Korkusuz
Can Ataklı

Peker’in bu fotoğraftaki herkesle ilgili inanılmaz iddiaları var ama biri hakkında bile işlem yapılmadı

BUNU YAZMAK GEREK

Peker’in bu fotoğraftaki herkesle ilgili inanılmaz iddiaları var ama biri hakkında bile işlem yapılmadı




Bu fotoğrafa dikkatle bakın.

Ne çok isim var değil mi?

Bunların hepsini yazıya da koymaya gerek yok, zaten hepsini görüyorsunuz.

Bu fotoğrafta yer alanların tamamı Sedat Peker’in iddialarında adı geçen isimler.

Hepsinin ortak bir özelliği var.

Hepsi ile ilgili inanılmaz iddialar var ama bugüne kadar biri ile ilgili bile bir işlem yapılmadı.

Hiçbiri hakkında adli bir soruşturma açılmadı.

Aralarındaki bir iki gazeteci gözden düştü, hepsi bu.

Diğerleri sanki hiçbir şey olmamış gibi keyifli hayatlarını sürdürüyor.

Bu fotoğraftaki isimlere hiçbir şey olmazken, öyle ki bazıları hakkında haber yapmak bile yasaklandı.

Bazı isimlerden söz etmek kimi televizyonların en üst seviyeden ceza almalarına bile neden oldu.

Türkiye bu karanlık dönemi mutlaka aşmak zorundadır.

Bugün başta yargı olmak üzere devleti oluşturan tüm kurumlar, demokrasi ve hukukun vazgeçilmez unsurları ağır baskı altında.

İktidardan izinsiz ve talimatsız iş yapamaz haldeler.

Bu nedenle ne yazık ki “yapanın yanına kâr kalıyor” deyişi bu iktidar döneminin en çok kullanılan sözlerinden biri oldu.

Ama bunun böyle devam etmemesi gerek.

Eskiden kamuoyu çeşitli vesilelerle yapılan kirli işleri, yolsuzlukları, usulsüzlükleri öğrendiğinde konunun muhatapları mutlaka bundan ciddi biçimde etkilenirdi.

Şimdi ise iddialar ne kadar ağır olursa ilgili kişiler o kadar çok koruma altında hissediyor kendini.

Bu çark bir gün mutlaka bozulacaktır.

Türkiye “yapanın yanına kâr kalıyor” ülkesi olmaktan kurtulmalıdır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bahçeli’den Erdoğan’ı zora sokan 18 Haziran açıklaması


Seçim yaklaştıkça “Erdoğan’ın aday olup olamayacağı” konusu daha hararet kazanacaktır.

Erdoğan şu anki anketlere bakarak bir “baskın erken seçimi” göze alamıyor ama adaylık konusunun tartışılmaması için seçimi biraz erkene alıp “anayasal korumadan” yararlanmak istiyor.

Çünkü seçim gününde yapılırsa Erdoğan aday olamıyor ama seçim bir ay bile öne alınsa ve meclis kararı ile gerçekleşse, bu sakınca ortadan kalkıyor.

Bu nedenle saray medyası bir süredir “Hac, bayram, üniversite sınavları, milletin tatile gidecek olması” bahaneleri ile “Seçimi biraz öne almak daha avantajlı, 18 Mayıs çok güzel bir tarih” kampanyası sürdürüyor.

İşte tam bu aşamada Devlet Bahçeli ilginç bir çıkış yaptı ve “Seçimler 18 Haziran’da yapılacaktır” dedi.

Tabii Bahçeli, “Ama Türkiye’nin şartlarında Meclis bir karar verir, mevcut yönetim böyle bir düşünceyi diğer siyasi partiler ile paylaşırsa Türkiye’de bir sosyal kargaşa, anarşi yaratmak yerine belli bir kararı alır ve uygular” demeyi de ihmal etmedi.

Bana kalırsa Bahçeli’nin Mayıs’taki bir seçimi kabullenmesine rağmen öncelikle 18 Haziran’ı işaret etmesi sarayda huzursuzluk yaratacaktır.

