Korkusuz
Can Ataklı

Seçimde ciddi hile yapıldı

ANALİZ

Seçimde ciddi hile yapıldı


Sakın yazının başlığına bakıp “Yenilgiye bahane arama” demeyin.

Birincisi ortada bir yenilgi yok.

Seçimin kaybedeni, milletvekili tablosundaki Cumhur İttifakı çoğunluğuna rağmen Erdoğan’dır.

Partisi ilk seçimdeki oylara geriledi, milletvekili sayısı azaldı, ilk turda kazanamadı.

Bu durumun zafer gibi sunulmasına ancak espri diye bakabilirim.

Gelelim seçim hilesine.

Yüksek Seçimi Kurulu sandık listelerini yayınlamadığı için elimde belge yok.

Ancak tutum ve davranışlara bakarak seçimde inanılmaz hileler yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Resmi belge sunulmadığı için gösteremiyorum ama birçok sandıktaki gerçek sonuçla YSK’nın ve partilerin paylaştığı veriler arasında ciddi farklılıklar var.

Binlerce sandıkta çok sayıda oyun paylaşım listesinde görülmediği kesin.

Ama bunların hepsini bir kenara bırakayım, dün itirazların son günüydü, sonuçlarını beklemek durumundayız, buna karşı aklın almadığı tavırlara bakalım.

En önemlisi Anayasa’yı birkaç kez ihlal etmeyi, hatta Anayasa’da olmayan bir maddeye dayanmayı bile göze alan YSK, Erdoğan’ı yüzde 50’den sadece yarım puan geride bırakma cesareti gösterdi.

Herkes biliyor ki, YSK o yarım puanı rahatlıkla kapatır, hiçbir şey yapamasa emrivaki ile gece yarısından sonra “Sayın Recep Tayyip Erdoğan oyların yüzde 50’sinden fazlasını almıştır” diyebilirdi.

Yapmadı.

Daha doğrusu yapamadı.

Çünkü o geceki tüm gözlemlerimi gözden geçirdiğimde Erdoğan’ın gerçek oyunun yüzde 49.5 olmadığını söyleyebilirim.

Nitekim YSK açıklamalarında Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu saatlerce ekranda kaldı sonra bir anda ekranlara yüzde 49.5 yüzde 45 oranı yapışıp kaldı.

YSK Başkanı’nın alışılmışın dışında 15-20 saniyeliğine de olsa kameraların karşısına geçip “Bizdeki veriler henüz yüzde 47, sonra yüzde 80, ardından yüzde 91” açıklamalarını yapması tuhaftı.

Öyle sanıyorum ki Erdoğan’ı bütün numaralara rağmen bir türlü yüzde 50’nin üstünde gösteremediler.

Sonunda durum Erdoğan’a da bildirildi.

“Yapabileceğimiz sizi sınıra çok yakın göstermek, böyle olunca ikinci tura çok avantajlı gireceksiniz. Meclis’te Cumhur ittifakı çoğunluğu kazandı, ikinci tur açık farkla kazanırsınız kimse ağzını açamaz” denildi muhtemelen.

Erdoğan bunun üzerine tekrar Ankara’ya dönerek balkon konuşması yaptı ve “Meclis’te büyük çoğunluğu yakaladık, halkım ikinci turda bu duruma göre davranacak ve istikrarın sürmesi için oylarını yine bana verecektir” diyerek ikinci turun kampanyasını başlattı.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Yolsuzluk, hırsızlık iddiaları neden karşılık bulmadı


Seçimlerde herkesi hayrete düşüren bir nokta var.

AKP iktidarının pek çok yolsuzluk, hırsızlık olayı bizzat en yakındaki tanıklar tarafından ortaya kondu.

Milyar dolarlık rüşvet hikayeleri anlatıldı.

İhale yolsuzlukları, adam kaçırmalar, kafa koparmalar, şirketlere konmalar ayrıntılarıyla anlatıldı.

Buna rağmen halkın yarısı bu iğrenç ilişkilere aldırmadı bile.

Peki neden?

Bu halkın yarısı hırsızlığa razı mı?

Değil.

Ama işin içinde başka gerçekler var.

BİRİNCİSİ: Yoksulluğa ve cahilliğe itilmiş toplumlar hırsızlığı önleyemeyeceğine inanıyor. Buna karşı büyük çalanların bunu örtmek için çalınan paranın bir bölümünü dağıtmak zorunda olduğunu da biliyor ve bundan pay kapacağını umuyor. Küçük semtlerde aşırı zenginleşenlerin çevresinde oluşan hareler vardır. Bunlar çalan adamdan küçük avantalar alarak hayatlarını sürdürürler. Çalan kişiyi koruyup kollarlar.

İKİNCİSİ: Kılıçdaroğlu’nun hedefindeki büyük yolsuzluk iddialarına hedef olanların yanında on binlerce kişi çalışıyor. Bunlar hesap sorulması aşamasında patronlarının elindeki her şeyin alınacağını ve kendilerinin de işsiz kalacağını düşünüyor. Bu da hırsızı koruma içgüdüsünü körüklüyor.

ÜÇÜNCÜSÜ: Toplumun bir bölümü her gelenin çaldığına ve bunun değişmeyeceğine inanarak bir gün kendisine de bir fırsat düşeceğini hayal ediyor, çalınandan pay da aldığını düşünerek sessiz kalıyor.

