CHP Genel Başkanı Özgür Özel dedi ki:

“Avrupa Birliği’ne gireceğiz. Bırakın vizenin çabuk alınmasını, bütün Avrupa’da vizesiz gezeceğiz...”.

Genelde, liberal düşüncelerine değer ve destek verdiğim LDP eski genel başkanlarından Cem Toker son günlerde Özgür Özel’e taktı kafayı...

Hiçbir yaptığını beğenmiyor...

Her açıklamasıyla kafa buluyor...

Nitekim...

Özel’in bu umut verici açıklaması üzerine bakın ne dedi:

“İsrail’in İslam Konferansı’na veya Arap Birliği’ne girme olasılığı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme olasılığından çok daha yüksektir...”.

Ben ise bu açıklamayı:

“Hayali bile cihan değer” diyerek destekledim...

Neden mi?..

Bir çocuk öyküsüyle anlatmaya çalışayım...

İki kurbağa ormanda zıplayarak gezerken, karşılarına toprağa gömülü bir kazan çıkmış...

Kazana yaklaştıklarında içinin saf sütle dolu olduğunu görmüşler...

Ağızlarının suyu akmış elbette...

Birbirlerine bakıp:

“Bu sütten içmeliyiz!” demişler...

Kazana atlamış ikisi de...

Aksırıncaya, tıksırıncaya hatta neredeyse patlayıncaya kadar içmişler...

Tabii bu arada sütün de seviyesi düşmüş...

Bir anda kazanın dibine doğru sürüklendiklerini fark etmişler...

“Hemen buradan çıkmalıyız!” demiş kurbağalardan biri...

“Evet” der gibi başını sallamış öteki...

Başlamışlar zıplamaya ama nafile...

Sütün içinde yukarı zıplayıp kazandan çıkmayı bir türlü başaramamışlar...

Çünkü...

Zıplamak için en azından sudaki nilüfer yaprağı gibi bir platform gerekiyormuş...

5 dakika, 10 dakika derken yorulmaya başlamışlar...

Ümitsizliğe kapılan kurbağalardan biri:

“Buradan kurtulamayacağız!” demiş...

“Öyle deme, bozma moralini, karartma enseni” demiş diğeri ve devam etmiş, “hele bir azim gösterelim, çabalayalım...”.

Dinlememiş arkadaşı mücadeleci kurbağayı...

Bırakmış kendini, çökmüş aşağı...

Boğulmuş tabii ki...

Diğer kurbağa ise:

“Evet çok zor durumdayım ama bu yorgunluğum hemen pes etmemi gerektirmez... Sabredeceğim ve tüm imkânlarımı kullanıp çıkmaya çalışacağım” demiş...

Ve...

Süt kazanının içinde durmadan zıplamaya başlamış...

O kadar çok zıplamış ki...

Süt yavaş yavaş yağlanmaya, kaymak tutmaya yani katılaşmaya başlamış...

Çok sevinen kurbağa daha çok zıplamış, daha çok zıplamış...

Ve bir süre sonra:

Sütün üstünde; yağ tabakasından, nilüfer yaprağı gibi bir platform oluşmuş...

Buraya çıkan kurbağa:

Bir zıplayışta kazandan kurtulmuş...

Özgür Özel

Tabii ki bu bir çocuk masalı...

Tamam ama...

Tarihin tekrarlanmasının sebebi...

Siyasetçilerin masalları unutmuş olmaları değil mi?..

Ders alsaydılar siyasetçiler...

Tarih tekerrür eder miydi?..

Ben, sabır ve tahammül ve mücadeleden yanayım...

Hatta:

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladıkları tasarruf tedbirlerinin işe yarayacağı konusunda:

Pek umutlu olmadığım halde:

Beklemekten...

Ve...

Umut etmekten yanayım...

GÜNÜN SÖZÜ

“Dünyadaki en önemli şeylerin çoğu, hiç umut gözükmediği halde denemeye devam eden insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir...”. 

Dale Carnegie

NEDENİNİ BULUN

Rivayet edilir ki, Hz. Muhammed’in; yağmacı Gıfâr Kabilesi’nden olduğu halde bizzat gelip Müslüman olmayı kabul eden Ebu Zer, Şam Valisi zalim Muaviye’nin görkemli sarayını görünce:

“Bunu devlet parasıyla yaptınsa israf suçtur; kendi paranla yaptınsa israf haramdır” der...

Tarih; zalim ve müsrif Muaviye’nin Halife olduğunu...

Ebu Zer gibi dürüstlük ve adalet timsali bir Müslüman’ın ise:

Yokluk içinde ve yalnız öldüğünü yazıyor...

Ey inananlar!..

Lütfen bana kızmayın...

