Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Savaş, kavga ve gerginlik ortamının sebebi

Bu satırları Yunanistan’dan yazıyorum...

Edirne Pazarkule kapısından Yunanistan’a o kadar kolay giriş yaptık ki...

Daha önce defalarca İpsala’dan giriş yaparak çile çektiğim için kendime kızdım bile...



Hem bizim tarafın gümrük polisleri...

Hem de Yunanistan gümrüğündeki polisler harikaydı...



Aklı başında herkes bilir ki...

Savaşlar...

Siyasi kavgalar...

Halkların değil:

Siyasi iktidarların:

Savaşlarıdır...

Siyasi iktidarların:

Kavgalarıdır...





Bu vesileyle...

Türkiye’yi yönetmeye talip olan yeni iktidar partilerine naçizane tavsiyem:

Yunanistan ve Bulgaristan hükümetleriyle:

Çok sıcak...

Çok samimi:

Kavgasız...

Dövüşsüz...

Savaş tehdidi yapmadan:

İletişim kurmaları...



Türkiye-Yunanistan-Bulgaristan:

Attila İlhan’ın şiirlerinden birinde dediği gibi:

Birbirlerine mecburlar...



Eğer savaşlardan önce referandum yapılsa...

Dünyada hiçbir halk:

“Savaşa evet” demez...



Bilhassa Balkan ülkelerinde:

“Hamaset” çok ön plânda olduğu...

Siyaseti ve siyasetçileri “hamasî azgın azınlık” etkilediği...

Ve...



Bu azgın azınlık:

Savaş, kavga ve gerginlikten beslendiği için...

Medyalarını sürekli:

Savaş...

Kavga...

Ve gerginlik:

Ortamında tutuyorlar...

Ülkenin geleceğini çalan hırsızlar


Ekonomi krizleri yaşatan iktidarlar...

Sadece...

O an ülkede yaşayan:

Yoksul ve dar gelirlilerin hayatlarını olumsuz etkilemekle kalmazlar...



Onların:

Çocuklarının...

Ve...

Torunlarının da:

Geleceklerini çalarlar...



Her ekonomik krizin...

Bir maddi...

Bir de duygusal maliyeti var...



Varlıklı kesimler...

Her ekonomik krizinin maliyetini...

Belirli bir süre içinde:

Karşılayabilir...

Hatta...

Kâra bile geçerler...

Ama...



Yoksul ve dar gelirli aileler, kitleler...

Kriz geçip gittikten sonra dahi...

Geçmiş kriz için bedel ödemeye:

Devam ederler...



Ödedikleri bedel:

Yoksulluklarının daha da çekilmez...

Ve...

Daha çok acı verir hale gelmesi olur...



Bu yoksulluk ve imkânsızlıklar nedeniyle ayrıca:

Kötü beslenirler...

Ezik büyürler...

Eğitim ve öğrenimlerine ara verirler...

Ya da...



Eğitim ve öğrenimlerini...

Yasal zorunluluklar nedeniyle sürdürseler bile...

Öğrenim yarışında...

İmkânları yetmediği için:

Çok gerilerde kalırlar...



Yani canlarım...

Ekonomik krizlerin yaratıcıları olan iktidarlar...

Bir ülkenin geleceğini çalan:

Hırsızlardır...

Haddiniz mi?


Demokrasilerde...

İktidar sahiplerini...

Başarısız...

Beceriksiz...

Kifayetsiz...

Ve liyakatsiz oldukları için yargılayamazsınız...

Çünkü...



Başarısızlık...

Beceriksizlik...

Kifayetsizlik...

Ve liyakatsizlik:

Suç değil...



Başarısız...

Beceriksiz...

Kifayetsiz...

Ve liyakatsiz iktidarlar...

Sadece...

Seçim sandıklarında...

Ve...

Devletin, ülkenin aslî sahibi halk tarafından:

Cezalandırılır...

Ah şu çeteler...


Canlarım...

Bir ülkede:

Bir Milli Gelir vardır...

Bir de:

Milli Servet...



Milli gelir nehir gibi akışkandır...

Milli servet ise stok...



İster beşli çete olsun canlarım...

İster yüz beşli çete olsun...



