Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Seçimleri kaybederse bırakmazmış

Bu yazımda size:

Kaderden kısaca söz etmek istiyorum...



Cahil dindarları Allah ve kitapla aldatanlar, kaderin:

“Değişmez bir ilâhî karar ile insan hayatında bir ömür boyunca, iyilik ya da kötülüğün doğumdan önce hazırlandığına inanılan olağanüstü güç” olduğunu iddia ederler...



Oysa...

Kuran’daki hiçbir ayette böyle bir kader tanımı yok...

Kuran’da 53 ayette geçen “kader” kelimesi her seferinde de:

“Ölçü, nicelik” anlamında kullanılıyor...



“Ne kadar ömrün var?” sorusunun cevabı elbette bilinemez...

Ama...

Türk Müslümanları tarafından kullanılan “kadar” kelimesinin...

Kuran’da geçen “kader” kelimesinden üretildiğini...

Konuyla ilgilenen herkes:

Bilir...

Keza...

Arapça “mikdar” kelimesi de bir ölçüyü belirtir...

Ve...

“Kader” sözcüğünden üretilmiştir.

Türkçe’ye ise “miktar” olarak geçmiştir...



Demek istemem o ki:

Kader, ne ön kabuldür...

Ne teslimiyet...

Ne de:

“Başa gelen çekilir” sindirmesidir...

Kader:

Ne boyun eğmedir...

Ne sabırdır...

Ve ne de:

Razı olmaktır...



Neymiş efendim?..

Erdoğan seçimleri kaybederse...

Bırakmazmış...





Bunu söylemek bile bir tür:

Kaderin ön kabulüdür...

Teslimiyettir...

Razı olmaktır...



Teslimiyet ise:

Sorgulamamak...

Sindirebilmektir...



Kanaat önderi niteliği taşıyan bazı yorumcu arkadaşlar:

“Kaybetse de bırakmaz abi” dediklerinde...

Kendilerini dinleyenleri bir tür:

Ön kabule...

Teslimiyete...

Olacakları sindirmeye hazırlamış:

Olmuyorlar mı?..



Hiç kimse endişe etmesin...

Kaybedecek...

Ve:

Gidecektir...



Geçen hafta grupta yaptığı konuşmada ne demişti?..

“Millet tamam derse çekiliriz...”.



O halde:

“Kaybederse gitmez” diyenler lütfen bu olumsuz cümleyi kurmaktan:

Vazgeçsinler...



Onun yerine:

“Seçimlere kadar hiçbir tahrike kapılmayın, tahammül edin ve asla sokağa çıkmayın” dedikten sonra şu tavsiyede bulunmalılar:

“Seçim gecesi ise sokaktan içeri girmeyin... Havalar da güzel olacak... Gerekirse milyonlarca yurttaş sandıklara bekçilik edin...”.

Bedelini ödeyecekler




Canlarım:

Türkiye kabile devleti değil...

Anayasal bir devlet...



“Yahu Dede hangi anayasa?.. Anayasal bir devlette 3. Kez CB adayı olmaya hakkı olmayan bir cumhurbaşkanının adaylık başvurusu YSK tarafından kabul ediliyorsa hangi anayasa?..” diye sorabilirsiniz...

Ve:

Haklısınız...

Ama...



Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” isimli eserindeki Abdullah Çavuş’u hatırlayın...

Olumsuz bir şey olduğunda ne diyordu?..

“Kıyamet mi kopar?..”.



Biliniz ki:

Anayasayı delenlerin amacı...

Tahammül sınırlarını zorlamak...

Demokratik hukuk devletini korumak için her türlü mücadeleyi göze alanları:

Sokaklara dökmektir...



Amman ha!..

Sakın...

Sakın tahriklere kapılmayın...

Ve...

Kaygılanmayın...

Seçimden sonra bunun bedelini mutlaka ödeyeceklerdir...

Enseyi karartmayın...

Amman dikkat!..




Fatih Erbakan;

“Amacımız meclise girip günahları engelleyebilmek” dedi...



Lût Kavmindeki bozulmayı (!) önlemek için gönderilen meleklerin başına gelenleri:

Lütfen unutmayın Fatih Bey...