NOT: Bunları sosyolog bir akademisyen dostumla yaptığım sohbetten aldığım notlarla derledim.

ÖNERİ

Halkla uğraşmayın onları ikna edin


Seçim sonuçlarının şokunu yaşayan pek çok kişi, “Bu nasıl halk, hele o deprem bölgesinin hali nedir böyle, onca yardım yapıldı, iktidarın acizliği yüzünden binlerce kişi ölürken oylarını yine onlara verdiler, artık hiç ümidimiz kalmadı, beter olsunlar” türü yorumlar yaptı.

Tabii bunlar öfkenin sonuçları.

Ama yersiz ve gereksiz.

Kimse halkı suçlamaya kalkmasın.

Herkes kendi hayatından sorumlu ve olaylara kendi gözlüğü ile kendi çıkarlarını koruduğunu düşünerek yaklaşıyor.

Bu nedenle halkı suçlamak yerine herkese gerçeği anlatmak zorundadır muhalefet.

Belki inanmayabilir, önemsiz bulabilir pek çok kişi bu gerçekleri ama yine de bıkmadan usanmadan anlatmak gerek.

İktidar seçime çok az kala inanılmaz yalanlar söyledi, bunların halkı etkilememesi mümkün değildi.

Ama şimdi 12 gün var, bu yalanlar seçim öncesine oranla çok daha sert biçimde yüzlerine vurulmalı.

“İtibarsız” olarak nitelenen ama iktidarın yakın çevresinden çıkanların iddiaları komplekse kapılmadan detaylandırılarak anlatılmalı.

Eğer AKP ve medyası yalanla dolanla da olsa halkı kandırmayı başarıyorsa, muhalefet gerçekleri anlatarak halkı ikna edebilir.

Bİ SORALIM BAKALIM

Tek sorumlu Onursal Adıgüzel mi?


Seçim gecesi tıpkı 2018 seçimlerinde olduğu gibi bilgisayar üzerinden seçim denetimi görevi yine Onursal Adıgüzel’e verilmişti.

Seçim öncesi bu konuda hayli eleştiri yapıldı.

Onursal Adıgüzel’in bir önceki seçimde başarısız olduğu, CHP sisteminin çöktüğü, bu kişinin yine aynı göreve getirilmesinin yanlış olduğu ileri sürüldü.

Ancak gerek Adıgüzel gerekse onu bu göreve getirenler, “Bu kez her şey çok sıkı takip ediliyor, hiçbir aksama olmayacak” güvencesi verdi.

Seçim gecesi CHP sistemi çöktü mü?

Böyle bir bilgi yok.

Ama Onursal Adıgüzel’in görevden alındığı ileri sürüldü.

Adıgüzel ise görevden alınmadığını, kendisinin istifa ettiğini söyledi.

Peki bütün sorumlu Onursal Adıgüzel mi?

Bütün amacı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde tüm medyanın denetimini eline almayı planlayan örneğin Tuncay Özkan’ın hatası yok mu?

Bu kişinin yönettiği Anka Ajansı’nın milletin sinir uçlarıyla oynayarak algı yaratmasını unutacak mıyız?

Seçimin kaybedilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu kapabilmek için gizliden gizliye operasyon yapmaya çalışanları yok mu sayacağız?

Sırf “Ben demiştim” diyebilmek için adaylık sürecinden itibaren iri iri konuşup pek çok kişinin aklını çelenleri bir kenara mı koyacağız?

Siyaseten başarısız oldukları için parti yönetiminden uzak kalanların haince saldırılarını görmezden mi geleceğiz?

Kılıçdaroğlu’na ikinci turda çevresindeki onca “kifayetsiz muhterisi” bir kenara bırakıp başını kaldırarak biraz etrafına bakmasını tavsiye ederim.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Seçim gecesi ortaya çıkan TIR’lar ve kamyonlar neyin nesiydi?


Seçim gecesi gece yarısından sonra büyük kentlerde çoğu TIR ve kamyonlardan oluşan kortejler dolaşmaya başladı.

Kamyonlar güçlü klaksonlarını sürekli çalarak büyük gürültü oluşturdular.

Pek çok yerde havaya atılan kurşunların sesiyle yankılandı.

Daha sonra bu kamyonların bazı noktalarda park ettikleri görüldü.

Peki neydi bunlar?

Sadece mecliste çoğunluğun sağlanmasına yönelik bir sevinç gösterisi miydi?

Bana göre hayır.

Bu başka bir hazırlıktı.

Seçim öncesini hatırlayın; Süleyman Soylu, “O gece siyasete darbe yapacaklar” demişti.

Erdoğan ise garip biçimde 15 Temmuz’u hatırlatarak, “Tıpkı o geceki gibi demokrasiyi korumak için harekete geçeriz” diye mesaj atmıştı.

O kamyonlar ve silahlı güruh, Erdoğan’ın bir türlü seçimi kazanamaması üzerine çıktı yollara muhtemelen.

Son anda yarım puanla seçimi kaybetme ihtimaline karşı önlem almışlar ve halkı sokağa dökmenin hazırlığını yapmışlardı.