İster bugünkü iktidar ürünü olsun bu çete...

İster yarın iktidar olacak olanların...



Çalınan...

Halkın servetidir...

Çünkü:

Siyaset ve bürokrat destekli çeteler:

Halkın milli gelirini değil...

Milli servetini yerler...

Kabile devleti


Biliyorum...

Hatta eminim ki...

Mevcut muktedirler sandıkta...

Seçmen tarafından mutlaka:

Cezalandırılacak...



Diyeceksiniz ki:

“Seçmen siyasi cezalandırmayı yapar...

Peki...

Giden iktidarın yaptıkları yanına kâr mı kalacak?..”.



Elbette kalmayacak...

Ama...

Adlî hesap sorma sandıkta değil...

Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde olacak...



Burada önemli olan...

Yeni gelecek olan iktidarın...

Mevcut muktedirin yanlışına düşmemesi...

Nefret ve intikam peşinde koşmaması...

Adalet arayışında olması...



Çünkü...

Kanı kanla yoğurmak...

Demokratik hukuk devletlerinin değil...

Kabile devletlerinin işi...

Baskı yozluğu filizlendirir


Tarikatlar bir ülkedeki siyasî, hukukî ve sosyal şartların sonucudur...

Ve...

Türkiye yönetiminde hâkim olan:

Askerî ve kökten laikçi çevreler sürekli:

Sonucu tartıştı...

Sonucu tartıştırdı...

Sebebi arayan soran bile olmadı...





Mahmut Kocaustaoğlu’nun vefatı ve merhuma gösterilen ilgi gösterdi ki:

Tarikatlara ve şeyhlerine gösterilen ilginin sebepleri halen dimdik ayakta...

O sebepler:

Güçlü ve etkin olduğu sürece...

Sonuçlar devam edecek...



Yıllardır:

“Diyanet İşleri Başkanlığı siyasal İslâm’ın eline geçerse...

Bu, hem İslâm dini...

Hem laik cumhuriyet için en büyük tehlikedir” diye çırpınanlardanım...



Keşke yanılsaydım...

Ama...

Buyurun görün...



Ve...

Bu kadar güçlü Diyanet İşleri...

Bu kadar güçlü iktidar medyası...

Ve bu kadar güçlü toplumsal hafıza varken...

Diyanet İşleri Başkanlığı...

Ve...

Başkanlığı Siyasal İslâm’ın arka bahçesine çeviren muktedir yerine...

Tarikatlarla kavga etmek...

Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı şeydir be canlarım...



Unutulmamalı ki:

Baskı gelişmenin değil...

Gerilemenin motorudur...

Acımasızlık mı?


Sedat Peker bir kamu bankasının...

İktidar destekçisi bir medya grubu tarafından:

Alenen dolandırıldığını...

Somut kanıtlarla açıklıyor...





Ülkeyi yönetenlerden çıt çıkmıyor...

İktidar medyası tümüyle suskun...



Ve çok daha kötüsü...

O iktidar yanlısı medya patronuna...

750 milyon $’a yakın (10 milyar TL’nin üzerindeki) para kaptıran kamu bankası yönetimi...

Milletin parasını kurtarmak için kılını kıpırdatmıyor...



Oysa...

Aynı kamu bankası...

Zavallı tarım üreticilerinden olan alacağı için...

Ailelerin ocaklarını söndürüyor...

Neden acaba?..



Bu durum sadece:

Vicdansızlık...

Ve...

Acımasızlık ile tanımlanabilir mi?..

Sözünüzü tutun...


Erdoğan’dan asgari ücret zammı hakkında açıklama:

“Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme sözümüz var...”.



O halde lütfen sözünüzü tutunuz beyefendi...

Çünkü...

Halk:

Dayanılmaz...

Ve...

Akıl almaz enflasyon canavarının pençeleri altında:

Ezilerek acı çekiyor...

Dünün teşbihi


Arıza frenlerde...

Ama...

Erdoğan: Kornayı (Medya) tamir ettiriyor...

Dünün ayeti


“Rabbim bana doğru karar verebilme yeteneğini (hikmeti) ver ve beni iyi insanlar arasına kat...”. Şuara 83