklüğü...

Sadece kendini çok zeki zannetmene sebep oluyor ya...

Beni işte o kahrediyor...

TAVSİYEMDİR...

 Bir adam, bir Derviş’e şöyle dedi:

“Neden seni daha sık görmüyorum?..”.

Derviş cevap verdi:

“Çünkü, ‘neden beni görmeye gelmiyorsun’ deyişin, ‘yine mi geldin?’ demenden daha hayırlı...”.

Hacı Anneciğim benzerini şöyle söylerdi:

“Seyrek git dostuna dursun ayak üstüne, sık gidersen dostuna yatar k.çı üstüne...”.

Bana:

“Neden sen de politikacılarla görüşüp haber yapmıyorsun?” diye soranlara söylüyorum bunları...

Ve tabii ki bir de:

Saray entrikalarının muhatabı olmak istemeyenlere:

Tavsiye ediyorum...

DÜNÜN X’İ

Meliha Okur

@melihaokur2

Kaynakları çarçur eden kamu niye fatura ödemez? 

Niye fatura hep dar gelirliye, fakir fukaraya, ücretliye kesilir?

Çünkü vatandaş bir türlü cehaletten kaynaklanan durumun faturasını kesemiyor.

Her defasında kafası karışıyor, sorumluların peşine düşmüyor.

Sonuç; zam ve vergi.