Korkusuz

Sağın en güzel abileri

Sağın en güzel abileri
Tüm ömrünü solculuğa vermiş Prof. Yalçın Küçük...

Yıllar önce...

Sağcılara bir öneride bulunmuştu.

“Kemal Tahir’i size verelim, Peyami Safa’yı alalım.”

Çünkü...

Yalçın Hoca, Kemal Tahir’in solculuğuna bir türlü ikna olmazdı.

Onu Osmanlı hayranı bulurdu...

Cumhuriyet devrimleriyle meselesi olduğuna inanırdı.

Hele hele “Köy Enstitüleri”ni çamura batırmaya çalıştığı “Bozkırdaki Çekirdek”i düpedüz ihanet olarak görürdü.

Haklıydı da...

Bugün sağ literatürdeki Köy Enstitüsü nefreti Kemal Tahir’in eseridir.

★★★

Tam Yalçın Hoca’nın eski kitaplarını kurcalayıp geçmişe dalmışken, telefonum çaldı.

Gayet dinamik bir ses karşımda...

“89 yaşında beyni sulanmış biriyle biraz konuşmak ister misiniz?”

Arayan Hüsamettin Cindoruk’tu...

Şu zerafete, şu esprideki inceliğe bakar mısınız?

“Ah Hüsamettin Bey... Aşkolsun... Sizinle konuşmak her zaman büyük keyif”

★★★

“Harika yazılar yazıyorsunuz beyefendi” diye söze başladı.

Sonra en son yazıma ilişkin eklemelerini yaptı.

Telefonu kapattıktan sonra kendi kendime düşündüm.

Hüsamettin Cindoruk neden sağcı?

Neden solcu değil?

★★★

Espri bir yana...

Bu tarz sağcıları ne kadar özledik.

Vatansever...

Atatürkçü...

Atatürk milliyetçiliğine sonuna kadar bağlı...

Demokrasiyi içselleştirmiş...

Ve en önemlisi dava adamı...

★★★

Mesela...

Süleyman Bey’le çıktığı yolda onu hiç satmadı.

Demirel yasaklıyken koltuğu aldı...

Yasak kalkınca sahibine teslim etti.

Yok burası benim diye yapışmadı...

Öyle çelebi. Öyle kendinden emin...

Kalmadı ne yazık ki böyle siyaset insanları...

Keşke bizim mahallede olsaydı Cindoruk...

★★★

Buyrunuz...

Bizim mahallenin yeni misafiri...

‘Dostumuz’ Ali Babacan..!

Liberal-özgürlükçü söylemin müşterisi yok...

Döndü eski mahalleye...

İlk sinyali büyük kongresinde vermişti.

“Benim kız kardeşim Odtü’ye başörtüsü yüzünden giremedi.”

Sonra hız kesmedi.

“Milli günlerimiz üzerinden bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına biz izin vermeyiz. Bu zihniyete pabuç bırakmayız.”

★★★

Kimse size milli günler üzerinden gönderme filan yapmıyor Ali Bey...

Siz ülkenin kurucusuna saygı duruşundan kaytarmak için fırsat kolluyorsunuz.

Dolu dolu Atatürk diyemiyorsunuz...

★★★

Bundan tam 2 yıl önce...

23 Nisan’da şu mesajı attınız...

“100 yıl önce bugün temsil gücü yüksek, her görüşü önemli kılan bir meclis kuruldu. Milli egemenlik bu meclisin fikir zenginliği üzerinden yükseldi. Biz de ilk meclisin yüzüncü yılında 90 vatansever arkadaşımızla katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi hedefiyle DEVA Partisi’ni kurduk.”

Nerde Atatürk?

Nerde silah arkadaşları..?

İsmet Paşa nerde mesela?

Siz bunu yazınca ben de size cevap olarak yazmıştım.

“Ali Bey..! 100 önce meclisimiz kendi kendine mi kuruldu? Bir kurucusu yok muydu?”

★★★

Sosyal medyada bir anda çığ etkisi oldu.

Mevzu haber kanallarına taşındı.

Tepkilerin sonunda baktınız pabuç pahalı... 2.5 saat sonra Atatürk’ü de dahil eden bir başka tweet attınız.

★★★

Ahali bunu görüyor Ali Bey...

Kimse saf değil...

Her Cumhuriyet Bayramı’na nasıl zoraki geldiğinizi de görüyor...

Bir hikaye kahramanından söz eder gibi Mustafa Kemal deyip sıvıştığınızı da...

Dolu dolu Atatürk demek içinizden gelmiyor Ali Bey...

Fark etmiyor muyuz?

O’nu sadece 1. meclise ve Kurtuluş Savaşı’na sıkıştırmak istediğinizi...

Devrimlerini duymak dahi istemediğinizi anlamıyor muyuz?

★★★

Bir siyasi parti Genel Başkanı, ülkenin kurucu lideriyle inatlaşır mı?

Onu yok farz etmeye çalışır mı?

Kenarından köşesinden törpülemeye uğraşır mı?

★★★

“Anıtkabir’de kaç basamak var?” diye Mesut Yılmaz’ı sözlüye çeken merhum Demirel’in muzipliğini  arar olduk.

Hüsamettin Cindoruk’lardan... Ali Babacan’lara nasıl geldik..?

Karşı mahallede bile olsalar... Anıtkabir’e koşa koşa giden...

Onun devrimlerini göğsünü gere gere savunan ‘sağın güzel abilerini’ özler olduk...

★★★

Sonra...

Yalçın Hoca’nın takas teklifini revize etmek aklıma geldi.

İçimden sordum...

Hüsamettin Bey’i alsak... Karşı mahalleye kimi veririz..?