Korkusuz

Putin, Erdoğan’a süre verdi mi?..

Putin, Erdoğan’a süre verdi mi?..
Ortada efelenme çok!..

Kamuoyu, hamasete boğulduğundan, zaten kanallarda çok kısıtlı olduğundan gerçek bilgilere ulaşamıyor. Kıt kanaat idare ediyoruz!..

Ağır sansür dönemlerinde kapalı kutuları çözmek, sağlıklı bilgi ve veriye ulaşmanın en iyi yolu ayak izlerini takip etmektir. Biraz sıkıcı biraz da tekrar gibi oluyor ama kaotik dönemlerde kaseti geri sarar sık sık hatırlatmalar yaparım. “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” deyişi bize pek uyar. Araya yeni bir “ayak” kavgası girmeden hatırlatmakta fayda var;

Geride bırakmak üzere olduğumuz haftaya İdlib’den gelen yeni acı şehit haberleri ile başladık. Bizdekiler, kamuoyunu yatıştırabilmek adına yine bildik numaralarla artık klişe haline gelmiş ifadelerle sağa sola “eyt”, “üyt” çekti.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 11 Şubat salı günü İdlib’de atılacak adımları açıklayacağını bildirdi. Aynı gün akşamı, ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara’ya geldi. Açıklamasını Türkçe yaptı. Ara gazı vermeye devam etti. Savunma Bakanı Hulusi Akar, Jeffrey’in açıklamaları medyaya düşmesinin ardından Brüksel’deki Savunma Bakanları toplantısına hareketinden önce NATO’yu bölgeye davet etti.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 12 Şubat çarşamba günü partisinin grup toplantısına gelmeden önce Putin ile telefonda görüştü. Aradıklarını bulamadığı çok can sıkıcı bir görüşme yaptığı her halinden belliydi. Saray ve diplomasi kaynakları da bunu teyit ediyordu. Erdoğan, “Rejim güçlerini her yerde vuracağız” diye gözdağı verdi. Rusya’ya da meydan okumayı ihmal etmedi. Genelde her Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra Kremlin’den uzun ve ayrıntılı açıklamalar gelirdi. Bu sefer 2 satır ile yetindiler. Bizdekiler de açıklamalarını yağla balla yaparlar, yandaş kanallar açıklamalar üzerinden taklalar atarken bir tek Rusların meşhur borscht çorbasının tarifi eksik bırakılırdı!.. Bu sefer öyle olmadı. Saray’dan gık çıkmadı. Yandaş yalaka kanallar ABD goy goyculuğu ile akışlarını doldurdular.

ABD ve Rusya dümenden Türkiye’yi çok seviyormuş gibi yapıp sosyal medya üzerinden kapıştı. Yandaşlar “hangisi iyi müttefik” diye papatya falı açarken dün Rusya bombayı küstah bir şekilde patlattı. Oraya geçmeden önce Brüksel’de NATO Savunma Bakanlar toplantısına katılan Hulusi Akar’ın önceki gün yaptığı İdlib ile ilgili açıklamaya dikkat kesilelim;

“Ateşkesi sağlamak ve kalıcı kılmak için ilave birlikler gönderiyoruz, alanı kontrol edeceğiz. Radikaller dahil ateşkese uymayanlara karşı zor kullanılacak, her türlü tedbir alınacaktır. Takviye edilen gözlem noktalarımız sahadaki durumun gözlenmesinde önemli rol oynamaya devam edecek. İdlib’deki mevcudiyetimizi takviye etmemizin maksadı ateşkesin kalıcı olarak sağlanmasıdır. Herhangi bir unsurun saldırısına karşı gerektiğinde kuvvet kullanımı dahil, kati bir ateşkesin sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alındığını ve alınacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum.”

Tüm dünyanın terör örgütleri olarak gördüğü unsurlara yönelik ilk kez bir Türk yetkiliden bu kadar yüksek dozda “vururuz” mesajı veriliyordu. Ama “radikaller” denilerek. Aslında bu açıklama bir anlamda son Erdoğan-Putin telefon görüşmesinin içeriği hakkında ip ucu veriyordu. Acaba Putin, yatıştırılmaya mı çalışılıyordu?

Ve dün; Moskova’dan gelen küstah açıklama… Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria  Zaharova “Davet edilmediğiniz bir ülkenin topraklarında size saldırı olması doğaldır” dedi. Şehit edilen Mehmetçiklerimizin ardından uygun yerlerine kına yaktıklarını ilan ettiler!.. Hulusi Akar’ın da sözlerine cevap verdiler!..

O rezil açıklamanın Türkiye’de duyulduğu saatlerde Rus medyasına göz attım. Bazı Rus haber sitelerinde “Suriye ordusu, TSK gözlem noktasını ele geçirdi” başlıklı görüntülü haberler veriyorlardı. “Suriye’nin İdlib kentinde Suriye ordusunun ilerleyişi devam ederken Türkiye’nin bölgeye ilişkin Moskova ve Şam ile yaşadığı kriz de büyüyor” denilirken “İdlib’deki Türk askeri gözlem noktalarını kuşatmaya başlayan Esad’a bağlı ordu, Tel Eys’deki gözlem noktasının denetimini de ele geçirdi” diye iddia ediliyordu.

Rus Riafan.ru sitesinin haberinde, “Suriye rejimine bağlı birlikler Güney Halep’teki Türk noktasının kontrolünü ele geçirdi. Bölgeden çekilen Türk askeri ise bazı ekipmanları da gözlem noktasında bıraktı” deniliyordu. Çeşitli kaynaklardan görüntülere defalarca baktım. Şehit haberleri ile içimizin kavrulduğu yetmiyormuş gibi, söz konusu bölgede, Mehmetçiğin geri çekildiği iddia edilen gözlem noktasında tek başına kalmış nazlı nazlı dalgalanan şanlı Türk Bayrağı’nı görünce gözyaşlarına boğuldum, hıçkırıklar boğazımda düğümlendi. Sevgililer Günü’nde, Türk’ün biricik sevgilisi Türk Bayrağı terkedilmişti!..

Ne oldu bekaya?.. Ne oldu, “Şam’a girin” efelenmelerine?.. Ne oldu, “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” diklenmelerine?..

Cevap verin  muhteremler!.. Cevap verin bu küstah sözcüye ve Rus kanallarında dolaşan görüntülere!..

Bir de şuna cevap verin;

James Jeffrey denen Türk düşmanı Ankara’dan gittiğinden beri ABD’li kaynaklar, Ankara koridorlarında ilginç iddialarını kulaklara fısıldıyorlar. Bu iddialardan hareket ederek şimdi soruyorum;

Telefon görüşmesinde Putin- Erdoğan’a TSK’nın İdlib’den çıkması için herhangi bir süre verdi mi?..

Bu süre 48 saat mi?..

Cevap beklediğim bir soru daha var;

Brüksel’in şefaatine tekrar geri mi dönüyorsunuz?.. Ne için ne pahasına?..

Türk Milleti’nin temel kolunu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tasfiye ede ede –acı içinde ve utanarak söylüyorum- Esad ordusunun karşısında bozguna uğrayacak hale düşürdünüz. Yazıklar olsun!..