Korkusuz
Can Ataklı

Sinan Oğan ne demek istiyor?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Sinan Oğan ne demek istiyor?


Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, seçime 4 gün kala yaptığı açıklama ile kafaları karıştırdı.

Sinan Oğan seçimin ilk turda bitmemesi gerektiğini ilk turda bitmesi halinde kaos yaşanacağını söyledi.

Oğan’ın bu konuda görüşü bana çok tuhaf geldi.

Çünkü Sinan Oğan muhalefete seslenerek tarihi bir gaflet içinde bulunduklarını ileri sürüyor ve “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ortam seçimlerin başa baş gittiğini gösteriyor. Olur da eğer muhalefet yarım puan farkla seçimleri kazanırsa Türkiye’yi bunlar kaosa götürür. HDP ve HÜDA PAR arasında çıkarılacak bir tartışma ve çatışmayla, Türkiye’de seçimlerin erteleneceğinin bile konuşacağı tartışmalı bir sürece girebiliriz. O sebeple de seçimler mutlaka ikinci tura kalmalı ve ikinci turda mutlak çoğunlukla seçimler kazanılmalıdır” diyor.

Oğan’a göre ilk turda çok az bir ihtimalle adaylardan biri “buçuk farkıyla” seçimi kazanabilir, oysa ikinci turda “mutlak çoğunluk” sağlanacak.

İşte anlaşılması güç nokta burası.

AKP ve CHP adayları eğer başa baş gidiyorsa, seçimin ikinci tura kalması halinde nasıl mutlak bir çoğunluk sağlanacak.

Sinan Oğan’ın verdiği rakamlara göre öndeki iki adaydan biri yüzde 41.5 diğeri de yüzde 43.5 dolaylarında.

İkisinin toplamı yüzde 85 ediyor.

Diğer iki adayın toplam oyu yüzde 15 oluyor.

Ama Oğan buna rağmen muhalefetin buçuk farkla seçimi kazanma ihtimalinden söz ediyor ve “Olur da eğer muhalefet yarım puan farkla seçimleri kazanırsa Türkiye’yi bunlar kaosa götürür” diyor.

Neden?

Erdoğan geçen seçimleri sadece yüzde 1.5 farkla kazandı.

Şimdi tersinin olmasının kaos yaratacağı da nereden çıkıyor?

Ayrıca Sinan Oğan’ın varsayımından yola çıkarsak, her durumda ikinci tura yine önde giden Kılıçdaroğlu ve Erdoğan kalacak.

İkinci tura katılamayacak olan Sinan Oğan ve Muharrem İnce’nin toplam yüzde 15 olan oyları eşit biçimde dağılırsa sonuç yine “buçuk farkla” olacak.

Bu durumda yine kaostan mı söz edeceğiz?

Yarış dışı kalan iki adayı destekleyenler oylarını eşit biçimde dağıtınca da “mutlak çoğunluk” elde edilmiş olmayacak.

Sinan Oğan’ın bunu görmemesi mümkün değil.

Ama seçime 4 gün kala bu kadar kafa karıştıran bir açıklama yapmasının anlamı ne olabilir?

Bana sanki seçime bir gün kala bile olsa sanki “pazarlık yapmak istiyor” gibi geliyor.

Sinan Oğan daha önceki bir söyleminde seçimin ikinci tura kalması halinde “Biz cenneti vaat edemeyiz ama cehennemin kapılarını kapatırız” demişti.

Bu da seçimin ikinci tura kalması halinde Oğan’ın ve Ata İttifakı’nın oyunu Kılıçdaroğlu’ndan yana kullanacağı şeklinde yorumlanmıştı.

Peki, seçime bir gün kala Sinan Oğan’ın adaylıktan çekildiğini açıklaması, seçim sonucuna göre de oluşacak hükümette yer alması sürpriz olur mu?

Bilemiyorum.

Ama Oğan’ın sözleri bende ister istemez bu fikri oluşturdu.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

AKP’den yine tek konuşan Arınç oldu


Gazete ve televizyonlar hiç ilgi göstermeseler de milyonlarca insan sosyal medya üzerinden Ali Yeşildağ’ın açıklamalarını izliyor ve bazı gerçekleri dehşete kapılarak öğreniyor.

Muhalefet partileri ellerine olağanüstü malzeme verilmesine rağmen konuya pek girmiyorlar.

Kılıçdaroğlu ve Akşener, Ali Yeşildağ’ın açıklamaları ile birer ikişer cümle söylediler o kadar.

Zamanında Sedat Peker’in açıklamalarına da hiç rağbet etmemişlerdi.

Sanıyorum ifşaatta bulunan kişilerin kimlikleriyle ilgili bir sorun olduğunu düşünüyorlar.

Bu kişilerin kamuoyunda oluşan “organize suç örgütü, çete yönetiyorlar, karanlık ilişkiler içindeler” algısı bu kişilerin iddialarını sahiplenmeyi sıkıntılı buluyorlar.

Oysa bu kişilerin tamamı bizzat Erdoğan’ın çok yakın çevresini oluşturuyor ki bu zaten başlı başına çok önemli bir sorun.

Tabii AKP de bu konulara hiç girmiyor, hiçbir iddiaya cevap vermeyerek ve bir takibatta bulunmayarak iddiaların üstünü örttüklerini düşünüyorlar.

Bence yanılıyorlar, çünkü iddialar görmezden gelinse bile bunlar her gün milyonlarca kişiye ulaşıyor, siyaset arenasında konuşulmasa bile halk arasında derin bir yaygınlığa ulaşıyor.

