Gördüğünüz fotoğraf, 1961 yılı aralık ayında çekildi...

Yani...

Günümüzden 63 yıl önce...

Hem de...

İhtilal hükümeti döneminde...

Halk:

Sokaklara döküldü, geçim derdi için çözüm istedi...

63 yılda...

9 cumhurbaşkanı 19 başbakan ve yüzlerce bakan geldi geçti...

Hiçbiri geçim sorununu çözemedi...

Canlarım:

“Geçim sorunu”, sonuçtur...

Mevcut sonuç değiştirilemez ama...

Gelecekte de aynı sonucun yaşanmaması için...

Sonucu doğuran sebep doğru tespit edilir...

Çözüm de üretilirse:

Sorun ortadan kalkar...

Türkiye 63 yıldır geçim sorununu çözememişse...

Ki çözemedi...

Demek ki:

Sebebi ya aranmamış...

Ya bulunamamış...

Ya da aranmış...

Bulunmuş da ancak...

Ülkeyi yöneten politikacılar...

Kendi geleceklerine...

Halkın ve ülkenin geleceğinden daha çok önem vermiş...

Önce kendi geleceklerini garantiye almışlar...

Ne yani?..

Geçim sorununun çözülememesinden sadece siyasal iktidarlar mı sorumlu?..

Elbette değil...

Bu sonuçtan...

Halk da...

Bürokratlar da (Bilhassa asker bürokratlar...).

İş dünyası da...

Medya da sorumlu...

GÜNÜN SÖZÜ

“Nedeni yok edin, sonuç ortadan kalkar...”.

Cervantes

FACİA

Geçim sorununun çözümsüz kalmasından asker sorumludur çünkü...

27 Mayıs 1960 öncesinde...

İktidar partisi DP’yi:

Hem iktisadî hem de siyasi felâketlerden sorumlu tutup ihtilâl yapması:

Çözüm değil:

Çözümsüzlüktü...

Hele...

Biri başbakan ikisi bakan 3 politikacıyı (Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan) idam etmesi:

Faciaydı...

SEBEP VE MÜSEBBİP

Şimdi, SÖZCÜ’de 26 Mayıs günü:

“İktidarlar değişiyor ama milletin kaderi değişmiyor” üst başlığıyla yayımlanan habere geleyim...

1961’den bugüne kadar ülkeyi yöneten, 9 cumhurbaşkanı, 19 başbakan ve yüzlerce bakana rağmen geçim sorununun çözülememesinin sebebi:

Siyasal istikrarsızlığın olmamasıdır...

Siyasal istikrarsızlığı yaratanlara gelince...

Başta:

Sandığa gitmeden en az bir yıl önce hangi partiye oy vereceğini kararlaştırmış...

Sandık başında ise aklını değil duygularını sandığa atan seçmen olmak üzere...

Kasabalı zihniyetinden kurtulamamış siyasetçiler...

Kasabalı zihniyetli siyasetçilerin atadıkları kasabalı zihniyetli sivil – asker bürokratlar...

Ve...

Hem aç gözlü...

Hem de:

Devlet kesesinden zengin olmayı kafaya koymuş (Sözde) iş insanlarıdır...

Ve elbette:

Tiraj almayı; muasır medeniyetler otobanında yol almaya tercih eden:

Medyadır...

Yani canlarım...

Geçim sorununun çözülememesinin sebebi siyasal istikrarsızlık...

Müsebbipleri ise:

Halk...

Siyasetçi...

Asker...

Sözde iş insanı...

Ve:

Medyadır...

ÖZGÜRLÜĞE DÜŞMANDILAR

12 Mart 1971 muhtırası ekonomi ve dış politika kötü yönetildiği için verilmedi ki...

Bizzat askerlerin ısmarladığı ve halka da zorla kabul ettirilen 1961 Anayasası’nın:

“Fazla özgürlükçü olduğu...”.

“Anarşi yarattığı...”.

Ve...

“Komünizmi iktidara taşıyacağı” iddiasıyla verildi...

Yani...

Yeni anayasa yapabilmek için demokrasiyi rafa kaldırıp 3 devlet insanını idam eden askerler...

Bu defa da kendi anayasalarını değiştirmek için darbe yaptılar...

Anayasanın özgülükleri genişleten maddelerini kaldırıp atarken...

Şiddete bulaşmamış 3 üniversiteliyi (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) idam ettiler...

DÜNÜN X’İ

Ersoy Dede

@ersoydede

Voleybol kadın milli takımının bir minicik sitemine akıl almaz sertlikte verilen cevapları görünce çok üzüldüm...

Bize bu kadar güzellikler yaşatmış bir ekibin bu kadarcık sitem etme hakkı olmalıydı...

Hayatım boyunca ne otobüste ne uçakta koltuk tercihim olmadı. Hiç bırbırlanmadım...

O yüzden ben eleştirsem bu tavrı eleştirirdim.

