Biz bu hayatı gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa sadece sürdürüyor muyuz? Hayatın koşturmacasında hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Sabah kalk, işe git, eve gel, yemek ye, yat uyu... Günler, haftalar, aylar böyle geçiyor. Ve bir bakmışız, hayat sadece çalışmaktan ibaret olmuş. Kira ödemek için çalış, eve ekmek getirmek için çalış, çocuğunu okula yollayabilmek için çalış, faturaları ödemek için çalış... Hayaller hep sonraya kalır.

Tarihe baktığımızda, insanların zincirlenip köle olarak zorla çalıştırıldığını görüyoruz. Bugün sistem farklı. Zincir yok; ama onun yerine maaş bordrosu, kira sözleşmesi, kredi kartı ekstresi var. Artık insanları, modern hayat denilen düzende kalabilmeleri karşılığında kendi rızalarıyla çalıştıran modern bir kölelik düzeni var. Yani değişen tek şey, esaretin ambalajı. Hâlâ insan, içinde yaşadığı sistemde var olabilmek için hayatını tüketiyor.

Her gün aynı şeyleri yapmak, aynı rutinde yaşamak sadece fiziksel bir yorgunluk, tükenmişlik yaratmıyor; aynı zamanda duygusal bir çöküntüyü de beraberinde getiriyor.

★★★

Gelişmiş ülkelerde insanlar, hayatın bu döngüsünden kurtulamasalar da monotonluktan, tükenmişlikten, bir yere hapsolmuşluk hissinden çıkmak; ruha tekrar özgürlük hissi vermek ve biraz olsun nefes alıp yeniden yaşam sevinci kazanmak için hobi ediniyorlar. Çünkü hobi, yalnızca vakit geçirilen bir uğraş değil; ruhun özgürleşme biçimidir.

Ne yazık ki az gelişmiş toplumlarda insanların hobi edinme oranı oldukça düşük. Çünkü bu toplumlarda “boş zaman” kavramı lüks sayılıyor. İnsanlar, kendilerini keşfedecekleri, sevdikleri bir işle uğraşmak yerine hayatta kalma mücadelesine sıkışıp kalıyorlar. Geçim derdi, temel ihtiyaçların karşılanamaması, uzun çalışma saatleri, güvencesizlik ve sürekli bir gelecek kaygısı, insanlara nefes alacak bir alan bırakmıyor. Hobi çoğu zaman “aylaklık” ya da “zengin işi” olarak görülüyor.

Doğal olarak, ülkemizde de çoğu zaman hobi edinme ciddiye alınmayan ama aslında her insan için çok önemli olan bir uğraş. Çünkü hobi, yalnızca bir zaman geçirme aracı değil; ruhun nefes alma biçimidir.

★★★

Kimisi fırçayla tuval arasında saatler geçirir, kimisi balkondaki çiçekleri sularken onlarla sohbet eder... Kimileri kelimelerle dans ederken, kimileri hamurla, kumaşla, tellerle uğraşır. Ortaya çıkan şey ne olursa olsun, önemli olan sonuç değil, süreçtir. Keyif almak, akışta kaybolmak, zamanın nasıl geçtiğini unutmaktır.

Bu hayat sadece çalışmak için değil, keyif almak için de var. Hobi dediğin, küçük görünen ama yaşam sürecinde insanı tamamlayan büyük bir parçadır. Kişinin kendine ayırdığı özel bir alandır; kimseye hesap vermeden, sadece keyif aldığı için yaptığı bir uğraştır. Ruh sağlığının koruyucusudur, hayattan zevk almanın en sade ve en etkili yollarından biridir. Bir insanın hobisinin olması, onun sadece nefes alıp vermekle yetinmediğini; yaşamını anlamlı kılmak istediğini gösterir.

Kutlamadan geçemedim minnetle Atam

19 Mayıs, bir milletin yeniden doğduğu ve özgürlüğü yeniden hatırladığı gündür. Atatürk’ün Samsun’a attığı o ilk adım, sadece bir bağımsızlık mücadelesi değil; gençliğe duyulan inancın ve geleceğe emanet edilen büyük bir umudun sembolüdür. Böylesine anlamlı bir günü hatırlamadan, anmadan, kutlamadan geçmek içime sinmedi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve mücadele arkadaşlarını saygıyla anıyor, milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı gönülden kutluyorum.