MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün partisinin grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan ilişkilerini uzun uzun anlattı. Aralarında hiçbir konuda görüş ayrılığı olmadığını söyledi.

Bu ilişkiden o kadar emindi ki, “Cumhurbaşkanı ile bizim bağımız sarsılmaz” bile dedi.

★★★

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki evlat babayla, eşler birbiriyle sorun yaşıyor. Kırk yıllık arkadaşlıklar bitiyor. Kardeş kardeşe düşman oluyor.

Hal böyleyken Bahçeli’nin Erdoğan’la olan “bağı” konusundaki garantiyi nasıl verdiğini gerçekten merak ediyorum.

Çünkü taraflardan biri diğerini bir şekilde esir almadıysa, her bağın bir şekilde sarsılma hatta kopma olasılığı vardır.

Siyaset bu... İki gün sonra partilerden biri farklı bir yöne evrilir; yollar ayrılır.

Tıpkı geçmişte olduğu gibi.

Ya da düşmanlarınız araya nifak sokar, bir bakmışsınız farklı yerlerdesiniz... Yeter ki kafaya takmasınlar.

★★★

Eğer birisi, başka birisiyle ilişkisi konusunda bu kadar net bir cümle kurabiliyorsa, aralarında bu vazgeçilmezliği sağlayan özel bir bağ var demektir.

Peki; Bahçeli’nin “sarsılmaz” dediği o bağ ne?

Örneğin Erdoğan çıkıp dese ki “Anayasa’nın değiştirilemez dört maddesini değiştiriyoruz. Başkent Konya olacak, yönetim biçimimiz de monarşi. Ben de padişah olacağım” yine sarsılmayacak mı bu bağ?

O bağ sarsılmasın diye 101 yıllık Cumhuriyet’in yıkılmasına seyirci mi kalacak Sayın Bahçeli?

★★★

Dedim ya kırk yıllık evlilikler bitiyor bu devirde, oğlan babaya düşman oluyor. “Çok iyi anlaşıyorlar” denilen ortaklar birbirine silah çekiyor.

Böyle bir dünyada, garantisi ne Devlet Bahçeli’nin ki “sarsılmaz” bir bağdan söz edebiliyor.

Yoksa...

Taraflardan birinin bir açmazı var da diğerine mecbur mu?

★★★

Haydi; Sayın Bahçeli, şu “sarsılmaz bağ”ın sırrını verin bize...

Ama “vatan, millet” edebiyatına kaçmadan...

On yıl önce ip attığınız, en ağır sözlerle yerden yere çaldığınız Erdoğan’la ilişkinizin geleceği konusunda nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?

Ceza soruşturmalarında bir kural vardır:

“Sadece suç ortakları birbirine mecburdur! Onun dışında herkes kendi yoluna gitmekte özgürdür.”

Sizi bu özgürlükten alıkoyan şey ne?

Söyleseniz de öğrensek!

Ve bir soru daha:

Madem bu kadar ayrılmaz bir bütünsünüz, neden nikah kıymıyorsunuz?

İki partiyi neden birleştirmiyorsunuz?

Sevinelim mi?

Dün bir kendini bilmezin, ihraç istemiyle disipline sevk edilen Teğmen Ebru Eroğlu için yaptığı iğrenç paylaşımdan söz etmiştim. Ebru Teğmen bu açık küfür ve tehdit hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş ama Cumhuriyet Savcısı takipsizlik kararı vermişti.

Adalet Bakanlığı’nın devreye girmesiyle bu yanlıştan dönülmüş ve zanlı hakkında yasal süreç başlatılmış...

İyi de şimdi buna sevinmemiz mi gerekiyor?

Başvuruyu reddeden savcı, hiçbir şey olmamış gibi görevine devam mı edecek?

GÜNÜN SORUSU

Sivil Havacılık Öğretim Görevlisi Oya ışık, Muazzez İlmiye Çığ’ın ardından, “Bir cumhuriyet çocuğu olarak yeri dolmayacak” diye bir sosyal medya mesajı paylaşmış. Sorum bu mesajın altına, “Her ne üdüğü belirsiz din düşmanı illa neden cumhuriyet çocuğu oluyor? Cumhuriyette sıkıntı mı var?” diye yorum yapan Sivil Havacılık Genel Müdürü Prof. Dr. Kemal Yüksek’e:

“Biz bu ülkede yaşayanlar genellikle cumhuriyet çocuğuyuz. Siz ne çocuğusunuz?”

Sırdaşımız İsrail!

Hani bizi yönetenler her fırsatta İsrail’e Gazze’de ve Beyrut’ta aldığı canlar nedeniyle “Katil” diyor ya... İşte; bu “katil devlet”in İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet’in Başkanı Ronen Bar geçtiğimiz Cumartesi günü “gizlice” Türkiye’yi ziyaret etmiş ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ile görüşmüş...

Acaba ne görüşmüş?

Sır dolu bu görüşmede kim, kimden ne istemiş?

Sıradan vatandaşlara kahve dükkanlarını taşlatanların, oğullarına Galata Köprüsü’nde eylem yaptıranların katil İsrail’in gizli servis yöneticisiyle yapılan görüşmeye nasıl ve hangi önemli gerekçeyle onay verdiğini gerçekten merak ediyorum.

Elbette çıkar kokusu da... Bakalım, ne zaman çıkar!