İslâmiyet’in yaklaşık 1400 yıldır:

Dürüst, şerefli, temiz ahlâklı Müslümanları değil de:

“Müslüman” geçinen günahkârları egemen kılmasının sebebini araştırın...

CEVAP: YOK...

Komünist Çin “emperyalist” ülkelerle kavga etmek yerine...

Onlarla iktisadî iş birliği yapıyor...

Biz ise halen ve hem de olmayan “emperyalizm” ile kavga ediyoruz...

“Ben ona iyi davrandığımda ya o bana kötü davranırsa?.. En iyisi ben ondan önce ona kötü davranayım ve silahlanayım” geri zekâlılığıyla “düşmanlık ikilemi” tuzağına düşmüş köhne bir sol anlayış:

Emperyalizm tarafından sömürüldüğümüzü anlatıyor çektiği videolarda...

Ben ise bu kafadaki meslektaşlara:

“Emperyalizm söylemi bayatladı hatta çürüdü, o söylem soğuk savaş döneminde geçerliydi ve dünyadaki sömürge ülke sayısı, demokratik ülke sayısından çok fazlaydı...

Bugün; ABD, İngiltere, İspanya, Hollanda, Fransa ve Portekiz’in sömürgelerini sayabilir misiniz?” diye soruyorum...

Cevap: Yok...

ÇİN HALEN KOMÜNİST Mİ?

Çin dünya ekonomisinin gündemine girdiğinde:

“Komünist dikta zavallı işçileri günde 1 dolara çalıştırıyor” diye eleştiriliyordu...

Çin halen “Komünist Çin” idi ama...

Ekonomisini küreselleşmeye açmış...

Bir yandan kamu kaynaklarıyla özel sektör yaratırken...

Diğer yandan...

Ucuza mâl ettiği ürünleri ABD ve AB başta olmak üzere...

Tüm dünyaya satmaya başlayınca:

İhracata dayalı yıllık (bazen) %12 büyümeyi yakalamıştı...

Çin bu olağanüstü büyümeyi yakalarken Türkiye...

Kulaklarından fışkıracak kadar artan dövizleri:

Yol, köprü ve lüks konut inşaatlarına harcıyor...

Bir yandan da:

Kara para aklama ülkesi olduğu iddiasıyla:

Gri listeye alınıyordu...

Ve canlarım...

Çin’de...

25-30 yıl kadar önce ayda 30 dolar olan maaş ve ücret ortalaması 2023 yılında:

Aylık 750 doları buldu...

★ 

“Komünist dikta zavallı işçileri günde 1 dolara çalıştırıyor” diye eleştirilen Çin şehirlerinin caddelerinde sürücüsüz otomobiller fink atıyor...

Biz ise...

Lisansı bize ait olmayan motorlarla uçan dronlarımızla hava atıyoruz...

Hem de:

Ortalama ücretin aylık 500 dolar olduğunu unutarak...

NEDEN ACABA?..

Tevrat, Yaratılış 47/15 şöyle diyor:

“Ve Mısır ve Kenan’da para tükenince Mısırlılar Yusuf’a giderek:

‘Bize yiyecek ver’ dediler, ‘gözlerinin önünde ölelim mi? Para bitti’...”.

Yusuf Peygamber’in (Yaşamışsa eğer) MÖ 16. yüzyılın başlarında doğduğu sanılıyor...

Aradan 36 yüz yıl geçmiş...

Bugün halen insanlar, yönetenlerden:

Yiyecek ve para istiyor...

Neden acaba?..

KARA MİZAH GİBİ

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek tasarruf tedbirlerini açıkladılar...

Mali disiplin açısından elbette çok önemli açıklamalar bunlar...

Ama...

Haklı olarak soruluyor:

Madem kamu maliyesinde disiplin ihtiyacı vardı, neden bu kadar gecikildi?..

Milli gelirin sadece yüzde 1’i kadar tasarruf:

Ekonomiyi kurtarmaya yeter mi?..

Kaldı ki...

Bu tasarruf programına uyacak olanlar:

Cumhurbaşkanlığı...

Bakanlıklar ve...

Bağlı bürokratlar...

Meselâ...

Cumhurbaşkanlığındaki abartılı uçak ve otomobil sayısı da azaltılacak mı?..

Diyanet İşleri Başkanı nasıl olsa Allah’ın koruması altında olduğuna göre...

Kendisine tahsis edilen pahalı ve masraflı otomobiller satılacak, korumaları geri alınacak mı?..

Peki...

Cumhurbaşkanının...

Bakanların ve ilgili bakanlıkların tasarruf yapıp yamadıklarını:

Kim denetleyecek?..

Kendisi denetime muhtaç YSK Başkanı’nın kardeşinin Başkanı olduğu:

Sayıştay mı?..

Kara mizah gibi bir ülke haline getirildik...