Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Siyaset stratejisi kuran CHP, dindarlık oynarken... Dinciliğe soyunduğunun farkında olmayabilir mi?

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi sadece Atatürk ve dönemin bakanlar kuruluna değil bütün dinlere ve inançlara hakarettir.



CHP şunu bilmelidir...

Laiklik sadece Müslümanlara değil bütün dinlere, bütün inançlara saygıdır.



İnançlı Müslüman kadınlarımızın başındaki örtüyle yıllarca uğraşan CHP, bunu laiklik adına yaptığını sanıyordu.

Oysa...

Laiklik o yurttaşların giyimlerine kuşamlarına ve yaşamlarına saygı duymaktı...



CHP bu defa da İslamiyet’e saygı duyduğunu kanıtlamak (!) adına laikliğe ihanet etti...

“Dindarlık yapalım da mütedeyyin Müslümanları yanımıza çekelim” rolüne soyundu...

Yani...

“Dindarlık” yaptığını zannederken “dinciliğe soyundu...”.



Atatürk İlke ve İnkılâpları’ndan taviz vermeyeceğine inanılan CHP şöyle demeliydi:

“Ayasofya’nın camie dönüştürülmesinden rahatsızız çünkü Türk Müslümanları ne kadar yurttaşlarımız ise Tük Musevileri, Türk Hıristiyanları, deistler, ateistler ve Budistler de o kadar yurttaşımızdır” *



Çünkü...

Atatürk’e saygılı bir siyasi parti, camiye dönüştürülmüş Ayasofya’nın da Allah’ın din olarak kabul ettiği Hıristiyanlığın kutsal mabetlerinden biri olduğunu kabul etmeliydi...



CHP, son kurultayında...

İnançlara, giyim ve yaşam tarzına saygılı, özgürlükçü demokrat bir parti olmak yerine...

“Devletçi, yasakçı, müdahaleci, dinci, Batı’dan kopuk” bir siyasi parti olmayı tercih etti...

BEN GÖREBİLİR MİYİM BİLEMEM AMA...


Devletlerin ilk ortaya çıktığı günden bugüne kadar her zaman güç akımı şöyle oldu:

Devletten (Krallar, şahlar, sultanlar, padişahlar); toprak sahiplerine/sermayeye...

Toprak sahiplerinden/sermayeden; kırsal kesim işçisine/ fabrika emekçisine...



Bu akım, aşağı doğru “azalarak” dağıldı...

En büyük güç tepede...

En zayıf olan ise en dipte idi...



Devletlerin ortaya ilk çıktığı günden günümüze gelinceye kadar ise:

Gelir akımı ters yönlüydü...

Yani...

Kırsal kesim kişisinden/emekçiden; toprak sahiplerine/sermayeye...

Toprak sahipleri/Sermayeden; Devlete (Krallar, şahlar, sultanlar, padişahlar...).



Kırsal kesim kişisinden/emekçiden başlayan bu akım ise yukarı doğru ve artarak dağıldı...

Mesela...

Kırsal kesim kişisinden/emekçinin elinden çıktığında 100 olan gelirin sadece 10’u kırsal kesim kişisine/emekçiye kalırken...

90’ı üretici ile satıcı arasında (Aslan payı üreticide olmak şartıyla) pay edildi...

Üretici ve satıcı da kalan o 90’nın en az 30’unu Devlet’e aktardılar...



Dijitalleşen dünyada, bu aptalca ve vahşi paylaşım yıkılacak...

Yerine...

“En az eşitsizlik” gelecek...



Yaşım icabı görebilir miyim bilemem ancak...

O günleri görecek milyonlar aramızda yaşıyorlar...

Yakında ülkemizi de onlar yönetecek...

DÖVİZ MEVDUATLARI NE OLACAK?


Tam 1 yıl önce...

Bankalarda döviz mevduatı açma özgürlüğünün, hesap sahiplerinin de başlarına bela olacağını söylemiştim.

Neden bela olacağını da:

“Mevduatlara el koyamayacakları için sabit bir fiyattan bütün döviz mevduatları TL’ye çevrilecek, döviz alım satımı ve döviz mevduat hesabı açılması yasaklanacak” demiştim.



Şimdi o aşamaya doğru hızla yol alıyoruz.

Nereden anlıyorum?..

Yerel ve küresel yatırımcının Türkiye’yi terk edişinden...