İşte yine böyle bir konuda her zaman olduğu gibi sadece Bülent Arınç çıkıp konuştu.

Arınç son günlerin en flaş isimlerinden Ali Yeşildağ’ın iddialarının önemli olduğunu, üzerinde durulması gerektiğini söyledi. Sanıyorum şimdi yine her zaman olduğu gibi Arınç’a yönelik bir linç kampanyası başlayacaktır, hatta başlamıştır bile.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Kılıçdaroğlu’nun “17-25 kasetleri montajdı” dediği yalanı üzerinde tepiniyorlar


İktidar seçime çok az kala yalanlar üzerinden propaganda yaparak algı oluşturmaya çalışıyor.

Bunların en büyüğü kuşkusuz “CHP, emirleri Kandil’den alıyor” yalanı.

Kılıçdaroğlu PKK’yı terör örgütü olarak gördüklerini ve sonuna kadar mücadele edeceklerini defalarca açıklamasına rağmen bu yalan köpürtülerek sürdürülüyor.

Son günlerin yalanlarından biri de “Kılıçdaroğlu 17-25 Aralık kasetlerinin montaj olduğunu söyledi” yalanı.

CHP liderinin bir televizyon kanalında “deep fake” üzerine sorulan soruya verdiği cevabı çarpıtarak bu yalanı oluşturdular.

Evet, Kılıçdaroğlu o programda “Evet tıpkı 17-25 aralıkta olduğu gibi” cümlesini söyledi.

Ama nasıl?

Sunucu deep fake olayını anlatırken ses taklidi yapılabildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu 17-25 Aralık’ta ortaya dökülen ses kayıtlarını inkar etmek isteyen iktidarın kendisi ve Bahçeli ile ilgili sahte ses kaydı oluşturduklarını ve bunu bir kanıt gibi sunmaya çalıştıklarını anlattı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında 17-25 Aralık kayıtlarının gerçek olduğunu altını çizerek söyledikten sonra o tarihlerde yapılan sahte kayıtları hatırlatarak “Evet tıpkı 17-25 Aralık gibi yapıyorlar” dedi.

Ama saray propagandacıları bunu “İşte itiraf etti” diye sundular.

Erdoğan da bunu miting meydanlarında “Madem biliyordun niye bunca zaman o ses kayıtlarını dinlettin” diyerek Kılıçdaroğlu’nu zora düşürmeye çalışıyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Saklanan gerçeklerin kötü huyu mutlaka ortaya çıkmalarıdır


Gerçekleri saklayabilirsiniz.

Ama çok bilinen “Gerçeklerin, ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” sözünü de unutmamak gerek.

İşte bunlardan biri ortaya çıktı.

Büyük bir şovla Filyos’taki tesislere Erdoğan’ın bulduğu Karadeniz doğalgazının getirilmeye başlandığı söylendi.

Bununla da yetinmediler Erdoğan “herkese bir ay bedava doğal gaz” müjdesi verdi.

Bu şov yapılırken ben de “burada çalışanlardan aldığım bilgiye göre” dedim ve devam ettim: “Buraya bağlanan gaz muhtemelen Karadeniz doğalgazı değil, Rusya’dan alınan doğalgazı buraya sevk ettiler.”

Bunu söyleyince ne “kansızlığım” ne “vatan hainliğim” kaldı.

Ama gerçek ortaya çıktı şimdi.

TPAO Genel Müdürü, Karadeniz gazının henüz test aşamasında olduğunu ve evlere dağıtılmadığını açıkladı.

“Kansız” veya “vatan haini” diye saldıranların anlamadığı şu:

“Ne ben ne de bu ülkede yaşayan herhangi biri petrol, doğalgaz bulunmasından rahatsızlık duymaz, tam tersine bunlara milli servetimiz olarak dört elle sarılır. Sorun sırf seçim yatırımı için halka doğruların söylenmemesidir. O gaz mutlaka işler hale gelecek ve ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacaktır. Bundan kimse kuşku duymaz.”

YENİ ÖĞRENDİM

Z kuşağından üç genç, Erdoğan aleyhine “iklim davası” açtı


İktidar “kindar-dindar” eğitimle laf dinleyen, eleştirmeyen, soru sormayan, asla isyan etmeyen bir nesil yetiştirmeye çalışıyor.

Bunun sonuçlarını da almaya başladı.

20 yılda neredeyse 4 nesil bu kafayla yetişti.

Ancak buna rağmen Z kuşağı olarak adlandırılan 2000 ve sonrası doğan gençler arasında pek çok konuda duyarlılık gösteren, ülke sorunlarına eğilmeyi görev sayan gençlerimiz de var.

Bugün size bu gençlerden üçünün açtığı bir davayı sunmak istiyorum.

Seçime doğru sadece seçim sonuçlarına odaklanıldığı, dar ve kısır çatışmaların cenderesine sokulduğu kamuoyu başka konularla pek ilgilenmiyor.

Ama Z kuşağından kendilerini “iklim aktivisti” olarak tanımlayan üç genç Türkiye’nin iklim hedefi olarak sunmuş olduğu güncellenmiş ulusal katkı beyanının yetersiz kaldığını, bunun bir iklim eyleminden ziyade iklim eylemsizliği olduğunu öne sürerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava açtılar.

İklim aktivistleri Atlas Sarrafoğlu (16), Seren Anaçoğlu (20) ve Ela Naz Birdal (17) ayrıca change.org/iklimdavasi adresinde bir de imza kampanyası başlattılar.