Korkusuz

Sarığa değil, akla kulak verin!..

Sarığa değil, akla kulak verin!..
Nereden ve neden icap etti bilinmez!..

Hafta sonu, kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet’ olarak bilinen Mahmut Ünlü’nün, “Önümüzdeki günler çok hayır göstermiyor. İlerisi hayırdır ama çok vatan haini var. Çok din-devlet düşmanı var. Onun için bir temizlik de icap edebilir” sözleri ortalığa yayıldı. 8 Eylül günü YouTube üzerinden de paylaşılan Haftanın Sohbeti adlı konuşmasında takipçilerine seslenen Cübbeli Ahmet, “Memleketin önündeki durumlar belli değil” diyerek  “Nakit bulundurun, bir yıllık temel ihtiyacınız kilerinizde bulunsun” çağrısı yapıyor.

Toplumun büyük çoğunluğunu saran güvensizlik duygusu tehlikeli bir şekilde kaşınıyor!.. Ucube rejimden beslenen birileri, rantlarının devam etmesi amacıyla korku iklimini körüklüyor. Saray iktidarının devam etmesi için 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015 seçimleri arasında sahneye konulan senaryoların benzeri ama farklı versiyonları...

Yarınlara bakarken- haklı olarak- çok tedirginiz... Ancak, ülke sorunlarını ele alırken sarıklı, cüppeli elemanların söyledikleri yoğun olarak ülke gündemine pompalanırken neden acaba akıl ve sağduyunun sesleri duyulmuyor?.. Neden onlara sağırız?..

★★★

Geride bıraktığımız  hafta sonu düşünce kuruluşu STRASAM, “Ülkemizde tam güvenliğin ancak daha özgür vatandaşlarımızla sağlanabileceğini değerlendiriyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Açıklama, tek satır bir yerde yer almadı!.. Sarığı takıp ortalığa düşenlerin zırvalamalarının bolca tartışıldığı canım memleketimde aklın ve sağduyunun sesi yine duyulmadı!..

O yüzden, açıklamadan bazı satırları köşemize taşıyacağım;

- Yapılan araştırmalara göre Türk vatandaşı kendini güvende ve özgür hissetmiyor.

Ekonomik refah seviyesinin iyi olması ve yüksek özgürlük hissi Türk insanı için kendini güvende hissetmenin en büyük bileşenleridir.

Türk halkının çoğu hem ekonomik ve hem de özgürlük açısından kendini rahat ve huzurlu hissetmiyor. Öyle ki, en basit özgürlük olan ifade hürriyetini kullanmaktan çekiniyor, kendini güvende hissetmiyor.

Her 20 kişiden 17’si kendini özel alanda (evinde) güvende hissederken, kamusal alan dediğimiz devlet dairelerinde bu oran binde yedilere düşüyor. Dahası kamu kurumlarında kendisini güvende hissetmeyenler, hissedenlerin tam 16 katına ulaşıyor. Bu da gösteriyor ki, vatandaşla kamu gücü arasında ciddi bir güven eksikliği bulunuyor.

Türkiye’de, son yıllarda “artan” güvenlik tedbirleri sokaktaki vatandaşı tedirgin ediyor.

★★★

-Bir ülkede güvenliği ve asayişi ancak devlet sağlayabilir. Ulusa ait bu yetkiyi, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre ve anayasal düzen içinde, devlet mekanizması; yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır. Devlet bu yetkiyi kullanırken vatandaşların yasal özgürlük alanlarını kısıtlamamaya özen göstermelidir.

Devletin güvenlik araçları ile ilgili “dikenli teller, asık suratlar, zırhlı araçlar, dolu namlular ve beton korkuluklar” dış savunma için bir anlam ifade etse de içerde vatandaşlar için güven ortamı sağlamaktan ziyade endişe kaynağı oluyor.

Türk halkının her yerde gözüne sokarcasına uygulanmakta olan mevcut güvenlik tedbirleri, sıradan vatandaşlarda kaygıya neden oluyor. Güvenlik tedbirlerinin, vatandaşımızda rahatsızlık oluşturmaması gerektiğini değerlendiriyoruz. Dengeli bir güvenlik uygulamasının teknolojik ve görünmez tedbirlerle sağlanabileceğine inanıyoruz.

Şeffaf yönetimi ve hesap verme sorumluluğunu benimseyen devletler, kamu gücünü ve kaynaklarını kullanan kamu görevlilerinin olası yanlışlarına karşı vatandaşını korur. Bu anlayışa sahip devletlerde, kamu yönetimini daha güvenilir gören vatandaşlar da kendilerini daha güvende hissediyor.

Güvenilir kamu yönetimi o ülkenin vatandaşlarının güvenliğini ve yaşam kalitesini artırıyor. Bu nedenle şeffaf ve hesap verilebilir bir Türk toplumu için devletin güven ortamını artırması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu da ancak iyi işleyen bir hukuk sistemi ile garanti edebileceğimize inanıyoruz.

★★★

- Görülen o ki, Türk vatandaşı Türk adaletine tam güvenemiyor. Bu güvensizliğin nedeni yargı sistemimizin aldığı isabetsiz kararlar ve uzun süren yargılamalar olduğunu değerlendiriyoruz.

Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukukun yönetimi, muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın yegâne yoludur. Yürütme (Hükümet) ve Yasama (Meclis) organları, Yargı’ya müdahil olamaz ve olmamalıdır.

Hâkim teminatı ile güçlendirilmiş tarafsız ve bağımsız yargı, kararlarını vicdanları ve cüzdanları arasına sıkışmış olarak vermemelidir. Mahkemeler, kararlarını sadece hukuka göre verdiğini göstermeli, kişi ve devletin tarafı durumuna düşmemelidirler. Kararlarda, anayasa ve vicdan tartısı dışına çıkılmamalıdır. Yargı sistemimiz, vatandaşlarımızın kendilerini özgür ve güvende hissedebilmeleri sağlamalı, aksi ispat edilinceye kadar herkesi masum gören hukuk anlayışını geçerli kılmalıdır.

Türk halkının kişi başına düşen milli gelir seviyesi son dokuz yıldır sürekli azalmıştır. Biliyoruz ki, ekonomisi bozulan bir ülkede hiçbir vatandaş geleceğinden emin olamaz, kendini güvende hissedemez ve gerçek manada özgür bir yaşam süremez.

Kamu kurumlarının sahibi ve güvenliğin garantörü Devletimizdir. Mevcut Kamu güvenlik uygulamalarımız, insanımıza kendini güvensiz hissettiriyor.

Devletimizin özgürlük ve güvenliği sağlaması, halkın refah seviyesini yükseltmesi, adaleti tesis etmesi için vatandaştaki güven, kamudaki performans ve devlet hizmetlerindeki kalite açıklarını kapatacak reformlar yapması gerektiğini değerlendiriyoruz.

Kim geçici güvenlik kaygısıyla özgürlükten vazgeçerse ne güvenliği ne de özgürlüğü hak eder düşüncesinin doğruluğuna inanıyoruz. Çünkü güvenlik ancak özgür ve refah seviyesi yüksek vatandaşlarla sağlanabiliyor.

★★★

Bu açıklamanın altına var mı imza atmayacak biri?..

★★★

Ulu Tanrı,  tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.