Seçim kararı için nitelikli çoğunluk gerekiyor, AKP ve MHP’nin oyu buna yetmiyor, muhalefetin destek vermezse, sarayın seçimi erkene alıp “üçüncü kez aday olamaz” tehdidinden kurtulması çok zor.

Bahçeli’nin çıkışı ister istemez bu tartışmayı alevlendirecektir.

KOMİK

Öğrenci bursundaki artış çok yüksek gibi görünüyor görünmesine de...


Bazen güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.

Erdoğan kendi yaptıkları işleri anlatırken öyle konuşuyor ki hiçbir şey bilmeseniz hepsine inanırsınız ve hatta etkilenirsiniz de.

Zaten AKP Genel Başkanı da özellikle eğitimi ve kültürü düşük kesimleri böyle etkilediğini çok iyi biliyor.

Bu nedenle bazı konuları ısrarla sürekli tekrarlıyor.

Örneğin önceki gün öğrenci bursları ile ilgili konuşmuş yine.

Yine aynı sözler tabii; “Yaptığımız yüksek ücret artışlarıyla herkesin yanında yer aldık. Göreve geldiğimizde neydi burs 45 liracıktı. Şimdi burs 850 lira oldu ve doktora öğrencilerininki asgari ücrete çıktı.”

Çok güzel tabii.

Ancak bir noktayı hatırlatmakta yarar var.

Erdoğan’ın “45 liracıktı” dediği tarihte o 45 lira, 28.5 dolar ediyordu.

Şimdiki 850 lira ise 45 dolara denk geliyor.

Yani burs parası TL bazında yüzde 1800 artmış ama aynı burs parasının dolar bazındaki artış ise yüzde 60 dolayında.

Önemli olan paranın miktarının yüksekliği değil, bu para ile ne yapılabileceği.

Ayrıca sadece öğrenci bursu açısından bakıldığında bile TL’nin Erdoğan iktidarı sırasında ne hale geldiğini çok acı biçimde gösteriyor.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Hala bankaların hangi faizden kredi verdiğini bilmiyoruz


Merkez Bakası, faizleri bir puan daha düşürdü geçen ay.

AKP Genel Başkanı Erdoğan da bunu meydanlarda ballandıra ballandıra anlatarak “Sanayicimiz, girişimcimiz iş yapsın diye faizleri indiriyoruz, daha da inecek” iddiasında.

En son Balıkesir’de bu sözlerini tekrarlayan Erdoğan, “Sanayici gelsin, kamu bankalarından kredi alsın” dedi.

Erdoğan’ın uzun zamandır söylediği bu sözlerden kamu bankalarının gerçekten girişimciye çok ucuza kredi verdiği anlaşılıyor değil mi?

Oysa iş dünyasına sorarsanız durum hiç de öyle değil.

Bir yatırım için kredi istediklerinde kamu bankalarının “yukarıdan talimat gelmeden” kredi vermediğini verseler de faizin yüzde 30’larda olduğunu ileri sürüyorlar.

Ben de hayli zamandır muhalefete çağrıda bulunarak “Partilerinize üye çok sayıda büyük iş insanı, sanayici, girişimci var. Bunlardan bir kaçı hem kamu bankalarına hem özel bankalara kredi başvurusu yapsınlar, aldıkları cevapları da bir rapor halinde önünüze getirsinler, bakalım bankalar gerçekten faizlerin düşürülmesinden etkilenmişler mi, hep birlikte öğrenelim” diyorum.

Aynı çağrıyı AKP’nin arka bahçesi olan TOBB’a ve MÜSİAD’a da yapmıştım.

Kimse kılını kıpırdatmıyor.

Faizler reel olarak yüzde 50’nin üzerinde ve koşullar da çok ağır.

Ama koskoca iş insanları korkudan bunu açıklayamıyor.

Muhalefetin korkusunun ise ne olduğunu anlayamıyorum.

Tekrar çağrıda bulunuyorum muhalefete: “Şu faiz oyununu ortaya koysanıza.”