Bodrum’lu Heredot, Mısır için “Nil’in bir armağanıdır” diyor. Özgür Özel de belediyelere düzenlenen operasyonlar ile ilgili konuşurken Mısır’ın Arap baharına, direnişini dile getirdi...

Bölgede yok edilen Baas, emperyalizme karşı haklı savaş veren Müdafaa-i Hukuk’tan etkilenerek yola çıkmıştı. Mısır da Baas’dan etkilenerek yoluna devam etti. Antiemperyalist ve Arap milliyetçiliği temelindeki Nasır ile başlayan yakınlaşma, 1960’da Mısır-Suriye birleşmesine kadar gitmişti.

Bugün Baas’ın kurduğu Irak da Suriye de dünya haritasında yok. Parçalandılar. Günü gelince Mısır da ne yazık ki parçalanacak...

Mısır da başta Libya olmak üzere Afrika’daki ülkelere örnek olmuştu. Mısır, Kruşçev’in devrimi geriye götürdüğü dönemde SSCB ile ilişki kurmuştu. Dolayısıyla sağlıklı bir devlet örgütlenmesine hiç gidemedi. 2011’e gelindiğinde de Tunus’ta başlayan Arap baharı, Mısır’ı sarsmıştı. Mısır’ın başında, Hüsnü Mübarek vardı.

Mübarek, her ne kadar ABD yanlısı olsa da ülkesinin parçalanmasına karşı çıktı. ABD’nin desteklediği rejim karşıtı Müslüman Kardeşler Teşkilatı(İhvan-ı Müslimin) başta olmak üzere herkes sokağa döküldü. 25 Ocak 2011’de başlayan olaylar sonucu, 10 Şubat 2011’de, Mübarek devrildi. Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na gün doğmuştu.

Yıllarca partileşemeyen İhvan ilk defa parti kurdu. Özgürlük ve Adalet Partisi adı ile 2012 cumhurbaşkanlığı seçimine girdi ve kazandı. İhvan lideri Mursi, cumhurbaşkanı olmuştu.

Göreve gelir gelmez yeni anayasa dedi! Bir yandan yargı ve asker ile çatışan Mursi diğer yandan ABD ile iyi ilişkiler kurdu. ABD de İhvan’ı, terör örgütü ilan etmedi.

2012’nin son ayları, Mısır’da anayasa tartışmaları ile geçti. 15 ve 22 Aralık olmak üzere iki turda yapılan anayasa referandumuna, muhalefet boykot ve hayır çağrısı yaptı. Sandığa gitme oranı %32’de kalmıştı! Sandığa gidenlerin %63’ünün evet demesi ile anayasa geçmişti. Yeni anayasaya Mısır halkının sadece %20’si evet demişti!

Yeni anayasa, siyasi ve mali yetkileri yerele devrederek sınırlı da olsa özerklik veriyordu. Sağlık, eğitim, güvenlik gibi hizmetler yerele devrediliyordu! O güne kadar uyanmayan Mısır halkı, anayasa ile siyasi ve mali yetkinin yerele geçtiğini görünce, geçte olsa ayağa kalktı.

Muhalefet Tahrir Meydanı’nda, İhvan da Rabia El Adevviye Meydanı’nda toplandı. İhvan’ın sembolü olan “Rabia” işaretinin simge olduğu gösterilerde karşılıklı çatışmalar yaşandı.

Temmuz 2013’e kadar devam eden kanlı olaylara, Mısır ordusu müdahale etti. Mursi ve İhvan üyeleri, Mısır’ı bölmeye çalışmak, yabancı güçler ile iş birliği yapmak suçundan tutuklandı. Mahkemelerden idam ve hapis cezaları çıktı. Ordunun başındaki Sisi, Mısır’ın üniter yapısını korumayı başarmıştı.

Türkiye’deki askeri darbeler, insanların hafızasında kötü anılar bıraktığı için Sisi’ye de önyargı ile bakıldı. Oysaki Sisi, ABD’yi Arap baharında yenmişti! Alkışlanması gerekirken ne yazık ki Sisi asker diye küçümsendi!

Bugün Türkiye’de de konuşulmaya başlanan siyasi ve mali desentralizasyon ile DEM’in dillendirdiği idari ve mali vesayetin yerele devri aynı şeydir. Siyasi ve mali desentralizasyon, karar alabilme ve yasa yapmanın yerele verilmesi demektir.

Siyasi ve mali yetkileri yerele devredersen elbette merkezi devletin gündeminde yolsuzluk ve kayyum olmaz! Ancak milleti bir arada tutan başta dil birliği olmak üzere hiçbir konuda da sözü olmaz!

Mursi’nin hazırladığı anayasanın 1.maddesinde, “Mısır, toprak bütünlüğü korunmuş, bağımsız ve üniter bir devlettir” yazıyordu! Oysaki içine serpiştirilen maddeler ile geri dönüşü olmayan bir parçalanma başlatılmış olacaktı.

Sonuç olarak Mursi anayasası, değiştirilemez maddelerin ya da üniter devletin, nasıl sinsice aşılmak istendiğinin en güzel örneğidir...