Ama bu kızların, toplum nezdinde kredileri öyle yüksek ki, eleştirmedim bile...

Ancak söylemezsem içimde kalır...

40 dakikalık İstanbul-Ankara uçuşlarında bile “business olmazsa uçmam” diyen bazı şımarık gazetecilerin, “ne olmuş canım 13 saat ekonomide uçuyorsanız, herkes ekonomide uçuyor” diye akıl vermeleri çok iki yüzlü bir tavır...

ASIL AMAÇ NEYDİ?

12 Eylül 1980 askerî darbesi de ekonomi kötü yönetildiği için verilmedi...

Aksine...

24 Ocak kararlarından sonra yıllık enflasyon %100’lerden %20’lere kadar düşmüştü...

Temmuz ve ağustos ayları enflasyon oranı (-) idi...

Yani:

Deflasyon yaşanmıştı...

Yani...

Halk, ihtilalcilerin etkin olduğu ama...

İsmet İnönü’nün başbakan olduğu 1961 Aralık ayında olduğu gibi:

“Geçinemiyoruz!” diye feryat etmiyordu...

Ancak...

Bir yanda ülkücüler ve sosyalistler birbirlerini kurşunlarken...

Diğer yanda Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı MSP, meydanlarda “şeriat isteriz” diye haykırıyordu...

Halk bu defa:

“Geçinemiyoruz” diye değil...

“Bu akan kanları durdurun” diye düşmüştü sokaklara...

Sözde, “akan kanları durdurmak” için yönetime el koyan 5 generalin asıl amacı:

12 Mart 1971 muhtıracılarının önüne geçtiği liberal ekonomi modelini:

Grevsiz, lokavtsız uygulayabilmekti...

TEBRİK

2023-2024 Sezonu Trendyol süper lig ikincisi Fenerbahçe Kulübü’nün futbolcularını Samandıra’da karşılayan taraftarlarını tebrik ederim...

Sporda yenildiğiniz ekip düşman değil, rakiptir...

Yendiğiniz zaman da...

Düşmanınızı değil...

Rakibinizi yenmiş olursunuz...

Sporda yenmek kadar yenilmek de şereftir...

Zira:

Asıl olan:

Centilmence mücadele edebilmektir...

BRAVO

Alkışlarım:

“Yunanistan, Türkiye ile olan anlaşmazlıklarını unutmuyor. Ancak bu her zaman parmağımız tetikte yaşamak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor” diyerek “akılcı bir devlet adamlığı” sergileyen Yunanistan Başbakanı Miçotakis için...

HOŞUMA GİTTİ...

Okan Buruk’un basın toplantısı sırasında Galatasaraylı futbolcuların teknik direktörlerinin yanına aniden girip üzerine su dolu şişeleri boşaltmaları...

Sarılmaları...

Birbirleriyle şakalaşmaları...

Coşkuları...

Kendilerine uzatılan mikrofonlara:

Sevgiden...

Karşılıklı saygıdan...

Dostluktan...

Arkadaşlıktan söz etmeleri...

Ve:

“Biz bir aileyiz” diyerek birlik ve beraberliğin başarılarındaki en değerli etken olduğunu haykırmaları...

Galatasaray futbol takımının sadece bir ekip değil...

Muhteşem bir aile olduğunun kanıtıdır...

Harika başarıyı getirdiğine inandığım bu sihir:

Çok hoşuma gitti...

İYİ Kİ VARSINIZ

Sporda, siyasette ve ticarette düşman yok:

Rakip vardır...

Rakiplerimiz varsa bizler de varız...

Rakiplerimiz yoksa:

Bizler yaşayan birer ölüden farksız sayılırız...

Yaklaşık 68 yıllık (5 Yaşımda, Babacığım tarafından yapılmış) sağlıklı bir Galatasaraylıyım...

Galatasaray’ın 24. kez şampiyon olmasına elbette çok sevindim...

Ama...

99 puan ve 99 golle lig ikincisi olan...

Galatasaray’ı 10 kişiyle ve hem de kendi evinde yenen Fenerbahçe’yi de:

Muhteşem mücadelesi nedeniyle tebrik ediyorum...

Maçtan sonra yaptığım canlı yayına o nedenle:

Sarı gömlek, Lacivert takım elbise ve lâcivert kravatla çıktım...

İyi ki varsınız sevgili Fenerbahçeliler...

EV KÖPEĞİ

Dursun, bakışlarını Temel’in pantolon düğmelerinin olduğu bölgeye dikerek sordu:

“Ula Temel, seks durumun nasildur?..”.

“Ev çöpeği cibidur” dedi Temel...

“Ula o ne demektur oyle?..”.

“Yani evdeçine hiç sesi çikmayi ama dişaridaçilere surekli havlayi da...”

Sokak köpeklerinin kısırlaştırılması planlanıyormuş...

Ne dersiniz ey hanımlar!..

Temel’in ev köpeği cinsi de kısırlaştırılmalı mı?..