Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Selahattin İnan vakası

Canlarım...

Adı “Adalet” olan bakanlığın mahkemelerinde:

Falanca Cumhurbaşkanı’na...

Filanca Bakan’a...

Feşmekan Kuvvet Komutanı’na...

Ve...

“Gazeteci” kartıyla...

Muktedirlere yalakalık yapan kimi gazetecilere “hakaret ettiğim” iddiasıyla en çok şikâyet edilen...

Ve...

Yargılananlardan biriyim...



Bugüne kadar kaç davada yargılandım hatırlamıyorum...

Çünkü...

Sayısı çok fazla...



Cumhurbaşkanı’na...

Meclis Başkanı’na...

Bakan’a...

AKP Meclis Başkan Vekiline...

Ve...

Halka yönelik eleştirilerimden sadece ikisinden mahkûm oldum...

Diğerlerinden beraat ettim...



Tazminat davalarının ise:

İkisini de kaybettim...

Biri AKP Genel Merkezi tarafından...

Diğeri RTÜK Başkanı’nın şikâyetiyle açılan davalardı...

Her ikisinden de 8.000 lira tazminat ödemeye mahkûm edildim...

[caption id="attachment_429082" align="alignnone" width="600"] Selahattin İnan[/caption]



Şu anda devam eden davalarım var...

Ancak hepsi birer:

“Selahattin İnan vakası...”.



Ne demek istediğimi:

“Savcının kerameti” başlığı altında yayımlanan yazımı okuyunca anlayacaksınız...

Paylaşayım istedim


Kasım ayında...

“Kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanacağım dosyanın müştekisi:

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin...

Niçin yargılandığımı kısaca anlatayım...



Tugay Bek isimli bir sosyal medya kullanıcısı, Çetin’in:

T.C. TSK’na ait makam odasında...

Geçmiş dönemin şerefli komutanlarının fotoğraflarının altında...

Dünyaca ünlü bir uyuşturucu kaçakçısı (Halen Gürcistan’da hapiste) ile...

Samimi bir şekilde görüntülenen fotoğrafını yayınlamış...

Ve fotoğraf için:



“Gürcistan’da 7.2 kg kokainle yakalanan falanca turizmin sahibi filanca 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı” yazmış...

Uyuşturucu kaçakçısının da adı var paylaşımda tabii ama...

Yazmadım...



Canlarım...

Ben bu fotoğraflı haberin altına şu yorumu yapmışım:

“Böyle bir yaratığı jandarma genel komutanı yapan zihniyet olsa olsa foseptiktir...”.



Dikkat ettiyseniz...

Dosyadan söz ederken rivayet eki kullandım...

Çünkü...

Savunmamda...

12 binden fazla tweet mesajım olduğunu...

Böyle bir paylaşımım olup olmadığını hatırlamadığımı söyleyip:

“Müşteki mutlaka tweetimin fotoğrafını çekmiş, mahkemeyle tespit yaptırmıştır, görürsem ‘benim ya da benim değil’ diyebilirim” dedim...

Cevap:

“Müşteki bu paylaşımını okumuş...”.



Bunun üzerine:

“Bir an için bu tweetin benim olduğunu kabul ediyor ve soruyorum: Bu cümlede “Foseptik çukuru’ olarak nitelendirilen kişi müşteki mi yoksa onu oraya atayanlar mı?’” diye sordum...

Bu sorumun cevabını sanırım bu duruşmada alacağım...



Sözümün özü canlarım...

Yassıada mahkemelerinde canı yakılanların devamı olduğunu iddia eden bir iktidar döneminde...

Bendeniz de...

İşte bunları yaşıyorum...

Sizlerle paylaşmak istedim...

Başsavcının kerameti


Ünlü diplomat, devlet insanı, politikacı Kamuran İnan’ın babası Selahattin İnan da DP milletvekiliydi...

27 Mayıs 1960 ihtilalinde Yassıada’da tutuklu yargılandı...

Üzerine atılı suç(!):

Tahkikat Komisyonu ve Salahiyet Kanunu’nun kabulü için:

Oy vermekti...

Oysa...

Kanun görüşülüp kabul edildiğinde kendisi yurtdışında, tedavideydi...



Duruşmalardan birinde dönemin Başsavcısı Oktay Egesel:

“Bu kanunu kabul etmişsin, hem de şeyh geçinirsin” dedi öfkeli ve azarlayan bir sos tonuyla...

İnan cevap verdi:

“Kanun oylanırken Avrupa’da tedavideydim...”.



Egesel sadece Türk hukuk tarihinin değil...

Büyük ihtimalle...

Dünya hukuk tarihinin en saçma karşı tezini attı ortaya:

“Burada olsaydın lehinde oy verecektin...”.