Onlar da yeryüzüne günahları önlemeleri için gönderilmişlerdi...



Kaldı ki...

Önce %7 barajını aşacak...

Sonra seçilecek oyu alacaksınız ki:

Meclise giresiniz...



Eğer bunu başarırsanız...

O zaman da...

Ortaklarınıza karşı çok tedbirli olun...

Duydunuz mu?




Sokak röportajına konuşan bir HÜDAPAR’lı aynen şöyle dedi:

“Biz cihada hazırız. Biz bu dini, bu devleti kimseye yedirmeyiz. Kılıçdaroğlu kimdir? Akşener kimdir? Bunlar hepsi Yahudi tohumlarıdır, Ermeni tohumlarıdır. Onlara söyle hepsinin kafalarını keseceğiz...”.



İktidar destekçisi meslektaşlarıma...

Ve...

MHP’li seçmenlere soruyorum:

Siz bugüne kadar...

Herhangi bir HDP’linin ağzından...

Bırakın bu cümleyi...

Benzeri bir söz duydunuz mu?..

Neden yaptın?




Yavuz Ağıralioğlu dedi ki:

“İktidar ekonomiyi bu kadar darboğaza sokmasaydı muhalefet yürüyemezdi. Hükûmetin rakibi muhalefet değil; enflasyon, doların yüksekliği, gençliğin umutsuzluğu...”.



İyi de be arkadaş...

Madem bu kadar gerçekçisin...

Derdin neydi?..

Ki:

Masayı devirmeye kalkıştın...

Günün haberi




Siyasal İslâmcı ilahiyatçı Nurettin Yıldız:

“Dayak yiyen kadın şükretsin” deyince...

Yürekli ve vatandaş sorumluluğu taşıyan bir Hanımefendi yurttaşımız:

“Senin gibi iti dinleyenlere yazıklar olsun” demişti...



Yıldız dava açtı...

Kendince yargı nasıl olsa onlardan yanaydı...

Ama...

Düşündüğü gibi olmadı...

Mahkeme:

“Senin gibi iti dinleyenlere yazıklar olsun” diyen Hanımefendi’yi haklı buldu...



Nurettin Yıldız için ise:

“Suç işlemeye teşvik” eylemi nedeniyle suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı...



Takmayın kafanızı canlarım...

Her şey çok güzel olacak...

Haksız mı?..


Aydoğan Vatandaş diyor ki:

Medeniyet farkı:

İngiltere’de Hint asıllı biri bugün Başbakan.

İskoçya’da da Pakistan asıllı bir Müslüman Başbakan seçildi.

Bizde ise...

Muhalefet liderlerini:

Kâfir ve Ermeni olmakla suçlayıp...

Kafalarını kesmekle:

Tehdit ediyorlar...”.



İçinizde...

Vatandaş’a “haksız” diyebilecek...

Tek bir “vicdansız”:

Var mı?..

Alkışlar


“Ramazan’da insanlara oruç tutması için baskı yapılmasına ya da tutmuyor diye ayıplanmasına hep karşı çıktım.

Ancak oruç tutmayanlar da kahir ekseriyeti niyetli olan milletin bu ibadetine saygı göstermeli, bu kadar açıktan yemek yiyip, sigara dumanını ortalık yere üflemeliler değil mi?” diyerek...

Karşılıklı tahammülü ve anlaşılmış olmayı tavsiye eden Kemal Öztürk:

Alkışı hak etti...

Dünün tweeti


Brahim Öztürk

@Profiozturk

Abdülhamit en kral ithal şarapları içip “Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han” olmuş,

Atatürk içki içmiş kör Kemal, kefere fecere olmuş.

Osmanlı enkazının üzerinde ehramlar kurup ölüp gitmiş bu milli kahramana yapılanları kaldırıyor mu; aklınız, vicdanınız, insanlığınız?

Günün tespiti


Leman Sam@lsdomicim

Haris ve ilkesiz bir siyasetçinin şehvetle sahneye koyduğu şovu ülkece izledik. Saygınlık denen değerin yokuş aşağı gidişini ve güven kaybını da. Siyaset hiç bu kadar ilkesizleşmemiş ve yerlerde sürünmemişti. İnce bey keşke öğretmen olarak kalsaydı.