Korkusuz

Sürü psikolojisi

Sürü psikolojisi
1905’te doğdu.

Ödemiş’te...

Babası toprak ağasıydı.

İzmir Amerikan Koleji’ne gitti.

İsmi zor telaffuz edildiği için okulda ona “Muzaffer Sherif” diyorlardı.

Liseden sonra ise İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne girdi.

28’de mezun oldu.

İzmir Muallim Mektebi’nde stajyerlik yaptığı sırada hükümet tarafından Amerika’ya felsefe tahsili için gönderildi.

Harvard’da psikoloji okudu.

Felsefenin büyük isimlerini orada tanıdı.

İlk eserini aynı yıl verdi.

“Bir Öğrenme Faktörü Olarak Açlık”

★★★

Daha sonra sosyal psikolojiye yöneldi.

Amerika’daki üç yıllık eğitimden sonra Türkiye’ye döndü.

Gazi Terbiye Enstitüsü’nde öğretmenlik yapmaya başladı.

Bu arada Soyadı Kanunu çıkmıştı ve onun tabiriyle “Her Türk ailesinde olduğu gibi ego arzularını yansıttığını söylediği” bir soyadı aldı.

Başoğlu!

Muzaffer Şerif Başoğlu!

★★★

Muzaffer Şerif; Eskişehir, Gaziantep ve Diyarbakır gibi kentlerde saha çalışmaları yaptı.

1934’de tekrar Amerika’ya gitti.

Üç yıl süren bu çalışma ve araştırma gezisinden döndüğünde...

Koltuğunun altında kariyerinin en önemli çalışması duruyordu.

“The Psychology of Social Norm’s”

★★★

Doçentlik unvanını DTCF’de aldı.

1939 yılında DTCF’de Felsefe Bölümü’ne bağlı olarak psikoloji kürsünün kuruculuğuna öncülük etti.

Muzaffer Şerif’in Fakülte’de üç yakın arkadaşı oldu.

Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Naili Boratav.

İlk ikisi Muzaffer Şerif gibi Amerika’da eğitim görmüş ve doçentlik hakkı elde etmiş sosyoloji hocalarıydılar.

Hepsi Marksistti.

★★★

Yurt ve Dünya dergisini çıkardılar.

Dergide Boratav, Berkes, Boran ve Adnan Cemgil’in yanı sıra çok sayıda aydın da yazı yazıyordu.

Ama 21. sayı yayınlandıktan sonra, yani yayın döneminin tam ortasında bir yol ayrımı yaşandı.

Derginin imtiyaz sahipliğini yürüten Behice Boran dergiden ayrıldı ve Muzaffer Şerif’le birlikte Adımlar dergisini kurdu.

Adımlar, daha sert bir çizgideydi.

★★★

Muzaffer Şerif giderek yükselen ırkçı havanın da etkisiyle Adımlar dergisinde sert polemiklere giren yazılar yazdı.

Reşat Şemsettin Sirer ve Tahsin Banguoğlu ile kalem kavgalarına girişti.

Aynı günlerde İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalan İsmet Paşa, tam bir denge oyunu oynuyordu. Savaşın taraflarına göre ağırlık değiştiren bir denge oyunuydu bu. Almanların hakimiyet kurduğu dönemde Almanlara; Rus ve İngilizlerin etkinleştiği dönemlerde ise bu kez karşı tarafa şirin gelecek icraatlardan çekinmiyordu.

1944’te başlayan TKP soruşturması da Irkçılık-Turancılık davasının öncesinde başlamıştı.

Adımlar dergisi TKP’nin yayın organı gibi gösterildi.

★★★

Muzaffer Şerif, 1944 yılının Mart ayında tutuklandı.

Birkaç ay içerisinde Adımlar dergisi kapatıldı.

Oysa bugün bile Muzaffer Şerif Başoğlu’nun TKP üyesi olup olmadığı tartışmalıdır.

★★★

Muzaffer Şerif bu düzmece yargılamayı ve tutuklanmasını kabullenemedi. Hakkında türetilen kampanyaya karşı elinin kolunun bağlı olmasını sindiremedi. Tutukluğunun sona ermesinin ardından İstanbul’a geldi.

Bu arada Amerikan Dışişleri devreye girdi ve Muzaffer Şerif’i ülkesine davet etti. Şerif, Türkiye’ye kırgındı. Tartışmalardan, takiplerden ve baskıdan yorulmuştu. Daveti kabul etti.

Princeton Üniversitesi’ne gitti.

Onu havaalanından Behice Boran uğurladı.

★★★

Muzaffer Şerif’in adını dünyaya duyuran deney...

Sürü psikolojisi deneyiydi.

Literatürdeki adı “otokinetik-etki”ydi.

Deneyde, karanlık bir odaya birbirini tanımayan üç kişi ayrı ayrı gönderiliyordu. Odaya sabit bir ışık veriliyor ve ışığın hangi yöne hareket ettiği soruluyordu.

Herkes farklı bir yönü işaret ediyordu.

Bir sağa 10 cm... Öbürü sola 5 cm... Bir başkası yukarı 7 cm...

Gibi...

Deneyin ikinci bölümünde ise aynı üç kişi bu kez grup halinde odaya alınıyordu. Yüksek sesle ışığın hangi yöne hareket ettiği sorulduğunda grup bir süre sonra aynı yönü işaret etmeye başlıyordu.

Üçüncü aşamada ise tek tek konuşulan bireyler ilk görüşlerinden vazgeçip ikinci aşamada grubun belirttiği ortak görüşü yineliyorlardı.

Bu deney ve sonuçları dünya psikoloji biliminde yepyeni bir sayfa açtı.

Sürü psikolojisi olarak bildiğimiz şey literatüre “Sherif Deneyi” olarak geçti.

★★★

Muzaffer Şerif bir daha Türkiye’ye dönmedi ve bir daha Türkçe bir metin kaleme almadı.

Türkiye’den gelen -birkaç yakın arkadaşı dışında- kimseyle görüşmedi.

Soyadını da “Sherif” olarak değiştirdi.

Amerikalı eşi Carolyn Sherif’ten dünyaya gelen çocuklarına da Türkçe isim koymadı.

Bilimsel çalışmalarına Marksist bir profesör olarak yaşamının sonuna kadar Amerika’da devam etti.

★★★

Bugün Dünya’da sosyal psikoloji deyince akıllara Muzaffer Şerif geliyor.

Bulduğu otokinetik etki deneyi ‘Sherif Deneyi’ olarak anılıyor.

Bir cadı avıyla kaybettiğimiz bilim insanımıza Dünya sahip çıktı.

Biz ise ilk büyük beyin göçümüzü verdiğimizle kaldık.

★★★

Ankara Dil Tarih’te...

Psikoloji bölümünün duvarından Muzaffer Şerif’in resmini indirdiler mi?

Umarım indirmemişlerdir.

Eğer indirmişlerse “Şerif Deneyi” ispatlanmış demektir.