Selahattin İnan, salonundakileri de güldüren bir cevap verdi:

“Sayın Başkan, şeyhliği bana veriyorsun, kerameti kendine alıyorsun...”.



Fıkra gibi...

Ama değil...

Aynıyla vâki...

Delil ortada yok


Hangi kanalda söylediğim...

Ya da hangi platformda yazdığım bilinmiyor...

Çünkü savcı delili sunamadı...

Ancak...

CİMER’e yapılan şikâyette mealen deniliyor ki:

“Memduh Bayraktaroğlu isimli şahıs, Sayın Cumhurbaşkanımızın dondurmayı yalayarak yediğini söylerken sayın Cumhurbaşkanı’mızla alay etti...”.



Savcı’ya da Yargıca da:

“Bunu hangi kanalda ya da hangi videomda söylemişim?” diye sorduğumda cevap alamadım...

“(Duruşmanın yapıldığı o günlerde rakam öyleydi) Yayınlanmış 3600 tane videom var, ben hangi videomda bu cümleyi nasıl kullandığımı nereden hatırlayacağım” sorumun cevabı ise:

“Duymuşlar” oldu.

Ve canlarım...

“Duymuşlar” iddiasıyla...

Ve...

“Duymuşlar” deliliyle:

1 yıl 20 gün hapis cezası yedim...

Bu da bir başkası


Halka “sefil” dediğim için aldığım ceza miktarı 6 ay...

Peki...

Halka “sefil” dedim mi?..

Dedim...

Ama...

“Halkın büyük bölümü sefil, sefalet içinde yaşıyor” dedim...



Savcı ve yargıca:

TDK Sözlüğünün “sefil” için “yoksul, fakir” tanımı yaptığını...

Dünya edebiyatının en değerli eserlerinden birinin adının Türkçeye:

“Sefiller (Victor Hugo) adıyla çevrildiğini hatırlattım...

Ama...

Onlar “sefil” sıfatının hakaret olduğu konusunda ısrar edip, cezayı kestiler...



Siz siz olun kendinizden söz ederken bile:

“Fakirim, fukarayım” demeyin...

Kamu davası olarak...

Kendinize hakaretten yargılanıp...

Mahkûm edilebilirsiniz...

Umarım bu fıkradan işkillenmezler


Adam küçük oğlunu Hazreti İsa’nın temsili resmi önünde dua ederken gördü...

Kulak verdi...

“Tanrım” dedi çocuk; “Babama, büyük babama uzun ömür ver, güle güle anneanne...”.

Adam bu duaya bir anlam veremedi...

Ancak...

Ertesi gün acı haber geldi:

Anneanne ölmüştü...

Ertesi hafta adam küçük çocuğu yine Hazreti İsa’nın temsili resminin önünde dua ederken gördü...

“Tanrım” dedi çocuk, “Anneme, babama uzun ömür ver güle güle büyükbaba...”.

Ertesi gün büyük babanın ölüm haberi geldi...

Bir hafta sonra adam küçük çocuğu takip etti...

Yine Hazreti İsa’nın temsili resminin önünde dua ediyordu:

“Tanrım anneme uzun ömür ver, güle güle baba...”.

Adam işkillendi...

Korktu...

Yoksa sıra kendisine mi gelmişti?..

Ertesi sabah bir hastaneye yattı...

Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri falan...

Sapa sağlamdı...

Hastaneden çıktı...

Eve gitti...

Karısı iki göz iki çeşme ağlıyordu...

Merakla sordu:

“Ne oldu Hanım?..”.

“Bizim postacı” dedi kadın, “İyi adamdı, az önce haber aldım, ölmüş...”.

Becerememişimdir




Muhteşem salılardan biriydi...

Devlet Bahçeli bir gurup toplantısında...

Kürsüde:

“6” rakamını bir ters bir düz tutup muhalefeti eleştiriyordu...



Şaka yapmak...

Alışıldık şekilde takipçilerimi gülümsetmek için:

“Devlet Bey siz gençliğinizde 69 yaptınız mı?” diye sordum?..



Devlet Bey, kendisine hakaret ettiğim iddiasıyla beni savcılığa şikâyet etti...

Savunmamda:

“Bana, bu sorunun neresinde hakaret olduğunu lütfen izah eder misiniz?” diye sordum cevap:

Yok...

Pardon yani...

Cevap yok...

Hakaret olmalı ki:

Yargılamam sürüyor...



Ekim’de, hem de Ankara’da duruşmam var...

Gitmezsem...

Bir dahaki duruşmaya:

Jandarma nezaretinde götürüleceğim...



Eğer bunu komik bulmayan olduysa...

Kusuru kendisinde aramasın...

Anlatmayı becerememişimdir...